Çin’in Doğu Türkistan'daki zulümleri İstanbul’da protesto edildi
İstanbul’da bir araya gelen Müslümanlar, Çin Konsolosluğu önünde Doğu Türkistan halkı ile dayanışma eylemi gerçekleştirdi.
Çin’in İstanbul Konsolosluğu önünde toplanan topluluk Çin rejimi tarafından Doğu Türkistanlı kadınlara reva görülen zulümleri protesto etti.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Doğu Türkistanlılar tarafından organize edilen ve Özgür-Der’in de destek verdiği eylemde Av. Gülden Sönmez, Zehra Türkmen ve eyleme iştirak eden bazı siyasi parti temsilcileri topluluğa hitaben konuşmalarda bulundular. Doğu Türkistanlı, Uygur ve diğer etnik kökenli kadınlara Çin rejimince yaşatılan zulümlere dikkat çekilen konuşmalarda toplama kamplarının kapatılarak Çin tarafından Doğu Türkistanlı kadınlara yönelik işlenen suçların önlenmesi, kadın ve çocukların serbest bırakılması çağrısı yapıldı.
Doğu Türkistanlı Nedime Nazımi grubun toplanmasıyla birlikte bir açılış konuşması yaptı. Nedime Nazımi, Çin’in gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri nedeniyle hesap vermesi gerektiğini söyledi.
Nedime Nazımi sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar günü. Bugün biz burada Çin toplama kamplarında onuru kırılan, namusu ve şerefi ayaklar altına alınan ‘Uygur Kadınları İçin Ayağa Kalk’ etkinliğimiz ile onların sesi olmak için burada bulunmaktayız. Kardeşi toplama kampında olan bir kadın olarak onun ve nice kadınların sesi olmak benim vazifemdir. Çinin yaptıklarını bugüne kadar biz Uygurlar konuştuk. Bundan sonra sadece biz değil tüm Türkiye, tüm dünya konuşmalı. Çin hükümeti yaptığı soykırımın, işkencelerin, insan hakları ihlallerinin hesabını tüm dünyaya vermelidir. Kız kardeşim başta olmak üzere, toplama kamplarındaki tüm kadınları, erkekleri, çocukları toplama kamplarından serbest bırakmasını ve soykırımın bir an önce durdurulmasını Çin Hükümetinden talep ediyorum. Biz bugün oradaki çaresiz kadınların sesi olmak için bizi burada yalnız bırakmayan bizimle beraber oradakilerin sesi olmak için bu meydana gelen tüm kardeşlerimize teşekkür ederiz."
Çin Konsolosluğu önünde toplanan grup İngilizce ve Çince basın açıklamalarının ardından Uygur Ezgisi eşliğinde 5 dakikalık sessiz eylem yaptı.
Nedime Nazımi sözlerine şöyle devam etti:
"Uygur Ezgimizin dediği gibi bir gün onları göreceğiz. Ey zalim Çin sen yaptıklarınla böylece kalacağını sanma. Biz ayakta durdukça sevdiklerimizi asla senin elinde bırakmayacağız. Onlar için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Onların bu dünyada yaşama haklarını senin elinden alıp onların özgürlüğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz."
ÇİN SUÇLARINI GİZLEYEMİYOR
Av. Gülden Sönmez de protesto gösterisinde açıklamalarda bulundu. Çin’in gerçekleştirdiği suçları artık gizleyemediğini söyleyen Sönmez, Doğu Türkistanlı kadınlara yönelik insan hakları ihlallerinin ispatlandığını vurguladı.
Gülnden Sönmez yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Kadınların şiddet, savaş, tecavüz ve ayrımcılıkla mücadele ettiği bir dünyada 8 Mart’ta tüm dünyanın dikkatini Doğu Türkistanlı kadınlara çekmek istiyoruz. Çin yakın zamana kadar saklamayı başardığı sistematik suç ve ihlalleri artık gizleyemiyor. Doğu Türkistanlı kadınlara yönelik suçlar resmi ve sivil kuruluşların makamlarında delilleriyle ispatlandı ve BM dahil tüm dünya parlamentolarının önüne geldi. Umarız yakın zamanda TBMM’nin önüne de gelir. Bugün Çin toplama kamplarında tutulan ve zulüm gören kadınlar olarak sesleneceğiz size! Onların duyulamayan sesi uzanamayan elleri, bağlanan dillerinden dökülen sözcükler olacağız. Sözümüzü onlar adına söyleyelim bugün. O yüzden seslendiğimiz tüm toplulukları liderleri, bugün burada resmini gördüğünüz birçoğumuzun ismini dahi bilmediği Uygur kadınlar adına söylüyoruz. Ey devlet liderleri! Ey dini liderler! Ey Müslüman alimler! Ey insanlık ailesi! Ey Müslümanlar! Bizler 8 yaşından 80 yaşına kadar her yaştan Çin toplama kamplarında tutulan kadınlarız. Aramızda profesörler var, öğretmenler, yazarlar, doktorlar, sanatkarlar, şairler, ev hanımları, çiftçi kadınlar var. Herhangi bir suçlamaya tabi tutulmadık. Herhangi bir mahkemede de yargılanmadık. Avukat tutmak Çin’de söz konusu bile değil ama yine de bir cezaevi gibi düzenlenmiş toplama kamplarında tutuluyoruz. İşkence görüyoruz, dayak yiyoruz, saçlarımız kazınıyor, aç ve susuz bırakılıyoruz, sandalye ve yatağa zincirleniyor, elektrik şoku ile şoklanıyoruz. Binlerce kız kardeşimiz işkenceler sırasında hayatını kaybediyor.
