“BOP ve Ilımlı İslamcılık İddiaları” Tartışıldı
“İslami Hareket ve Siyasete Dair Önkabuller ve Gerçekler” üst başlıklı Özgür-Der panelleri devam ediyor. Bu ay “ABD BOP’la Ilımlı İslamcılığı Destekliyor mu?” konusu tartışıldı.
Özgür-Der'in 2010-2011 dönemi için "İslami Hareket ve Siyasete Dair Önkabuller ve Gerçekler" ana başlığı altında düzenlediği aylık paneller devam ediyor. Her ayın ilk Çarşamba akşamı Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nde düzenlenen panellerin ikincisinde Rıdvan Kaya'nın yöneticiliğinde Mustafa Eğilli ve Murat Özer "ABD BOP'la Ilımlı İslamcılığı Destekliyor mu?" sorusu etrafında değerlendirmelerde bulundular.
Rıdvan Kaya'nın giriş konuşmasıyla başlayan panelde Mustafa Eğilli ilk sözü alarak konuya dair görüş ve değerlendirmelerini paylaştı. Eğilli, konuşmasında BOP'un tanımı, muhtevası, ABD'nin BOP ile amaçladığı hedeflere ulaşıp ulaşmadığı, BOP'un uygulanıp uygulanmadığı vb. hususlar çerçevesinde açılımlarda bulunarak Amerika'nın "Ilımlı İslam" olarak ortaya konulan akımı desteklediği iddiasının gerçekliğini tartıştı.
BOP Daha Doğmadan Ölmüştür
Küresel emperyalizmin başını çeken ABD'nin bölgede kendi hegemonyasını sağlamlaştırmak için BOP türünden çeşitli projeler hazırladığını belirten Eğilli, Soğuk Savaş'a müteakip oluşan "Yeni Dünya Düzeni", Şimon Peres'in 1990'lı yıllarda yayınladığı kitabında kullandığı "Yeni Ortadoğu" kavramı ve ABD Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün 1999 tarihli raporunda yer verdiği "Büyük Ortadoğu" terkiplerine dikkat çekerek BOP tasarımının bütün bunlardan beslenmiş olabileceğini söyledi.
Kavramın resmi düzlemde kullanılma süreci üzerinde de duran Eğilli, BOP'un 1990'lı yılların başından beri ABD'deki tink-tank kuruluşları tarafından tartışılıp olgulaştırıldığını belirterek kavramın ilk kez 2003'te Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından kullanıldığını söyledi.
Projenin yürürlüğe konma aşamasında üç temel sacayağının bulunduğu belirten Eğilli ekonomik, siyasi-kültürel ve askeri olarak ayırdığı bu sacayaklarının birincisinin sorumluluğunun G-8'ler, ikincisinin AB ve üçüncüsü için de NATO'ya ağırlık verildiğini kaydetti. Projeyi meşrulaştırmak üzere 2002-2003 tarihlerinde BM tarafından yapılan "Arap İnsani Gelişimi" raporuna yoğun atıfların yapıldığını kaydeden Eğilli, raporun Arap-İslam dünyasındaki geri kalmışlığı birkaç açıdan ortaya koyduğunu belirterek şu tespitlerde bulundu:
"Bu ve benzeri verilerden yola çıkılarak radikalizmin dolayısıyla da 'terör'ün nedeni olarak ekonomik ve kültürel etkenler gösteriliyor. Ortadoğu'daki askeri, siyasi, kültürel ve ekonomik sorunların oluşturduğu gerginlik başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkeleri güvenlik kaygılarıyla tedirgin etmekte, kaos ve gerilimin sürmesinin G-8'lerin ulusal çıkarlarına ciddi anlamda tehditler oluşturacağı düşünülmektedir."
BOP'un Başlıca Amacı Amerikan Güvenliği ve Çıkarlarıydı
Bu bağlamda projenin merkezinde ABD'nin ve İsrail'in güvenliği, enerji kaynaklarının kontrolü ve ivme kazanan İslami hareketlerin direncini kırmak olduğunu belirten Eğilli, Ortadoğu'da köhnemiş siyasi rejimlerin de başarısızlıkları sonucunda radikal İslamcılığa dolaylı katkıda bulundukları düşünülerek çeşitli alanlarda yapılacak reformlar ile kalkındırılmasının amaçlandığını söyledi. Söz konusu reformların yoğunlaştığı alanlar ve akıbetleri üzerinde de duran Eğilli,
1- Demokrasi ve iyi yönetimin desteklenmesi (STK'lara teşvik),
2- Bilgi toplumunun inşası,
3- Ekonomik fırsatların genişletilmesi olarak tasniflediği bu reformların uygulama alanı bile bulamadan söndüğünü belirterek buna yol açan nedenleri şöylece saptadı:
"Söz konusu reformlar uygulandığı takdirde pratikte ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir. Örneğin demokrasinin desteklenmesi Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi baskıcı rejimlerde İslami hareketlerin alternatif olarak ortaya çıkması gibi bir sonuç doğurmaktadır ki bu emperyalist güçlerin hiç de istemediği bir durumdur."
