Ergenekon Dostları Protesto Edildi!
Özgür-Der, Ramazan boyunca her Cumartesi sürdürdüğü eylemlerine bu hafta da devam etti. Genelkurmay ile Ergenekon dostluğuna dikkat çekilen eylemde TSK’nın 30 Ağustos afişleri ve askeri vesayet ile üniversite kayıtlardaki başörtüsü zulmü protesto edildi.
Başörtüsüne özgürlük için Ramazan ayı boyunca her Cumartesi Fatih Saraçhane Parkı'nda toplanan Özgür-Der mensupları; Genelkurmay ile Ergenekon arasındaki dostluğu gündeme getirdiler. "Genelkurmay Ergenekon'a Dost, Başörtüsüne Düşman!" ve "Herkes İçin Adalet Başörtüsüne Özgürlük!" yazılı pankartların açıldığı eylem yine Fatih Saraçhane Parkı'nda gerçekleştirildi.
"Çetelere Resepsiyon; Çocuklarımıza Pimi Çekilmiş Bomba!", "Güçlü Ordu; Bezdirilmiş Türkiye!", "Güçlü Ordu; Militarist Türkiye!", "Üniversite Kayıtlarında Başörtüsü Zulmüne Son!" yazılı dövizler taşıyan Özgür-Der mensupları; Genelkurmay'ın Ergenekon sanıklarını resepsiyona davet etmesine, kışladaki cinayetlere, askeri vesayete ve devam eden başörtüsü zulmüne dikkat çektiler.
Eylemin sunumunu yapan Murat Ayar, İslami kimliğimize yönelik saldırıların devam ettiğini belirterek bu sene de üniversitelerde kayıtlar sırasında başörtüsünün çıkarılması dayatmasının sürdüğünü söyledi. İslami kimliğe yönelik baskıların Kuzey Kıbrıs'ta Kur'an eğitiminin verildiği okulların basılmasına kadar tırmandığını ifade eden Ayar, "Ancak biz tüm yasaklara ve baskılara rağmen kimliğimizi/inancımızı koruma kararlığındayız!" dedi.
Eyleme katılan gazeteci Adem Özköse, yeni döndüğü Patani'yle birlikte diğer İslam ülkelerindeki gözlemlerini aktardı. Patani'de yaşayan Müslümanların Tayland Ordusu tarafından ağır eziyete maruz bırakıldıklarını aktaran Özköse, son olarak 2 gün önce 10 Müslümanın cami çıkışında katledildiği bilgisini verdi. Filistin'den Çeçenya'ya, Malezya'dan, Patani'ye Afganistan'a Türkiye'deki başörtüsü yasağına kimsenin anlam veremediğini söyleyen Özköse, başörtüsü yasağı gibi bir uygulamaya kimsenin inanamadığını ifade etti. İşgal altındaki Müslümanların yaşadığı zulüm ile Türkiye'deki başörtüsü yasağının özünde aynı olduğunu vurgulayan Özköse, zalimlerin her yerde İslami kimliği temsil eden değerlere düşman kesildiklerini belirtti. Önemli olanın da İslami kimliğimizle her tür zulme karşı var olabilme azmi göstermek olduğunun altını çizen Özköse, başörtüsü mücadelesinin emperyalizme karşı verilen mücadeleden ayrıştırılamayacağına dikkat çekti.
Konuşmaların ardından Grup Yürüyüş yeni çıkan "Adanış Günü" adlı albümünden "ERGENEKON" adlı eseri seslendirdi. Türkiye'deki darbeci, çeteci geleneğin karanlıklarına karşı halkın özlemlerini yansıtan eser, dinleyiciler tarafından ilgiyle dinlendi.
ERGENEKON
Karanlık örtünce günün aydınlığını
Kurdular derinde kurtlar sofrasını
Planlar tezgâhlar faili meçhuller
Ağlatıp durdular ülkenin anasını
Ne paşalar yargıçlar ne rektörler kıtlıkta
Özgürlük düşmanı yasakçılar başta
Hesapsız sorgusuz tetikçi hazır maşa
Güneş utandı gitti zifir zifir kapkara
***
Susurluk Ergenekon çeteler darbeler
Bu düzen böyle gitmez halk sizi tepeler
Unutma sen ey cunta siz darbeseverler
Her karanlığın sonu aydınlıkla biter
Ne yargının kör kılıcı ne paşaların tankı
Sürüp gitmez beyler korkunun krallığı
Keser döner sap döner gün gelir hesap döner
Saracak yarınları güneşin aydınlığı
"İnancına Örtüne Kimliğine Sahip Çık!", "Başörtüsü Onurumuz Kimliğimizdir!", "Darbeciler Yenilecek Direnenler Kazanacak!", "Ergenekon Çetesi Dağıtılsın!", "Yaşasın Başörtüsü Mücadelemiz!", "Cuntaya Hayır Başörtüye Özgürlük!" şeklinde sloganlarının atıldığı eylem, Özgür-Der adına Zuhal Özyurt tarafından okunan basın bildirisiyle sona erdi. İslami değerlere savaş açan Genelkurmay kadar, bu düşmanlığa kayıtsız kalan ve davetlerine de icabet eden zihniyetin de eleştirildiği basın bildirisinin tam metni aşağıdadır.