Söylemesi çok zor ama bazılarımız tecavüze uğruyor. Kurtulan bazı kız kardeşlerimiz tüm dünyaya nasıl sistematik cinsel saldırı altında olduğumuzu ve tecavüze uğradığımızı anlattı. Biliyoruz ki dünyanın büyük bir kısmı bunu yadırgadı ama çaresizlik, çözüm arzusu, başka bir alternatif bırakmadı. Her gün Çince kitaplar okuyup marşlar ezberlemek zorundayız. Her gün yaşasın Xi Jinping demek zorundayız. Bizler aynı zamanda köle işçileriz. Giydiğiniz giysileri, kullandığınız bazı eşyaları gözyaşı ve acı içerisinde biz üretiyoruz. Bizim gözyaşımızdan ve kanımızdan üretilen bir ekonomi hiçbir topluma refah ve hayır getirmez. Türkiye ye de refah ve hayır getirmez. Lütfen böyle bir ekonomik ilişkiyi ve alışverişi reddedin. Biz Doğu Türkistanlı kadınlarız. Dünyanın en berbat projesi olan 200 aile akraba projesi bizim üzerimizde uygulanıyor. Evlerimize zorla Çinli memurlar ve erkekler yerleştiriliyor. Bu kişiler evimizin içinde bir yandan bizi denetlerken bir yandan da yatağımıza giriyor. Mahremiyetin, özel hayatın bu kadar pervasızca ihlal edildiği insanlık tarihinde nadir görülmüştür. Zorla Çinliler ile evlendiriliyoruz. Kabul etmediğimizde toplama kamplarına götürülüp işkence ve tecavüze maruz bırakılıyoruz. Sevdiklerimiz bu kamplarda ölenlerimizden haberdar bile değil. Aylar sonra sevdiklerimizin ölüm haberini alıyoruz cenazesini görmek de gömmek de mümkün olmuyor. İnancımızı, kimliğimizi, en temel hak ve özgürlüklerimizi yaşayamıyoruz. Karanlıktayız. Size bu acı dolu korkunç bir sessiz çığlıkla bizlerin karanlığından sesleniyoruz. Lütfen toplama kamplarının kapatılmasını sağlayın. Özgürlüğümüz zalim Çin’in elinde değil biz vicdan sahibi insanların elindedir. Bizi duyun, bizi özgürleştirin. Lütfen ayağa kalkın son Türkistanlı kadın özgür oluncaya kadar."
Eylemde konuşan Özgür-Der’den Zehra Türkmen konuşmasında şunları belirtti:
“Yıllardır tüm dünyanın gözü önünde devam eden zulme karşı sürdürülen sessizlik duvarını yıkmak, adeta kör sağır ve dilsiz kesilen dünya halklarına karşı kardeşlerimizin sesini bir kez daha olsun duyurmak için buradayız.
Ne yazık ki Doğu Türkistanlı binlerce suçsuz insan, hiçbir gerekçe gösterilmeden pagan Çin kültürü ile asimile edilmek için toplama kamplarında tutulmakta, burada her türlü işkenceye maruz kalmakta cinsel istismar, zorla çalıştırılma, tecavüz gibi en aşağılık muameleler tabi tutulmaktalar.
Tanık olduğumuz bir gerçek var ki müfsid egemenler ümmet coğrafyasının her yerinde İslami bütün değerleri ayaklar altına alırken, kadınlar ve çocuklar çok daha ağır ve oylumlu acılar yaşıyor. Ne yazık ki daha önce Bosna’da olduğu gibi, Filistin’de, Mısır’da ve 11 yıldır Suriye’de olduğu gibi emperyalist Çin hükümeti tarafından ümmetin kadınları, anneleri, eşleri, çocukları, kız kardeşleri toplama kamplarında tutuluyor, ezilerek, sömürülerek, işkence ve tecavüz edilerek tüm dünyanın gözleri önünde acımasızca yok ediliyorlar.
İkiyüzlü Batı bugünü tüm dünyada kadınlar günü olarak kutluyor. Ama söz konusu mazlum ve Müslüman kadınlar olunca görmezden geliyor.
Söz konusu kadınlar doğu Türkistanlı Müslüman kadınlar olunca görmezden, duymazdan geliyor.
Bizlerde Batının bu ikiyüzlü tutumuna ve Emperyalizmin her türlüsüne karşı durarak, vicdan sahibi Müslümanlar olarak zulüm altındaki Doğu Türkistanlı kardeşlerimizle dayanışmamıza her zeminde devam edeceğiz.
Günümüz Müslümanları olarak Doğu Türkistan’a siyasi özgürlük sağlayacak yeterli bir fiili gücümüz yok; ama Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin insanca yaşayacakları haklara kavuşması için Türkiye ve dünya kamu oyunu ayağa kaldırmaya imkanımız var. Bu imkanı harekete geçirmek hepimizin sorumluluğu. İnşaallah bu sorumluluğu yerine getirmek için sürekli teyakkuzda olalım.”