Darbe Protestosu Yağmur Soğuk Dinlemedi!
Birçok İslami kuruluşun bir araya gelerek oluşturduğu Adalet İçin Dayanışma Platformu’nun çağrısıyla bugün Taksim Meydanı’nda “Cuntaya Hayır, Darbeciler Yargılansın!” konulu bir protesto eylemi yapıldı.
Sağanak yağmur ve şiddetli rüzgâr ve soğuğa rağmen Taksim Meydanı'na gelebilen duyarlı insanlar, başta Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ ve son "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" adlı darbe belgesinde ismi geçenler olmak üzere tüm darbecilerin yargılanmasını ve hesap vermesini istediler.
Özgür-Der, Mazlumder, İHH, Araştırma Kültür Vakfı, Aksa Dayanışma Vakfı, Akabe Vakfı, ASDER, Hikmet Vakfı, Uluslararası Hukukçular Birliği, İnsan ve Medeniyet Hareketi, Medeniyet Derneği gibi kuruluşların yer aldığı Adalet İçin Dayanışma, ilk eylemini darbe protestosuyla gerçekleştirdi. Eylemde "Cuntaya Hayır, Darbeciler Yargılansın!" yazılı pankart ve dövizler açıldı; sık sık "Darbeciler Yargılansın, Gasp Edilen Haklar Geri Verilsin!", "Genelkurmay Halka Hesap Verecek!", "Askeri Yargı Saçmalığına Son!", "Asker Kışlaya Halk İktidara!", "Genelkurmay Yargıdan Elini Çek!", "Kahrolsun Halkın Düşmanı Cunta!", "Darbeciler Yenilecek Direnenler Kazanacak!", "Ergenekon Batağı Kurutulsun!", "Direniş Adalet Özgürlük!" şeklinde sloganlar atıldı.
Eyleme birçok gazeteci, yazar, hukukçu ve sanatçı da destek verdi. Sunumunu Murat Özer'in yaptığı eylemde Vakit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karahasanoğlu, Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, yaptıkları konuşmada darbe belgesinin hukukla bağdaşmadığı ve sorumluların bir an önce yargılanarak hesap vermesi gerektiğini belirttiler. Hükümetin de yapılanları hesapsız bırakmaması gerektiğine dikkat çekerek İlker Başbuğ'u görevden almak başta olmak üzere sorumluluklarını yerine getirmesini istediler.
Son olarak konuşan Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Şekerci ise militarizmin Türkiye'de her alanda hâkim olduğunu belirtti. Darbe belgesinin basit bir belgeden ibaret olmayıp darbeci zihniyetin okullarda okutulan Milli Güvenlik Dersleri ile de yaşatıldığını ve hakeza darbe ürünü olarak boy gösteren başörtüsü yasağının zorbalıkla sürdürüldüğünü ifade eden Şekerci, Genelkurmay karargâhında bir cuntanın varlığından ziyade, adeta bir cunta karargâhından söz etmenin daha doğru olacağını söyledi. Ordunun her şeyiyle siyasetin içine gömüldüğünü, boğazına kadar darbe batağına saplandığını ifade eden Şekerci, darbe planlarında adı geçen tüm askeri personelin görevden el çektirilerek yargılanmalarının önünün açılması gerektiğini ifade etti. Burada darbeciliğe karşı irade koymanın önemli olduğunu hatırlatan Şekerci, aksi takdirde darbe zihniyetini aşmanın mümkün olamayacağını sözlerine ekledi.
Eylem, Mazlumder Genel Başkanı A. Faruk Ünsal'ın Adalet İçin Dayanışma adına hazırlanan basın açıklamasını okumasının ardından sona erdi.
HAKSÖZ-HABER
Eylemde Okunan Basın Bildirisinin Tam Metni:
Kalıcı Bir Hukuk Düzeninin Tesisi İçin Darbe Eylem Planları Yapanlar Acilen Sivil Yargı Önüne Çıkarılmalıdır!
