Anti-Emperyalist Kamp’tan Özgür-Der’e Ziyaret
İsrail'de faaliyet sürdüren “Ülkenin Çocukları” isimli hareketten Yauv Bar ile Anti-Emperyalist Kamp’ın İtalya temsilcisi Moreno Pasquinelli'nin Özgür-Der ziyaretinde önemli konular konuşuldu.
İstanbul'da düzenlenen Dünya Sosyal Forumu'na katılmak üzere Türkiye'de bulunan işgal altındaki Filistin topraklarında faaliyet gösteren "Ülkenin Çocukları" isimli hareketten Yauv Bar ve Avrupa başta olmak üzere pekçok ülkede örgütlü bulunan Anti-Emperyalist Kamp'ın İtalya temsilcisi Moreno Pasquinelli Özgür-Der Genel Merkezi'ni ziyaret ettiler. Ziyarette Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya'nın yanı sıra yönetim kurulu üyeleri Kenan Alpay, Musa Üzer ve bazı üyeler de hazır bulundular. Ziyaret, Orta Doğu başta olmak üzere uluslar arası boyutta yaşanan sorunlara ve çözüm arayışlarına yönelik karşılıklı fikir teatisinde gerçekleşti. Sohbette Filistin, Irak, Afganistan'da yaşanan işgallere, Batı-dışı ülkelere musallat olan diktatöryal rejimler ile ABD, İsrail ve AB ülkeleri tarafından yürütülen emperyal politikalara dair İslami hareketler ile sol-sosyalist hareketlerin dayanışma imkanları üzerinde duruldu.
İsrailliler Tamamen Irkçı Bir Saplantı İle Hareket Ediyorlar
İsrail'in 1948'den bugüne işgal altında tuttuğu topraklarda faaliyet gösteren "Ülkenin Çocukları" hareketi Siyonist işgal karşıtı Yahudiler ve bazı Müslüman Arapların ortak bir faaliyet alanı. Yauv Bar, sohbet programında birinci konuşmacı olarak söz aldı. Soru-cevap şeklinde gelişen konuşmasında genel olarak İsrail-Filistin gerilimi ve bu eksende bölgesel ve küresel çapta meydana gelen gelişmeler üzerinde duran Bar, özetle şu değerlendirmelerde bulundu:
"İsrailliler tamamen ırkçı bir saplantı ile hareket ediyorlar. Bu sebeple Hıristiyan veya Müslüman Araba karşı ayrımsızca bir nefret duyuyorlar. İçinde bulunduğum hareketin dahil olduğu Yüksek Ulusal Konsey kesinlikle İsrail devletinin varlığını ve meşruiyetini kabul etmiyor. Çözüm bize göre tek bir devlettir ki o da Demokratik Filistin Devleti'dir. Raid Salah'ın liderliğini yaptığı İslami Hareket'in yanı sıra sol-komünist hareketlerle de ittifak içerisindeyiz. HAMAS'ın kazandığı 2006 seçimleri elbette ki meşrudur. Bizzat işgale karşı direnişin kendisi ve halkın tercihi meşruiyetin kaynağıdır. Siyonist İsrail'in ambargo başta olmak üzere uyguladığı tüm politikalar Müslümanların tercihlerini önemsizleştirme üzerinedir. Gazze'ye İsrail saldırıları başlayınca 1948 topraklarında yaygın ve yoğun protesto gösterileri yapıldı.
Dünya Sosyal Forumu, Siyonist İşgale Karşı Yeterince Tavır Alamıyor
Son dönem saldırıları üzerine Hayfa'da yapılan toplantılarda vardığımız sonuçları İstanbul'da toplanan Dünya Sosyal Forumu'na da taşıdık. Sosyal Forum Siyonist işgale karşı yeterince tavır alamıyor. İsrail'e karşı ürkek ve zayıf diyebileceğimiz bir tarz var Sosyal Forum'da. 'Barış süreci' olarak ilan edilen tüm girişimlere karşıyız. Çünkü söz konusu barış süreçleri tamamen emperyalist dayatmaların Filistin topraklarına yansımasından ibarettir. Barış süreçleri Filistinlilere uyduruk bir devlet öneriyor. Her açıdan kısırlaştırılmış, sınırlı bir çözümdür barış süreci diye dayatılan. Bu siyaset evleri, yurtları, gelecekleri gasp edilen mültecilerin dönüş yolunu sıkı bir biçimde kapatıyor. Filistin sorununun en önemli ve öncelikli konusu her zaman için mülteciler sorunudur. Lübnan, Suriye, Ürdün ve diğer ülkelerde milyonlarca Filistinli oldukça ağır şartlarda mülteci olarak yaşamaya mahkum edildi. Gazze ve Batı Şeria'da yaşanan nüfus yoğunluğu da mülteciler sorununun en belirgin yansımasıdır.