Türkiye'nin Ortadoğu Genelinde Modelliği Gerçeklikle Uyuşmuyor
Türkiye'nin BOP'taki konumu üzerinde de duran Eğilli, özellikle de ulusalcı, sol vb. unsurlar tarafından AK Parti'nin ve lideri Erdoğan'ın BOP'un eşbaşkanlığını yaptığı ve bunu da Ilımlı İslamcılar ile ABD ittifakı şeklinde sunmalarının somut verilere dayanmadığını belirterek BOP projesinin ölü doğduğunu ve daha uygulanmadan rafa kaldırıldığını söyledi. Türkiye'nin konumunu tanımlamak üzere kullanılan "model ülke", "model ortaklık" gibi kavramların aksine Türkiye'nin Araplar nezdinde model ya da büyük ağabey olarak kabul görmesine şüpheyle baktığını belirten Eğilli, halklar düzeyinde AK Parti iktidarının heyecan yaratıp beğeni toplasa da İran, Mısır, Suudi Arabistan vb. bölgesel güçler tarafından kabul görmesinin zor olduğunu ve sistemin genel seküler-laik karakterinin de Müslüman halklarda Türkiye'deki düzene dönük şüphe uyandırdığını kaydetti.
ABD'nin İslamcıları Desteklediği Tezi WikiLeaks İfşaatlarıyla Çöktü!
BOP'a temel oluşturan bir diğer çalışmayı da RAND Raporu olarak kaydeden Eğilli, yine de bu ve benzeri raporların Amerikan dış politikasında ne kadar etkili olduğunun belirsiz olduğunu, çünkü tink-tank kuruluşlarının her yıl onlarca tavsiye niteliğindeki raporu Beyaz Saray ve Pentagon'a sunduğunu söyledi. Bu bağlamda tavsiye niteliğindeki belirli raporlardan birinden hareketle ABD'nin "Ilımlı İslamcılık" olarak ortaya konan İslamcı çevreleri desteklediği yaklaşımının en az İslami hareketleri Soğuk Savaş'ın ürünü olarak sunan iddia kadar yanlı ve ideolojik olduğunu belirterek adalete ve tutarlılığa çağrı yaptı. Söz konusu raporda İslam dünyasının 1- Köktenciler, 2- Gelenekçiler, 3- Modernistler ve 4- Laikler şeklinde tasnif edildiğini belirterek yerine göre her birinin daha "tehlikelisine" karşı desteklenebileceğinin tavsiye edildiğini söyledi.
WikiLeaks ifşaatlarının da konuyla ilgilisini kuran Eğilli şunları söyledi:
"ABD Dışişleri'nin bu önemli kriptolarında bırakın ılımlı İslamcılığı desteklemesini ciddi endişe duydukları anlaşılıyor. AK Parti kadrolarından pek de hazmetmedikleri 'çılgın' ve 'tehlikeli' yakıştırmalar yapmalarından anlaşılmaktadır. İslamcıların ABD tarafından desteklendiğini savunan ulusalcılar ile bazı sol çevrelerin bu savları WikiLeaks ifşaatıyla bir kez daha çökmüştür."
Gülen hareketinin Ilımlı İslamcılık modeli olarak sunulması yönündeki yaygın yaklaşımın tutarlılığını da irdeleyen Eğilli konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
"ABD, genel politikaları gereği çıkıp da AK Parti'yi veya Gülen cemaatini desteklediğini ya da karşı olduğunu açıkça ifade etmez. Gülen cemaatinin ABD tarafından kurulduğu, yönlendirildiği veya bir şekilde desteklendiği iddialarını gerçekçi bulmuyorum. Fethullah Gülen'in beyan ve tutumları birçok kez ABD'nin politikalarıyla paralellik arz etmesi bunun kanıtı olamaz. Zira Gülen'in dünya görüşü, üslubu ve tarzı zaten doğasında öyle olduğu içindir. Bir de dallanıp budaklanan cemaatin menfaatlerini gözetmek niyetiyle çeşitli tavırlar takınmaktadır. Yoksa bunu işbirlikçilik anlamında bir misyon üstlenerek yaptığını iddia etmek zordur."
Eğilli, konuşmasını BOP'un uygulama alanı bulup bulmamasının ötesinde en nihayetinde Müslüman halkların iyiliğini değil aksine Amerika'nın çıkarları ve güvenliğini amaçladığı ve dolayısıyla Amerika çıkarlarının gerektirdiği durumda tıpkı yeri geldiğinde demokrasiyi de monarşiyi de desteklediği gibi radikalizmi de ılımcılığı da desteklemekten çekinmeyeceği vurgusu ve komplocu, genellemeci yaklaşımlardan uzak durmanın önemine atıf yaparak tamamladı.
Mustafa Eğilli'den sonra söz alan Murat Özer BOP'un ne zaman ortaya çıktığı, hedefleri ve planlarının neler olduğunu özetleyerek başladığı konuşmasında: "BOP'un çıkış noktası, 11 Eylül saldırılarıdır. Bu saldırı, Müslümanların işgalci ve sömürgeci Batı'ya karşı kabaran öfkesinin New York ve Pentagon'a kadar ulaşarak küresel bir hal aldığını göstermektedir. Bu durum üzerine tedbir yollarına başvuran ABD yönetimi, CIA'ya hizmet veren RAND Cooperation'a 'Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler' başlıklı bir rapor hazırlattırmıştır. 'İslam ve Müslümanlar, Batı demokrasisi değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirilemezse, medeniyetler çatışması olasılığının yüksek olduğu' tezinden yola çıkılan bu raporda, dünya üzerindeki Müslümanlar 4 kategoriye ayrılmıştır: İslam'ın şiddetten kaçınmayan, yayılmacı ve saldırgan yorumunun temsilcileri olarak gösterilen köktendinciler; İslam dininin kurallarına sadakatle bağlı olmakla birlikte, saldırgan ve şiddet yanlısı olmadığı ifade edilen gelenekçiler; temel değerleri; bireysel vicdanın üstünlüğünün yanı sıra, eşitlik ve özgürlüğe dayalı toplum anlayışı olan modernist ılımlı İslamcılar ve politika ve değerler açısından Batı'ya en yakın olan, fakat içlerinde aşırı ölçülerde Amerikan düşmanlığı besleyenlerin de bulunduğu laikler." diyerek teker teker bu grupları ele aldı.
Ilımlı İslam Kültürel ve İdeolojik Açıdan Uygulama Sahasına Girmiştir
Özer, konuşmasında, gelenekçilerin direniş yanlısı gruplara karşı kullanılmaya çalışıldığını, fakat birkaç küçük örnek dışında bunda başarılı olunamadığını ifade ederek asıl başarılı olunan çevrenin modern İslamcılar olduğunu söyledi. Özer: "Raporda üzerinde Türkiye örneğinden bahisle durulan Fetullah Gülen Hareketi model olarak sunulmaktadır. Demokratik değerlere uyumlu, Batıyla kavgalı olmayan ılımlı İslam'ın modeli olarak sunulan bu hareket de BOP planına cevaben çeşitli konferanslar düzenlemiştir. 2007'de İngiliz Lordlar Kamarası başta olmak üzere çeşitli üniversitelerde süren konferanslarda, çoğunluğu yabancı akademisyenler Gülen hareketini tartışmışlar ve 'küresel terör'e karşı ilaç olduğu görüşünde birleşmişlerdir. Aksiyon dergisi, bu konferansı kapağına taşırken 'Pax Gülen' ifadesini adeta bir manifesto gibi duyurmuştur." dedi.
"Pax" ifadesinin siyaset biliminde tarihte en önemli olarak iki yerde kullanıldığına dikkat çeken Özer, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu ifadenin ilk kullanımı Pax Romana'dır ki; Roma İmparatorluğunun tüm muhaliflerini şiddet yoluyla ezip, 200 yıl boyunca hegemonyasını sürdürdüğü ve savaşların olmadığı dönem için kullanılır. Diğer kullanımı ise Pax Americana'dır. Bu da II. Dünya Savaşı sonrası Almanya'nın yenilgisi ve Hiroşima ve Nagazaki'deki atom bombası saldırısıyla Japonya'nın askeri gücünün bir daha geri gelemeyecek şekilde tasfiye edilmesi sonucu ABD'nin galip ülke olarak hegemonyasını dünyaya dayattığı; özellikle Amerika kıtası ve Batı Avrupa'da 11 Eylül'e kadar geçen savaşsız dönemi vurgulamak şeklindedir. Bu ifadeye öykünerek kavramsallaştırılan Pax Gülen ise tek kutuplu dünyada, demokratik değerlere uyumlu, Batının hegemonik gücüne razı olan, bir arada yaşama arzusu duyan, cihadı sadece 'gönüllerin fethi' olarak kabul eden bir anlayışın İslam dünyasına hakim olması olarak ortaya konulmuştur."
Özer, Ilımlı İslam çalışmalarına diğer bir örnek olarak, "tağut, cihad, müstekbir" gibi kavramların tarihselci bir bakış açısıyla içinin boşaltılması ya da "tarihte kaldığı tezinin" yaygın olarak konuşulmasını gösterdi. Mardin Konferansı gibi "İbn Teymiyye'nin cihad fetvasının" ortadan kaldırılmasını talep eden etkinliklerin ise başarısız girişimler olarak görüldüğünü söyledi.
BOP çerçevesine dahil edilen 23 ülkenin bulunduğuna işaret eden Özer, bunların, Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Lübnan, Filistin, Ürdün, Suriye, Türkiye, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Yemen, İran, Pakistan ve Afganistan olduğuna dikkat çekti. Bu plan için 4 önemli toplantı yapıldığını hatırlatan Özer, toplantıları şöyle sıraladı: "ABD'de yapılan G-8 Zirvesi. 28-29 Haziran 2004'te İstanbul'da yapılan NATO Zirvesi. Bu toplantıda NATO'nun yeni düşmanı olarak 'küresel terör' belirlenmiştir. Böylece Soğuk Savaş defteri resmen kapanmıştır. Aynı yıl, 25 Kasım tarihinde Roma'da 3 ülke -Türkiye, İtalya, Fas- dışişleri bakanlarını bir araya getiren toplantı oldu. 11 Aralık 2004 tarihinde ise Fas'ta 'Gelecek İçin Forum' adıyla bir toplantı daha yapıldı. Rabat'ta düzenlenen zirveye, G-8 topluluğu ile 20'den fazla Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinin maliye ve dışişleri bakanının yanı sıra; Arap Birliği, Avrupa Birliği ve birçok sivil toplum örgütünün temsilcileri de katılmıştır. Bu toplantıyla İslam dünyasının projeye en geniş katılımı sağlanmış oldu."
BOP'u İslami Direniş Çökertmiştir!
BOP'un dünya üzerindeki İslami direnişler tarafından askeri alanda hezimete uğratıldığını vurgulayan Özer, İslam dünyasından çeşitli örnekler vererek konuşmasını sürdürdü: "BOP'da Filistin meselesinin Abbas'ın öne çıkartılarak çözülmesi önerilmişti. Fakat Hamas Gazze direnişi ile İsrail'in korku imparatorluğunu çökertmiştir. Aynı şekilde Hizbullah, bu süreçten sonra Siyonistleri Lübnan'a sokmayarak büyük bir direniş ortaya koymuştur. Irak direnişi ise ABD'nin hiç hoşlanmadığı bir şekilde Arapçı, milliyetçi bir karakter olmaktan ziyade İslamcı bir direniş olarak ABD'yi bozguna uğrattı. ABD asıl yenilgisini ise 46 ülkenin destek verdiği Afganistan savaşında Taliban karşısında almıştır. Bugün, Taliban hareketi, 2001 öncesinde yerel bir ufka sahipken, evrensel bir idealin sözcüsü haline gelmiş; söylemlerinde Filistin, Kafkasya ve Afrika da yer bulmuştur. Ayrıca, Pakistan'da büyüyen Taliban direnişi de yönetimi zor durumda bırakacak seviyeye ulaşmıştır. Çeçenistan direnişinin Kafkasya'ya yayılması ve Somali'de Batı destekli yönetimin başkent Mogadişu'ya sıkışması örnekleri göstermektedir ki, ABD, BOP ve askeri gücü olan NATO tüm savaştığı cephelerde yenilgiye uğramaktadır."
İkinci turda soru-cevap faslıyla devam eden panel Rıdvan Kaya'nın öne çıkan vurguları özetlemesiyle son buldu.
Haşim Ay / Haksöz-Haber