31 Ekim 2009 Cumartesi
12 Haziran 2009 tarihinde Gazetelerde "AKP ve Gülen'i Bitirme Planı" adlı haberin ardından; Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ "belgenin kim tarafından ne şekilde basına sızdırıldığının sorgulanması gerektiğini" ifade eden ve "herhangi bir dış müdahale olmaksızın gereğinin kendilerince yapılacağını" bildiren bir açıklama yapmıştı. Sonrasında Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi "kamu düzeni ve kamu güvenliği" sebepleriyle "konuyla ve içerikle ilgili yayın yapma yasağı" kararı almış ve belgenin içeriği ve gerçekliğinden ziyade belgeyi yayınlayan yayın organlarını itham etmeyi tercih etmişti. Böylece; belgeye dair konuşmaların sonlandırılması sağlanmıştı. Aslının ortaya çıkmamasından dolayı "bir kâğıt parçası" olarak kalan belge, askeri savcının "kovuşturmaya yer olmadığı kararı" ile unutulmaya terk edilmişti.
Hukuk düzenine, insan hak ve özgürlüklerine yönelik bir saldırı planı olan 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' adlı raporda dile getirilmiş bulunan hususlar unutulmaya yüz tutmuş iken, bir ihbar mektubuyla Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığınca hazırlanmış belgenin aslı ortaya çıktı.
Belge aslının bir ihbar mektubu ile birlikte ortaya çıkmasının ardından Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamalarda, "konunun kamuoyuna yansımış olmasından duyulan rahatsızlık dile getirilmiş ve basına sızdıranların cezalandırılmasının gerektiği" ifade edilmiştir. Ardından da; 26 Ekim 2009 tarihi itibari ile "konunun Genelkurmay Askeri Savcılığınca soruşturulmaya başlandığı" ifade edilmiştir. Söz konusu belgenin ve girişimin hukuk düzenine yönelmiş açık bir tehdit niteliği taşıdığı bu kadar açık iken; belgenin içeriği ve hedeflerinin vahametini konuşmak yerine basına nasıl sızdığını konuşmak, darbe girişimini hafife almaya ya da örtmeye yönelik değilse nasıl izah edilmelidir?
Belge ve belgeye konu iddialarda bir siyasi parti ve bir topluluk hedef alınıyor gibi görünse de, temelde halk iradesine yönelik bir saldırı niteliğindedir ve bu sürecin her aşamasında kamuoyunun aydınlatılması önem taşımaktadır. Geçmişte bu tip belgelerle yürütülen faaliyetler sonucunda çok sayıda kişi ve grubun ciddi saldırılarla karşılaştığı bilinmektedir.
Bizler; şeffaf, hesap verilebilir ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir rejimin inşa edilebilmesi için halk iradesi yok sayılmadan, özgürlüklere yönelmiş tüm tehditlerin tasfiye edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Söz konusu belge ve içeriği ile ilgili olarak;
1. Belgenin hazırlandığı TSK bünyesinde, komuta kademesi dâhil darbe planında adı geçen tüm muvazzaf subayların ve bu subayların amiri olan başta Org. İlker Başbuğ'un derhal görevden el çektirilmesini ve her hangi bir şaibeye mahal vermeyecek şekilde yapılacak sağlıklı bir yargılamanın önünün açılarak derhal sivil yargı önüne çıkarılmasını,
2. Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasını, siyaset ve toplum üzerinde egemen otorite görüntüsü veren TSK'nın mütehakkim pozisyonuna son verilmesini,
3. Darbelere ve hukuksuzluğa yasal kılıf olarak bahane edilen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesinin tümüyle lağvedilmesini, 43. Maddesinin 1. cümlesindeki "…ve üstündedir" ibarelerinin acilen madde metninden çıkartılması için kanun değişikliği yapılmasını,
4. Son darbe planı tartışmaları ile birlikte bir kez daha görüldüğü üzere, cuntacıları koruyup kollayan askeri yargı hukuksuzluğuna son verilmeden darbe girişimleri engellemenin mümkün olmadığı, bu nedenle yargıdaki çift başlılığın ortadan kaldırılmasını, askeri yargının "disiplin mahkemeleri"ne dönüştürülmesini,
5. Darbe döneminde ve silahların gölgesinde hazırlanan askeri 82 Anayasası ve hukuk dışı kanunları yürürlükten kaldırarak, halkın iradesini esas alan yeni bir anayasa hazırlamasını talep ediyoruz.
ADALET İÇİN DAYANIŞMA
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER), Akabe Kültür ve Eğitim Vakfı (AKEV), Aksa Eğitim ve Dayanışma Vakfı (AKDAV), Araştırma Kültür Vakfı (AKV), Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AK-DER), Fatih Akıncıları, Hikmet Vakfı, Hukuki Araştırmalar Derneği (HUDER), İnsan ve Medeniyet Hareketi (İMH), İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), Medeniyet Derneği, Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG), Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der), Uluslararası Hukukçular Birliği