Güney Afrika'nın Aperthayt Rejimi Fazlasıyla Siyonist İsrail Tarafından İcra Ediliyor
Gazze ve Batı Şeria dışında yer alan 1948 topraklarındaki Filistinliler de pek çok ayrımcılıkla yüzyüzeler. İkinci sınıf vatandaş pozisyonunda bile değiller. Gazze ve Batı Şeria gibi 1948 toprakları da çözümsüzlüğe mahkum. Güney Afrika'nın aperthayt rejimi fazlasıyla Siyonist İsrail tarafından icra ediliyor. Bütün bir Filistin havadan, karadan, denizden ablukaya alınmış durumda. Mandela'nın liderliğindeki hareket bu yalandan ibaret, çirkin çözümü kökten reddetmişti. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) 1967 sınırlarına razı olmakla büyük bir yanlış yaptı.
Hayfa toplantısında hedef olarak laik-demokratik tek bir Filistin Devleti ilan edildi. Laikliği biz İslam karşıtlığı olarak değil daha çok Yahudi milliyetçiliği, Siyonist ulusçuluk dayatmalarına karşı bir tedbir olarak teklif ettik. Ancak yapılan tartışmalar neticesinde bu teklif geri çekildi ve sadece demokratik Filistin ortak paydası üzerinde yoğunlaşıldı. Hayfa'daki toplantıya birçok Filistinli engeller sebebiyle katılamadı.
Son birkaç yılda AK Parti Hükümeti'nin de sergilediği tutumlar dolayısıyla Türkiye halkına karşı yakın bir alakamız var. Siyonist işgal karşıtı toplantıları daha çok Türkiye'de yapmak istiyoruz. Siyonist İsrail'e karşı bütün dayanışma hareketlerinin Türkiye'de daha rahat örgütlenebileceklerini, kendilerini ifade edebilecek araçlara daha rahat ulaşabileceklerini düşünüyoruz. Siyonist İsrail karşıtı hareketlerin 1967 sınırlarına razı olacak bir yere evrilebilecekleri kaygısı ile işleri sıkı tutuyoruz. Bizim irtibatlı olduklarımızın önemli bir kesimi Arap örgütler iken Yahudiler ise daha azlar.
İsrail'in Var Olma Hakkından Bahseden Tüm Hareketler Esasen Siyonisttir
Dünya çapında popülaritesi hareketimize oranla daha yüksek olan 'Şimdi Barış' hareketi propaganda edildiği gibi İsrail karşıtı değildir. Bize göre sadece Gazze ve Batı Şeria'daki işgale, savaşa, cinayetlere karşı çıkmak yeterli olmaz. İsrail'in var olma hakkından bahseden, 1948 topraklarındaki işgali meşru sayan tüm hareketler esasen Siyonisttir.
İsrail'in muhaliflerine karşı tavrı akıl ve mantıktan yoksun 'güruh' gibi. 'Ülkenin Çocukları' örgütü olarak biz çocuklar için bir gençlik kampı düzenledik. İlköğretim ve lise çağındaki çocuklarla kültür çalışmaları yaptığımız bu kamp Siyonist güvenlik güçleri tarafından basıldı. Siyonistler, kamuoyuna bu kampın 'İstişhad eylemcisi yetiştirmek' üzere tertip edildiğini ve bu sebeple baskın yapıldığını propaganda ettiler. Bu olay üzerine tutuklandım. Siyonist hükümet ve toplum biz işgal karşıtlarını genel olarak 'yoldan çıkmış, işbirlikçi veya beşinci kol faaliyeti gösterenler' şeklinde görmekte, tanımlamaktadırlar. İstisnasız bütün Araplardan nefret ediyorlar zaten. Ülkenin Çocukları hareketi olarak 41 yıllık bir geçmişimiz var. Her yaştan insan var aramızda. Ama mahiyeti itibariyle gençler ve üniversiteliler aramızda daha yoğun.
Türkiye-İran ve Türkiye-Suriye Yakınlaşması İsrail'i Tedirgin Ediyor
Siyonist İsrail açısından İran'a karşı bölgede en önemli güvence Türkiye idi. Türkiye ile İran ve Türkiye ile Suriye arasındaki gergin havanın son bulması, yakınlaşmanın artması İsrail'in tedirginliğini artıran en önemli gelişmedir. Bu vesile ile Suriye'nin bile sesi daha yüksek çıkıyor. Ancak TC-İsrail ilişkileri hemen dönüşmeyecek kadar köklü ve sağlam anlaşmalarla sıkı sıkıya bağlanmıştır. Bu ilişkilerin ciddi bir dönüşüme uğramaması için Türkiye'ye yoğun baskılar yapılacaktır. En başta ABD, Türkiye–İsrail işbirliğini zorlayacaktır. ABD'nin Türkiye'ye yönelik söylemi 'Mavi Marmara gemisinde öldürülen vatandaşlarının hesabını sorma, görmezden gel!' şeklinde özetlenebilecek bir kölelik dayatmasıdır."
