Camilerdeki Irkçı Mahyalar Protesto Edildi
İstanbul’daki büyük camilere asılan Türkçü, ırkçı mahyalar Özgür-Der’in çağrısıyla Süleymaniye Camii önünde protesto edildi. Mazlumder’in de destek verdiği eylemde camilerimizin ırkçı kuşatmadan ve Kemalist dayatmadan kurtarılması çağrısı yapıldı.
Dün akşam Süleymaniye Camii'ne asılan "Ne Mutlu Türküm Diyene!" mahyasının yanı sıra birçok büyük camide benzer ırkçı, Kemalist ve orduya methiyeler düzen mahyalar asıldığı öğrenildi.
Camileri kirleten ırkçı-şoven dayatmaları protesto etmek üzere bugün 14.30'da Süleymaniye Camii önünde toplanan Özgür-Der mensupları açtıkları "Kanla, Irkla Övünmek İlkelliktir! Elhamdulillah Müslümanız!" yazılı pankart ile tekbirler ve sloganlar eşliğinde İstanbul İl Müftülüğü'ne kadar protesto yürüyüşü yaptılar. Mazlumder temsilcilerinin de destek verdiği eylemde ayrıca "Camilerimiz Kemalizm'in Üssü Olamaz!", "Allah'ın Evinde Irkçılığa Yer Yok!", "Camilerimiz Irkçı, Şovenist Fanatizmin Üssü Olamaz!" yazılı dövizler taşındı.
"Kemalizm'in Değil, Rabbimizin Kuluyuz!"
Yürüyüş boyunca "Camilerde Irkçı Kuşatmaya Son!", "Laik Devlet Camiden Elini Çek!", "Kemalizm'in Değil, Rabbimizin Kuluyuz!", "Camilerde Kışla Düzenine Son!", "Camiler Halkındır, Devletin Değil!", "Camilere Özgürlük, Irkçılığa Son!", "Mahyalar Kemalizm'in Sesi Olamaz!", "Irkçı Ulusçu Dayatmaya Son!" gibi sloganlar atılırken sık sık da tekbir getirildi.
İstanbul İl Müftülüğü önünde polisin yer yer provokatif tavırlarına rağmen basın açıklaması ile devam eden eylemin amacını ırkçı-şoven körlüğün inancımıza, değerlerimize saldırmasına izin vermemek olarak ortaya koyan Güney Uzun, ilk sözü Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Hülya Şekerci'ye verdi.
Süleymaniye Camii'ne asılan "Ne Mutlu Türküm Diyene!" yazılı mahyayı basına ve katımcılara gösteren Hülya Şekerci, bu ırkçı dayatmanın 1930'lu yılların tek parti dönemini anımsattığını söyledi. Tek parti zihniyetinin ve Kemalist devletin dine oportünist yaklaşımı sonucunda camilere "Ata-Türk", "Varol İnönü", "Para Biriktir" gibi mahyaların asıldığını hatırlatan Şekerci, İslam'a savaş açmış bir devletin kadrosunun, camilerimizi ulusçu söylemleriyle kirletmekten de geri durmadığını ifade etti. Bunu tek parti diktatörlüğüne dönüş olarak yorumlayan Şekerci, son olarak okullarda çocuklarımızın körpe beyinlerinin ırkçı söylemlerle kirletilmesi yetmediği gibi şimdi camilerimiz eliyle tüm halka Kemalist söylemlerin yaygınlaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekti.
Daha sonra söz alan Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen, camileri kirleten bu ırkçı sloganlara Diyanet'in göz yummasının İslam itikadıyla bağdaşmadığını ve dolayısıyla bu durumun önüne geçmemenin Diyanet teşkilatı açısından bir utanç tablosu olduğunu söyledi. Kemalizm'in öteden beri camilerde dinî kılıflara büründürülerek halka sunulmaya çalışıldığına da dikkat çeken Türkmen, 1930 yılında TDK'nın çıkardığı Türkçe sözlükte de dinin bir yaşam tarzı ve Türkün dininin Kemalizm olarak tanımlandığını hatırlattı. Rabbimizin bizi Müslüman olarak tanımladığını belirten Türkmen, laik devletin ise ulus kimliği dayattığını belirterek, İslami kimliğin alt kültürel bir kimlik olarak yaşamaya hapsedildiğini vurguladı. Kemalist ideolojinin bu ırkçı-şoven boyutlarının camilere asılan mahyalar üzerinden halkın gözüne sokulma çabası ve ısrarının ayrıca AK Parti hükümetinin izlediği Kürt Açılımı politikası ile de çeliştiğine dikkat çeken Türkmen, Diyanet'in de ilk etapta kendi içinde kök salmış çeteci, Kemalist, ırkçı zihniyeti temizlemesi gerektiğini söyledi.
Türkmen'in ardından söz alan Mazlumder İstanbul Şube Müdürü Murat Özer, "Askeri kışlalarda ve resmi dairelerde görmeye alışık olunan 'Ne Mutlu Türküm Diyene', 'Önce Vatan' gibi ifadelerin camii mahyalarında yer alması İslam dininin evrenselliğiyle çelişmektedir. Camiler hiçbir etnik ve kavmi unsurun değildir ve bu sebeple ibadet mekanlarının bir ırka mensubiyetinin olamayacağı düşüncesiyle uygulama tepki toplamaktadır." dedi.
