Başbakan Artık Çözüm Noktasında Somut Adımlar Atmalıdır!

Başbakan Artık Çözüm Noktasında Somut Adımlar Atmalıdır!

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de uygulanmakta olan başörtüsü yasağının hiçbir gerekçeyle savunulamayacağına dair beyanını bir gerçeğin net biçimde dillendirilmesi olarak görüyor ve destekliyoruz.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de uygulanmakta olan başörtüsü yasağının hiçbir gerekçeyle savunulamayacağına dair beyanını bir gerçeğin net biçimde dillendirilmesi olarak görüyor ve destekliyoruz. Madrid'de başörtüsü yasağına ilişkin bir soruya cevaben söylenenlerin önemli, haklı ve arkasında durulması gereken sözler olduğu açıktır. Mezkur konuşmasında yasağın tipik bir özgürlük düşmanlığı ve hak ihlali olduğunu dile getiren Erdoğan, yasağa mazeret olarak ileri sürülen "siyasi simge" iddiasının anlamsızlığına dikkat çekmiştir.

Bilindiği üzere başörtüsü düşmanları, başörtülü kızların ve kadınların maruz kaldıkları zulmü meşrulaştırmak adına çeşitli tezler, bahaneler üretmektedirler. Bunlar arasında öne çıkan bir gerekçe de başörtüsünün sadece dini bir inancın yansıması olmayıp, siyasi bir simge olarak kullanıldığı, dolayısıyla kamusal alanda yasaklanması gerektiği iddiasıdır.

Oysa başörtüsünün Müslüman bayanlar için Kuran'ın açık bir emri olduğu ve Müslümanların başörtüsü konusundaki hassasiyetlerinin İslami inançlarından kaynaklandığı açıktır. Kaldı ki, iddia edildiği gibi konunun dini değil, siyasi nitelikli olduğu varsayılacak olsa dahi, insanların siyasi düşünce ve tutum belirleme özgürlüklerinin kısıtlanmasının hiçbir haklı zemininin bulunmadığı da ortadadır.

Başbakan Erdoğan "siyasi simge dahi olsa başörtüsü takmanın suç olarak görülemeyeceği"ne ilişkin sözleri ile soruna doğru bir perspektif sunmaktadır. Erdoğan yasakçıların temel tezlerinden olan siyasi simge iddiasını, daha doğrusu arkasına sığındıkları simge bahanesini gündeme getirerek, son yıllarda gerek ülkemizde gerekse de Avrupa genelinde İslam'a ve Müslümanlara karşı duyulan nefretin ve saldırganlığın somut bir tezahürüne dönüşen başörtüsü düşmanlığının hukuksuzluğunu, saçmalığını net biçimde ortaya koymuştur.

Gelinen aşamada kamuoyu hükümetten somut adım beklemektedir. Başbakanın sorunun boyutlarını doğru teşhis ve tespit ettiğine kuşku yoktur; bu durumda çözüm noktasında da aynı doğrultuda acil adımlar atılması gerekmektedir. Başörtüsü yasağı adı verilen ilkel, vahşi zulüm uygulaması her gün, her saat yeni mağdurlar üretmekte; hukuksuzluk yeni boyutlar kazanarak sürmekte ve binlerce, milyonlarca bayan bu yasak yüzünden sürekli biçimde kendilerini aşağılanmış hissetmektedirler.

Başbakanın sözlerinin somut bir karşılığının olması gerektiğine inanıyoruz. Madrid'de sarfedilen sözlerin, daha önce Tevhide Kütük'ün telefonla aranarak gönlünün alınması ya da "Eve dönüş" yasası konusunda olduğu üzere ülke dışına yapılan ziyaretlerde gazetecilerle sohbet sırasında sarfedilen ve arkası gelmeyen sözler cümlesinden olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Ne yazık ki, Kozan İmam hatip Lisesi öğrencisi Tevhide Kütük'ün maruz kaldığı magandalıktan sonra yaşanan TÜBİTAK'taki ödül töreninde Eğitim Bakanının tavrı ve yine önceki Avrupa ziyaretinden dönüldükten sonra "Eve Dönüş" formülünün rafa kaldırılıp, Kürt sorununun yine bombalarla, operasyonlarla "halledilmesi" alışkanlığının öne çıkması türünden gelişmeler iyimser olmayı zorlaştırıyor.

Tam bu noktada, Başbakanın sözlerinin, vaadlerinin halkın gönlünü almaya yönelik girişimlerden ibaret kalmaması için kamuoyunu başörtüsü yasağı adı verilen zulme karşı daha duyarlı, talepkâr ve ayrıca Başbakanın vaadlerini takip noktasında ise ısrarlı olmaya davet ediyoruz.

 

Hülya Şekerci

Özgür-Der Genel Başkanı

Önceki ve Sonraki Haberler