İstanbul'da gerçekleştirilen Dünya Sosyal Forumu toplantısına gözlemci sıfatıyla İtalya'dan katılan Anti-Emperyalist Kamp sözcüsü Moreno Pasquinelli ikinci konuşmacı olarak söz aldığı sohbette Türkiye'ye geliş amaçlarından birisinin de Özgür-Der'i yakından tanımak ve temaslarda bulunmak olduğunu söyledi. Kısa bir selamlama konuşmasına müteakip soru-cevap havasında devam eden sohbette Anti-Emperyalist Kamp'ın hedefleri ve mücadelesi noktasında bilgi aktarımlarında bulunan Moreno, İslami hareketlerle temaslarından Türkiye ve İran'a yaklaşımlara, küresel kapitalist sistem karşıtı hareketler arası ilişkilerin niteliğinden Avrupa'da yükselen İslam karşıtlığına ve bunun sol hareketlere yansımalarına değin bir dizi konuya yönelik gündemi de gözeten değerlendirmelerde bulundu. Moreno'nun konuşmasında özet olarak şu vurgular öne çıktı:
İslami Hareketlerle Temasımız Avrupa Ülkeleri Nezdinde Bizi Zararlı, Sakıncalı Bir Konuma Oturttu
"İtalyan Hükümeti'nin Anti-Emperyalist Kamp'ın üzerine çok fazla gelmesinin sebebi İslami Hareketlerle olan yakın ilişkilerimizden kaynaklanıyor. 1994'te ilk kez İslami Cihad ile ilişki kurduk. Bu tarihten sonra HAMAS ile de sıkı ve yakın ilişkiler kurduk. Usame Hamdan ile, Halid Meşal ile üst düzeyde görüşmelerimiz oldu. Lübnan'da Hizbullah ile de temaslar kurduk. Bu gibi ilişkiler bizi İtalya ve diğer Avrupa ülkeleri nezdinde 'sakıncalı, zararlı' bir konuma oturttu.
Gazze'ye yönelik Siyonist ablukanın sinyalleri ortaya çıkınca biz Lübnan'da Filistin direniş hareketleriyle görüşmeler yaptık. Alınan ortak kararlar neticesinde biz Avrupa'da ambargo karşıtı propaganda kampanyaları başlattık. Avrupa kamuoyuna İsrail'de siyaset ve toplumda sağ-sol ayrımı olmadığını, sağ-sol ayrımının bir illüzyondan, aldatmacadan ibaret olduğunu anlatmaya çalıştık.
Aslolan Yönetimin Laik Olması Değil, Adil ve Anti-Emperyalist Olmasıdır
Hayfa'da yapılan toplantılarda sol-sosyalist bazı hareketlerin gündeme getirdiği laik Filistin önerilerine karşı çıktık. Bizim açımızdan Hristiyan veya İslami devlet korkunç değildir. İçinin nasıl doldurulduğu, toplumsal düzeni nasıl kurduğu, adaleti tesis edip edemediği önemlidir. Avrupa solu ise bunu hala anlayabilmiş değil. Avrupa solu için İslam hala 'burka'dan ibarettir. Aslında Avrupa solu da özellikle İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda Kemalizm gibi dayatmacıdır.
Emperyalizmi Püskürtmede Bizim İçin Orta Doğu Öncelikli Cephedir
Mücadelemizi 1., 2. ve 3. cephe diye ana alanlara ayırdık: 1. Cephe geniş anlamıyla Ortadoğu'dur. 2. Cephe Güney Amerika ülkeleridir. 3. Cephe ise Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'dır. Önem sıralamasında bizim için merkezi kriter emperyalizme karşı direniş oranıdır. Bu yönüyle Ortadoğu emperyalizme karşı mücadelede birincil dereceli stratejik öneme sahiptir. Çünkü örneğin burada Lübnan Hizbullahı var ve bu direniş hareketi emperyalizme karşı mücadelenin anahtarıdır.
Özgür Gazze (Free Gaza) hareketinin kuruluşunda öncü roller üstlendik. Mavi Marmara Gemisinde birisi Anti-Emperylist Kamp'tan beş İtalyan vardı. Son filodan önce de birçok kez Gazze ambargosunun kaldırılması için girişimlerde bulunduk.