HAKSÖZ-HABER
Fotoğraf: Sefa Okur
EYLEMDE OKUNAN ÖZGÜR-DER BASIN METNİ:
ERGENEKON'A DOST OLANLARIN
BAŞÖRTÜSÜNE DÜŞMANLIK YAPMALARI NORMALDİR!
Başörtüsü ve başörtüsünün temsil ettiği değerler bu ülkede statükocu güçler eliyle mütemadiyen hakarete uğramakta. Yasak duvarlarıyla insanlarımızı adeta hayatından bezdiren zalimlik her gün yeni biçimleriyle karşımıza çıkmakta. İşte açılım, özgürleşme, hak, hukuk tartışmalarının tam ortasında üniversite kapılarında yaşanan ilkellik, vahşilik bir kez daha ekranlara düşüyor, fotoğraf karelerine yansıyor. Eziyetseverlik, sadistlik ruhlarından taşmış mahlûklar akıl almaz bir dayatmayla genç kızları aşağılamaya tabi tutuyorlar. Kayıt için kampüse gelen başörtülü öğrenciler içeri girebilmeleri için başörtülerini çıkartmaya zorlanıyorlar.
Tüm bu zorbalığa, hukuksuzluğa tavır alması beklenen, bu saçmalığı gidermesi gereken konumdakiler ise yanlışlıkları, zalimlikleri adeta kanıksamış, içselleştirmiş haldeler. Kendi kişisel haklarını, hukuklarını korumaktan dahi aciz bir haldeler. Eşsiz davetiye adı verilen aşağılamaya maruz kalıyor ama bu edepsizliğe itiraz etmiyorlar.
Gerçekten de eşsiz davetiye uygulaması tam bir görgüsüzlük ve çirkinliktir. Başörtüsüne ve başörtüsünün temsil ettiği İslami kimlik ve değerlere karşı duyulan köklü nefretin bir tezahürüdür. Bu uygulamayı yapanlar halkı hiçe sayan, kendilerini adeta bu toplumun ilahı konumunda gören zalimlerdir. Peki, bu istiskale, bu çirkin muameleye maruz kaldıkları halde bu davetlere icabet edenlere ne demeli? Bu nasıl bir zillettir ki, bu boyutlarda bir çirkinliğe maruz kalındığı halde adeta hiçbir şey olmamış gibi tıpış tıpış bu davetlere gidilmekte ve üstelik bir de tüm bu çirkinliği gerçekleştiren kuruma övgüler, methiyeler düzülmektedir.
İşte geçtiğimiz hafta 30 Ağustos törenleri vesilesiyle bu garip ve de zavallı tutuma bir kere daha şahit olduk. TSK'nın ev sahipliği yaptığı ve darbeci Ergenekon çetesine mensup oldukları için haklarında ağır cezalar talep edilen sanıkların dahi adeta başköşede ağırlandıkları törenlere ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ancak başörtülü eşleri hariç tutulmak kaydıyla davet edildiler. Ve ne enteresandır ki, onlar da hiç itiraz etmeden bu törenlere icabet ettiler. Adeta emrindeki bürokrattan talimat alan, kendisine bağlı görev yapan memurların hizaya soktuğu devlet yöneticilerinin bulunduğu bir ülke burası. Ve ne yazık ki, kendi hukukunu koruyamayan, inancını, kimliğini, sahip olduğu değerleri korumak bir yana, hanımına yapılan bu derece açık bir saygısızlığa dahi tavır alamayan liderlerin halkın taleplerini, tercihlerini karşılaması bekleniyor. Oysa dayatmaya boyun eğenlerin, üniformalı tahakküme itiraz edemeyenlerin halka verebilecekleri bir şey olmadığı görülmeli.
Şüphesiz söz konusu törenlerle ilgili tek sorun ülkenin seçilmiş yöneticilerinin eşlerinin davet edilip edilmemesi değildir. Bizler zaten had safhada militarizm ve İslami değerlere aykırılık içeren bu törenleri, kutlamaları reddediyoruz. Bununla birlikte ülkeye egemen bürokratik oligarşik yapılanmanın en çirkin tezahürlerinden biri olan bu uygulamaların tutarsızlığının, çirkinliğinin, usulsüzlüğünün görmezden gelinmemesi gerektiğini de hatırlatıyoruz.
Bizler bu çirkin durumu teşhir etmeyi sürdürüyoruz. Başörtüsü karşısında çıldırmışçasına tepkiler veren, insanlıktan çıkmış bu güruhun yol açtığı skandallara, dayatmalara göz yummuyoruz. Başörtüsü özelinde saldırıya maruz kalanın basit bir giysi, bir kumaş olmayıp doğrudan Rabbimizin bizlere lütfettiği İslami kimliğimiz olduğunu biliyoruz. Ve bu bilinçle, kararlılıkla ve azimle İslami kimliğimize yöneltilen saldırılara, baskılara, hakaretlere karşı direnmeyi sürdüreceğimizi haykırıyoruz.
ÖZGÜR-DER