“Eğitimde Atatürkçülük Dayatmasına Son!”a Dava

“Eğitimde Atatürkçülük Dayatmasına Son!”a Dava

Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Kenan Alpay'ın 13 Eylül 2008 tarihinde Fatih'te yapılan basın açıklamasındaki konuşması Fatih Cumhuriyet Savcılığı'nın takibatına takıldı. Savcılık Kenan Alpay'ın TCK 216/1 ve 53/1-2 maddeleri gereğince "halkı kin ve düşmanl

Yargı kurumları her zaman olduğu gibi, hak ve özgürlük taleplerini "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" kategorisine koyup mahkum etmek istiyor. Eğitim ve öğretimdeki dayatmalara son verilmesi çağrısı yargı duvarına toslatılmak isteniyor. Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Kenan Alpay'ın 13 Eylül 2008 tarihinde Fatih'te yapılan bir basın açıklamasındaki konuşması Fatih Cumhuriyet Savcılığı'nın takibatına takıldı. Savcılık Kenan Alpay'ın TCK 216/1 ve 53/1-2 maddeleri gereğince "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçlamasıyla cezalandırılmasını talep ediyor. İddianameyi kabul eden Fatih asliye Ceza Mahkemesi ilk duruşmanın 16 Ekim 2009 tarihinde saat:09:40'ta yapılmasına karar verildi.

Konu ile ilgili olarak Özgür-Der Genel Merkezi'nin yaptığı açıklama ve Kenan Alpay'ın davaya konu edilen konuşması aşağıda yer almaktadır.

13 Eylül 2008'te Fatih Saraçhane Parkı'nda yapılan basın açıklamasının haberi

Haksöz-Haber

Özgür-Der'in yaptığı basın açıklaması

Zorunlu Eğitimde Militarist Şartlandırmalara İtiraz

"Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik" Sayılabilir mi?

28 Mayıs2009

Eğitim ve öğretimin akıl, mantık, ahlak ve bilim ölçülerine uygun bir formda tesis edilmesi gerektiği temel prensibine rağmen yaşadığımız ülkede bu prensibi bazen asker bazen bürokrasi bazen de yargı eliyle tersine çevrildiğine şahit olmaktayız. Eğitim anlayışının, kurumlarının ve işleyişinin adalet esaslarına ve insanların tercihlerini dikkate alarak oluşturmayı kabul edemeyen bürokratik oligarşi bu yönde gündeme getirilen tüm talepleri yok saymaya eğer mümkün değilse zor kullanarak susturmaya ve cezalandırmaya çalışıyor. Bu susturma ve cezalandırma refleksi eğitim alanıyla sınırlı olmadığı gibi beklenmedik bir gelişme de değil. Ancak aklı, ahlakı, iradeyi esasa alan her türden talebi tehlike sayıp, cezalandırılması gereken suçlar kategorisine koyma hakkını kendinde görme anlayışı öyle bir hastalıklı bir hal aldı ki, sirayet etmediği hiç bir zemin bırakmıyor.

Eğitim öğretim alanında yaşanan bu türden zorbalık ve çarpıklıklara dair yeni bir örnekle karşı karşıyayız. Özgür-Der'in bir kaç yıldır Ramazan ayı boyunca Cumartesi günleri Saraçhane Parkında düzenlemiş olduğu basın açıklamalarından birinde "Okullarda Resmi İdeoloji Şartlandırmasına Hayır! Zorunlu Atatürkçülük Dayatmasına Son!" başlığı çerçevesinde gündeme getirilen düşünceler yargı kıskacına takıldı. Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Alpay'ın eğitim sistemindeki çarpıklıklara, kışla tipi eğitim anlayışına, antlar, marşlar ve kişi putlaştırmalarıyla Atatürkçülük dayatmasına, darbeci ve Ergenekoncuların karanlığına, eğitimde anadil hakkı ile din derslerinin içeriğine dair yaptığı konuşma Cumhuriyet Savcılığı tarafından "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik" suçu çerçevesine sokuldu ve dava açıldı.

Fatih Cumhuriyet Savcılığı tarafından Kenan Alpay'ın suç görülerek cezalandırılması talebiyle hazırlanan iddianame Fatih Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Ancak Alpay'ın söz konusu konuşmasının iddianamede yer alan ifadelerinin hiç birisinde hakaret, yalan, aşağılama en önemlisi halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik gibi hiç bir unsuru içermemesine rağmen soruşturma ve cezalandırma talebine muhatap olabilmesi yargının hukuk ve adalet anlayışındaki durumunu ve duruşunu sergilemektedir. Konuşmanın Eylül 2008 tarihinde yapılması ile davanın Mayıs 2009 tarihinde açılması ile arada geçen sekiz aylık bir zaman diliminde halkın hangi kısmı diğerine karşı kin ve düşmanlıkla alenen tahrik olmuştur ki böyle bir suçlama isnad edilebilmektedir. Eleştiri ve taleplerin ifade özgürlüğü ve hakkı bağlamında değil de kin ve düşmanlığa alenen tahrik gibi kategorisine sokulması ciddi bir yanlıştır.

Zorunlu eğitim-öğretim sistemine tabi tutulan çocuk ve gençlerin Kemalizm'in ilkeleri doğrultusunda ulusalcı ve din dışı bir cendereye sıkıştırılmasına itiraz etmek, sekiz yıllık zorunlu eğitim süreci boyunca her sabah tekrar ettirilen "Türküm, doğruyum, çalışkanım" antlarıyla benimsetilmek istenen akıldışı dogmalarla adeta savaşa giden askere verilen disiplin ve motivasyona itiraz etmek suç değildir ve olamaz. İslami kimliği, Kürt kimliğini ve Alevi kesimlerin taleplerini dile getirmek her zaman ve şartta meşru ve makuldür. Adalet ve özgürlük taleplerinin kin ve düşmanlıkla, tahrikle irtibatlandırmak hukukun en temel ilkelerini çiğnemektir. Tersine adalet ve özgürlük taleplerini suçlu addedip, cezalandırarak bastırma teşebbüsleri kin ve düşmanlığı tahrik etmek anlamına gelmektedir. Hukuka rağmen bir yargı tesis edilemeyeceğine tarih ve toplum defalarca şahitlik etmiştir.

Hülya Şekerci

Özgür-Der Genel Başkanı

Önceki ve Sonraki Haberler