Eylem Özgür-Der adına Zuhal Özyurt'un okuduğu basın bildirisiyle devam etti. Açıklamada, "Bu şoven saçmalıklarınızla nesiller boyu toplumun zihnini, hatta dağlarını taşlarını kirlettiğiniz yetmedi mi? Şimdilerde dağlardan, taşlardan silinmesi tartışılan bu zırvalarınıza bulduğunuz yeni mekan Allah'ın evi sayılan camilerimiz mi olacak? Camilerimizi ruhsuz birer devlet dairesine, cami görevlilerini de devletin emir kullarına dönüştürmeye yönelik çabalarınız yetmedi de şimdi düzene itaatkâr vatandaş üretme projesinde sıra gökyüzüne mi geldi?" ifadelerine yer verildi. Açıklamanın tam metni aşağıdadır.
Son olarak Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ile Mazlumder İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Av. Selçuk Kar, topluluk adına Müftülük ile görüştüler. Müftülük, mahyaların Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından asıldığını söylerken söz konusu mahyaların derhal kaldırılması talebi, hem İstanbul Müftülüğü'ne hem de İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne bildirildi.
HAKSÖZ-HABER
Fotoğraf: Murat Ayar
Özgür-Der Basın Bildirisinin Tam Metni:
IRKÇI-ŞOVEN ZIRVALARIN CAMİLERİMİZİ KİRLETMESİNİ PROTESTO EDİYORUZ!
06 Ekim 2009
Türkiye bir yandan açılım tartışmaları ile kısmen de olsa resmi ideolojik tabularla yüzleşme süreci yaşarken, resmi ideoloji fanatizmi statüko muhafızlığında direniyor. Bu doğrultuda provokatif adımlar atılmaktan da kaçınılmıyor. Bunun son örneğini dün gece Süleymaniye Camii'nin mahyalarında gördük. İstanbul'un kurtuluşunu kutlamak gerekçesiyle Süleymaniye Camii'ne "Ne Mutlu Türküm Diyene!" sloganın yazılı olduğu mahyalar asıldı.
Ümmet kimliği yerine ikame edilmeye çalışılan ulusal kimlik dayatmasının somut bir yansıması olan bu sloganla on yıllardır okulda, devlet dairelerinde, sokakta, medyada her yerde karşılaşıyoruz. Resmi ideolojinin zorla benimsetilmeye çalışıldığı kışlalarda askerlik eğitimi sırasında nakarat şeklinde zorla söyletilen; okulda çocuklarımıza her sabah okutulan andla birlikte tekrar ettirilen bu slogan bir simgedir. Ve hiç kuşkusuz İslami kimlik yerine inşa edilmeye çalışılan laik-ulusalcı, cahili kimliği simgelemektedir. Şimdi ne acıdır ki, bu cahili dayatmanın, ulusalcı fanatizmin açık bir yansıması olan ırkla, kanla övünme ifadesinin Rabbimizin adının yüceltilmesi ve kulluk görevimizin ifası için inşa edilen camilerimizin tepesine de asıldığını görüyoruz.
Özünde İslami kimliğin dışlanmasına yönelik bu söylemin aynı zamanda bu ülkede mevcut etnik çeşitliliğin de inkarı olduğu açıktır. Ve soruyoruz: Bu cahili zihniyetin on yıllardır ülkeyi adı konulmamış açık bir savaş ortamına sürüklediği hala görülmüyor mu? Bir yandan kangren haline gelmiş Kürt sorununun çözümüne yönelik çabalar sergilenirken, tam bir körlük ve fanatizm eseri olan bu tür girişimler ancak provokasyon kavramıyla ifade edilebilecek eylemler değil midir? Bu şoven saçmalıklarınızla nesiller boyu toplumun zihnini, hatta dağlarını taşlarını kirlettiğiniz yetmedi mi? Şimdilerde dağlardan, taşlardan silinmesi tartışılan bu zırvalarınıza bulduğunuz yeni mekan Allah'ın evi sayılan camilerimiz mi olacak? Camilerimizi ruhsuz birer devlet dairesine, cami görevlilerini de devletin emir kullarına dönüştürmeye yönelik çabalarınız yetmedi de şimdi düzene itaatkâr vatandaş üretme projesinde sıra gökyüzüne mi geldi?
Süleymaniye Camii'nden dün gece verilen mesajı şiddetle reddediyoruz. Evet, camilerimizin laik düzenin tahakkümü altında olduğu açıktır. Bu durum tevhid akidesine sahip her mümine sorumluluk yüklemektedir. Camilerimizin özgürleşmesi için çaba sarfetmeliyiz. Bununla birlikte tağuti otoritenin bu ölçüde dizginsiz, pervasız dayatmalarına karşı durmak da hepimizin öncelikli sorumluluğudur.
Bu çirkinliğe kimin, hangi gerekçeyle imza attığının ortaya çıkmasını istiyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı ve İstanbul Müftülüğü'nden konuyla ilgili açıklama bekliyoruz.
Özgür-Der