Avrupa Solu İslam ve Müslümanlar Karşısında Karmaşık Tutumlar Sergiliyor
Avrupa'daki sol birçok fraksiyona ayrılmış durumda. Bir grup İslam'a karşıdır. Aşırı bir sekülarizm etkisi altında kalan ve kadın hakları gibi tartışmaları öne çıkaran kesimler bunlar. Azınlık bir grup ise işgale karşı direnişi destekliyor ve dolayısıyla İslam'a karşı dostça yaklaşıyor. Ama ılımlı olan solcular da anti emperyalist olanlar da İslamofobyaya karşı çıkıyorlar. İslamofobya sağcılar tarafından yükseltiliyor.
Türkiye Solu Kemalizm'e Bağımlı
Türkiye'de şunu gördüm: Sol kesim Kemalizm'den ayrışma iddiasında. Ancak ne zamanki İslam ön plana çıktı ve Erdoğan hükümeti iş başına geldi, o zaman sol hareketlerin Kemalizm'den beslenen İslamofobik eğilimleri ortaya çıktı. Bu ayrışmayı gerçekleştiremedikleri de açık bir şekilde görüldü. Çok yüzeysel olarak 'Kemalizm Faşisttir' diyebiliyorlar ama İran'la iyi ilişkiler kuran Erdoğan söz konusu olduğunda Erdoğan'ın bir kukla olduğunu söyleyebiliyorlar. Kafaları komplo teorileri üzerinden işliyor. Bu da Kemalist ideolojiye düşündüklerinden çok daha fazla bağımlı olduklarını gösteriyor.
İtalya'da 500'ü Aşkın Müslüman Siyasi Nedenlerle Tutsak Bulunuyor
Diğer birçok Avrupa ülkesi gibi İtalya da 11 Eylül'den sonra meclisten çok sert anti terör yasaları geçirdi. İslamofobik kampanyalar sıradan cami cemaatinin bile potansiyel terörist olarak algılanmasına ve hapsedilmesine neden oldu. Bu tarzda bir çok örnek var. Şu an İtalyan hapishanelerinde 500 Müslüman, siyasi sebeplerden ötürü tutuklu bulunuyor. İtalya da Türkiye gibi güçlü bir polis devleti. Şimdi de bu militarist özelliklerini İslam'a karşı kullanıyorlar. İtalya'da Müslümanlara karşı yoğun bir baskı var. Eğer Müslümanlar özgür olmak istiyorlarsa hükümetle müzakere etmeliler, deniliyor. Müzakere ediyorlar ve hükümet Müslümanlardan aralarında hiçbir teröristin barınmadığını temin etmesini bekliyor. Yani Müslümanlar sürekli olarak şüpheli durumundalar. Fas ve Cezayir hükümetleri ise buradaki Müslümanları kontrol altına almak için müzakereler eşliğinde imamların çoğunu hükümetle müzakere sonucunda ülkelerinden getiriyorlar. İtalya'daki imamlar İslamofobik ve anti terörist kampanyalarda hükümetle beraber çalışıyorlar. İtalya'da çok fazla Müslüman tutsak var. İki ya da üç ayda bir El-Kaideli suçlamasıyla birilerini tutukluyorlar, bir o şehirde bir bu şehirde. Onlara göre cihad eşittir El-Kaide ve bu gerçekten hoş değil.
Mesela İtalya'dan birisi Irak direnişine katılsa bu bizim için bir terörizm eylemi değildir, haklı bir eylemdir. Ama hükümete göre Irak direnişine katılanlar teröristtir. Bizim bu söylemlerimiz İtalya'da çok büyük tepki çekti. Irak savaşına karşı bir protesto mitingi düzenlediğimiz için bize karşı çok büyük bir kampanya yürütüldü. Biz anti emperyalistiz ve milliyetçilik karşıtıyız. İtalya'yı emperyalist bir devlet olarak görüyor ve ona karşı da direniyoruz."
Ziyarete müteakiben Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve bir grup dernek üyesi tarafından Atatürk Hava Limanı'ndan Yauv Bar İsrail'e uğurlanırken Moreno Pasquinelli ise Pazartesi gününe kadar Dünya Sosyal Forumu-İstanbul toplantısına gözlemci olarak katılmaya devam etti. İstanbul'da bulunduğu sürece Özgür-Der'in misafiri olarak da ağırlanan Moreno'ya kaldığı zaman boyunca Özgür-Der üyeleri de eşlik edip evlerinde ağırladılar. Bu ağırlama süreci boyunca kendisine eşlik eden ve ağırlayan Özgür-Der üye ve gönüldaşlarıyla çeşitli konularda bilgi ve fikir alışverişinde bulunan Moreno, Dünya Sosyal Forumu-İstanbul Toplantısı'nın bitimine müteakiben Pazartesi günü Özgür-Der tarafından memleketi İtalya'ya uğurlandı.