Devlet Provokatif Tutumundan Vazgeçmelidir!
Yaşanan onca acıya, sıkıntıya rağmen Türkiye’de hakim militarist anlayış köhnemiş alışkanlıklarını terk etmeye niyetli görünmüyor.
Yaşanan onca acıya, sıkıntıya rağmen Türkiye'de hakim militarist anlayış köhnemiş alışkanlıklarını terk etmeye niyetli görünmüyor. Statükocu zihinlerle topluma ve toplumsal sorunlara yaklaşma ısrarının çözümsüzlüğü derinleştirdiği bir türlü görülmek istenmiyor. Oysa Kemalist resmi ideolojinin kalıplarıyla düşünme ve politika üretme tutumunun bugüne kadar olduğu gibi halen yaşanan acıları büyütmekten başka bir sonuç vermediği ortada.
Statükoyu temsil eden güçlerin, örgütlerin attıkları her adım adeta toplumsal yapıyı tahribe yönelik bir bomba işlevi görmekte. İşte MHP eliyle Meclis gündemine getirilmek istenen "dokunulmazlıkların sınırlandırılması" konusu bu tarz bir girişim. MHP'nin kin ve düşmanlığı beslemeye aday bir çaba olarak öne çıkan bu girişimi DTP'ye oy vermiş kitleleri tahrik etmeye aday provokasyondan başka bir şey değildir.
Bununla birlikte provokatif tutumlar sadece bu tarz "gayrı resmi muhafızlar" tarafından sergilenmemekte, bizzat devlet gücünü kullanan kurumlarca, üstelik çok daha tehlikeli bir tarzda icra edilmektedir. Diyarbakır'da dün yapılan askeri geçit töreni bu tarz yaklaşımın tipik bir örneğidir. Mustafa Kemal'in şehre gelişinin 70. yıldönümü vesilesiyle şehir merkezinde yapılan törenin "halka gözdağı" vermeye yönelik bir yaklaşımı yansıttığı açıktır.
Askerleri şehrin merkezinde sloganlar eşliğinde uygun adım yürütmenin tahrik dışında ne tür sonuç vereceği belirsizdir. Bu yapılan, derinden kanamakta olan Kürt sorununa askeri müdahale ve operasyon dışında bakamayan bir zihnin ürünüdür. Hala hiçbir şey olmamış gibi, bunca sıkıntı, acı hiç yaşanmamış gibi Hitler Almanyasını çağrıştıran "tek millet, tek bayrak, tek dil" şeklinde sloganlar haykırmak acaba bu ülkede yaşanmakta olan hangi soruna ne tür bir çözüm sunmaktadır? Bir taraftan "emekli" darbecilerin "yanlış yaptık" itiraflarının sergilendiği bir ortamda, bu sloganlar "yanlışta ısrar edeceğiz" tutumunun bir ifadesi değil midir?
Diyarbakır caddelerine yansıtılan bu görüntü çözümsüzlüğün görüntüsü olmuştur. İnkarcı, dışlayıcı, yok sayıcı tutumun tipik bir örneği olan bu görüntü militarist resmi ideolojiyi aynen sürdürme inadının bir yansıması olarak mahkum edilmeyi hak etmektedir. Bu tarz provokatif eylemlerle çatışma ortamına benzin dökenler toplumun sadece bugününe değil yarınına da ipotek koymuş olmaktadırlar. Çatışma ortamından beslenen bu zihniyetle her düzeyde hesaplaşmak adalet arayışındaki herkesin öncelikli görevi olmalıdır.
Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci