"Başörtüsü Mücadelesinden Vazgeçmeyeceğiz!"
Ramazan boyunca her cumartesi gerçekleştirilen başörtüsü eylemlerinin sonuncusu bugün yapıldı. Eylemde zorbalara, yasakçılara, darbecilere karşı mücadelen başka platformlarda da sonuna kadar götürüleceği ve özgürlüklerden vazgeçilmeyeceği vurgusu öne çıkt
Özgür-Der tarafından Fatih Saraçhane Parkı'nda gerçekleştirilen Ramazan'ın son başörtüsü eyleminde "Bürokratik Oligarşinin Dayatmalarına Teslim Olmayacağız! Haklarımızdan ve Taleplerimizden Vazgeçmeyeceğiz!", "Zorbalığa Hayır; Başörtüsü Yasağına Son!" yazılı pankartlar açıldı. "Boğaziçi'nde Kimliğiyle Direnenleri Destekliyoruz!", "Militarizme Karşı, Orucumuzla, Namazımızla, Başörtümüzle Direnişteyiz!", "Üniversitelerde Sınırlı Af Değil; Gaspedilen Hakların İadesini İstiyoruz!", "Başörtüsüne Sahip Çık; Ergenekonculara, Darbecilere, Çetecilere Geçit Verme!" yazılı dövizlerin taşındığı eylemde herkes için adalet ve özgürlük talebinin altı çizildi.
Eylemi sunan Murat Ayar, Ramazan boyunca yapılan eylemlerin sona ermesinin mücadelenin de bittiği anlamına gelmediğini belirterek; farklı alanlarda mücadele etmeyi sürdüreceklerini beyan etti. Org. Başbuğ'un 28 Şubat'ı sahiplenen yaklaşımını da kınayan Ayar, darbeci paşaların, bankaları hortumlayanların, çeteler kurup ülkeyi kana bulayanların hesap vermekten kaçamayacaklarını ifade etti. Zorunlu Atatürkçülük ve Milli Güvenlik Bilgisi derslerinin kaldırılmasını da isteyen Ayar, çocuklarımızın laik-Kemalist bir anlayışla eğitilmelerinin karşısında duracaklarını söyledi.
Eylemde bir konuşma yapan Özgür-Der Beykoz Şube Başkanı Zehra Ergül de, kimliğimizle, onurumuzla, ilkelerimizle varolmayı şiar edindiklerini belirterek başörtümüz için yılmadan mücadele etmeyi sürdüreceklerini söyledi. Başörtüsü için olduğu gibi tüm haklarımız için de mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Ergül, her kesim için adalet ve özgürlük talebini dillendirmeye de devam edeceklerinin altını çizdi.
Eyleme destek veren Davet-Der adına Murat Say, Özgür-Der'in verdiği başörtüsü mücadelesine her zaman destek vermeyi sürdüreceklerini belirterek; başörtüsü yasağı gibi utanç veren bir zorbalığın sonlanana kadar mücadelenin de bitmeyeceğini söyledi.
Eyleme katılan Vuslat dergisi yazarı Hamza Er ise Ramazan ayının arındıran bir ay olduğuna dikkat çekerek, Kur'an ile muhasebe yapmanın, murakabede bulunmanın önemine dikkat çekti. Müslümanların çeşitli coğrafyalarda yaşadıkları zulümlere sessiz kalındığını belirten Er, başörtüsü direnişinin de bu şekilde yalnız bırakıldığını belirterek Kur'an'ın Müslümana yüklediği sorumluluklara değindi. İbadet kavramının salt anlamıyla oruç ve namazı kapsamadığını hatırlatan Er, hayatın bütünüyle bir ibadet olarak algılanması gerektiğini ve bu hayat üzre karşılaşılan tüm sıkıntı ve zorluklara karşı ibadet bilinciyle karşı durmak gerektiğini söyledi. 11 ay boyunca medyanın İslami değerlere saldırdığını, ancak Ramazan'da ikiyüzlülük yaparak adeta dini bize öğretmeye kalktıklarını söyleyen Er, gazete sayfalarında ve TV ekranlarında boy gösteren ilahiyatçı hocaların da dini az bir paha karşılığında sattıklarını aşikâr eden fetvalarla dini bulandırdıklarına dikkat çekti. Başörtüsünü Allah'ın açık emri olduğunu söyleyen Er, bu ilahiyatçıların Kur'an'ın açık mesajını örtemeyeceklerini söyledi.
Eylem boyunca "Herkes İçin Adalet Başörtüye Özgürlük!", "Yasakçılar Yenilecek; Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek!", "Laik Kemalist Dayatmaya Son!", "Darbeci Paşalar Yargılansın!", "Milli Güvenlik Dersleri Kaldırılsın!", "Namazımızla Orucumuzla Başörtümüzle Varız Varolacağız!", "Samirilere Karşı Kur'an'
HAKSÖZ-HABER
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
Zorbalığa Son, Başörtümüze Özgürlük!
27 Eylül 2008
İnsanlık onurunu ayaklar altına alan ve insanım diyebilen herkesi utandıran "Başörtüsü yasağı isimli vahşi dayatmaya son verilsin!" talebimizi bir kez daha yinelemek üzere buradayız. Uzun yıllara yayılan ancak darbe dönemlerinde dozu giderek artan başörtüsüne dair dayatmaların uç verdiği son nokta olarak Boğaziçi Üniversitesi olmuştur. Değişik sorunlar yaşanmakla beraber Boğaziçi Üniversitesi bu alanda sorunların en aza indirgendiği bir zemin olarak biliniyordu. Ancak yeni atanan Rektör Kadri Özçaldıran'ın koltuğuna oturur oturmaz ilk icraat olarak başörtüsünü yasaklaması akademik camiada zorbalık ve dayatma ruhunun ne kadar da içselleştirildiğine dair yeni bir örnek oldu. Fakat Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin direniş ve dayanışmaları birkaç gün içerisinde yasağın kalkmasını sağladı. Ancak yine de üniversite yönetiminin şifahen ve sınırlı olarak yasağı sonlandırması derde deva olamayacaktır. Öğretici olan husus ise dayatmalara karşı birlikte mücadele etmenin hem ahlaken hem de siyaseten kazandırıcı olduğudur.
Türkiye'de yaşanan sorun büyük oranda 12 Eylül darbe anayasası ve devlet çetelerinin köklü bir tasfiyeye uğratılamamasından kaynaklanmaktadır. Siyasetin ve toplumsal yaşamın asker gölgesi altında, yüksek yargı ve üniversitelerin asker güdümünde tutulduğu bir ülkede adalet ve özgürlükler değil ancak zulüm ve dayatmalar rutin hale gelir. Bu sebeple siyasetten eğitime, ekonomiden kültüre tüm alanlarda yaşanan militarist kuşatmanın kırılması öncelikli hedefimizdir. Ergenekon cuntasının parça parça da olsa tasfiye sürecine girmiş olması, halka karşı suç işleyen cuntacıların birer birer cezaevi yolunu tutmuş olmaları egemen sınıflarda ciddi bir telaşa yol açıyor.
Almanya'da cami düşmanı ırkçı çevrelerin ideolojik ikizleri Türkiye'de başörtüsü düşmanları olarak karşımıza çıkıyorlar. Almanya'daki Neo-Nazilerle Türkiye'deki ulusalcı Kemalistlerin ortak paydaları İslam düşmanlığı olarak belirginleşiyor. Ancak Almanya'da adalet duyguları yüksek Alman vatandaşların Neo-Nazi çetelerin ırkçı saldırılarına karşı set olan onurlu duruşlarının bir benzerini Türkiye'de görememek üzüntü vericidir. Oysaki İslami çevrelerin dışındaki kesimlerin de bu zulme, zorbalığa tavır almaları gerekmez miydi? Zulmün mantığını zalimin kimliğini sormaksızın karşı durmak bir insanlık ödevidir.
Tek tipleştirici ve resmi ideolojiye uygun robotlaştırılmış vatandaşlar yetiştirmeyi hedefleyen zorunlu eğitim dayatmasına son verilmelidir. Ulusalcı değerler üzerinde yükseltilen İslam dışı ve karşıtı öğretiler ve uygulamalarla toplumda etnik ve bölgesel temelde ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı politikalar eğitim öğretim müfredatından tamamen çıkarılmalıdır. Çağdaşlık, laiklik, Atatürkçülük söylemleriyle İslam ve Müslümanlar üzerinde oluşturulan asimilasyon dayatmalarından vazgeçilmeli ve gasp edilen haklar geri iade edilmelidir. Bizler bu mübarek Ramazan günü namazımıza, orucumuza olduğu gibi başörtümüze, İslami kimliğimize ve insanlık onurumuza sahip çıkacağımızı bir kez daha haykırıyoruz. Zalimler, biz Müslümanların Allah için hakkı ayakta tutma mücadelemizi engelleyemeyecekler.
Özgür-Der