Ant ve Milli Güvenlik Dersleri Kaldırılsın!
Özgür-Der ve Mazlumder eğitim alanında süregelen dayatmalar arasında öne çıkan konular olan, “Andımız” ve Milli Güvenlik derslerinin kaldırılması ile ilgili İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğüne dilekçe verdi.
Özgür-Der ve Mazlumder, her sabah askeri düzenle öğrencilere okutulan and ve milli güvenlik dersinin kaldırılması için İl Milli Eğitim Müdürlüğüne Milli Eğitim Bakanlığına iletilmek üzere yazılı dilekçe verdi. Dilekçeyi Özgür-Der adına Genel Başkan Rıdvan Kaya, Mazlumder adına İstanbul Şube Başkanı Cihat Gökdemir verdi. Dilekçelerin verilmesinin ardından İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde kısa bir açıklama yapıldı.
Rıdvan Kaya yaptığı açıklamada and zulmünün ve milli güvenlik dersinin militarist bir dayatma olduğunu ve bunun kabul edilemez olduğunu belirterek yeni eğitim yılında andın ve milli güvenlik dersinin kaldırılmasını talep ettiklerini ifade etti. Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Cihat Gökdemir ise ırkçı şöven andın ve milli güvenlik dersinin derhal kaldırılması gerektiğini söyledi.
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya yarın Fatih Saraçhane Parkı'nda saat 12:30 da "And Zulmü ile Milli Güvenlik Derslerinin Kaldırılması" için kitlesel basın açıklaması yapılacağını açıkladı. Ayrıca üniversiteli öğrenciler de Beyazıt meydanında saat 11.00'de bir araya gelerek üniversiteye giriş sınavındaki başörtüsü yasağına ve kışla tipi eğitim sistemine karşı çıkmak üzere bir eylem gerçekleştirecekler.
Haber ve Fotoğraf: Murat Ayar
Gönderilen Dilekçenin Metni:
Militarist Şartlandırmanın Okuldaki Uzantıları
MİLLİ GÜVENLİK DERSLERİ ve AND DAYATMASI KALDIRILSIN!
18 Haziran 2010
Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu,
Türkiye'de siyaset zemininin uzunca bir süredir, militarist zihniyet ve kurumsallıkla hesaplaşma çabalarına sahne olduğu inkar edilemez bir gerçek. Meşruiyetini resmi ideolojiden alan egemen militarist kültürle, siyasetten yargıya uzanan hesaplaşma yaklaşımı pek çok alanda ciddi sonuçlar doğurmuş durumda. Bu olgunun en açık ve doğrudan sonuçlarını ise devlet içindeki darbeci-çeteci örgütlenmelere yönelik operasyonlarda görmekteyiz. Başta ordu ve yargı bürokrasisi içinde olmak üzere kendilerini şimdiye kadar hep layüsel konumda görmüş kimi çevrelerin etkinliklerinin ordudan yargıya, siyasetten medyaya, sermaye kesimine kadar pek çok alanda hissedilebilir oranda azalmış olduğu açıkça görülebiliyor.
Buna karşın eğitim ise, bilhassa zorunluluk kapsamındaki ilköğretim ve lise düzeyinde, militarist mantığın eski tarzını büyük ölçüde koruduğu bir alan olarak öne çıkmakta. Ne gariptir ki, okullar militarist tutum ve darbeci zihniyetle ülke çapında gerçekleşen hesaplaşmadan çok az etkilenmiş durumda. Siyaset ve sivil toplum üzerindeki haki gölgeyi azaltmaya yönelik iyi kötü birtakım adımlar atılmasına karşın, okul düzleminde benzeri bir hassasiyete pek rastlanılmamakta, yeni nesillerin militarist kültürle şartlandırılması kampanyası hız kesmeden devam ettirilmekte.
Bu olgunun çeşitli göstergeleri mevcut. Eğitimle öğrencilere kazandırılmak istenen temel değerlerin neler olduğundan ders müfredatına kadar pek çok konuda bu mantığın izlerini görmek mümkün. Aslında militarist yaklaşımın okula rengini nasıl verdiğini net olarak müşahede etmek için uzun araştırmalara, ayrıntılı değerlendirmelere de pek gerek yok. Daha okul kapısından içeri adım atmadan önceki düzenek ve bizatihi ders programının kendisi bu olguyu net biçimde ortaya koymaya yetiyor.
Hala milyonlarca çocuğa her sabah okul kapısında ırkçı, şoven bir ant, yemin ettiren bir okul düzeniyle muhatabız. Ne hazindir ki, 28 Şubat sürecinde başat bir darbe kurumu işlevi görmüş MGK Sekreterliğinin yapısı bile bu süreçte büyük ölçüde değişti, sivilleşti ama hala kız-erkek tüm lise öğrencileri hazırol vaziyetinde üniformalı Milli Güvenlik Dersi hocalarını karşılamaya devam ediyorlar. Bakanlık çocukların giydikleri formayı tartışmaya açıyor ama üniformalı eğitimi görmezden geliyor. Militarist işleyişle, darbecilikle mücadele iddiasındaki siyasi kadroların, militarizmin en temelde ideolojik bir zihinsel tutum olduğunu ve özellikle de eğitim yoluyla toplumsallaştırıldığını anlamamaları çok ilginç bir zafiyet oluşturmakta.
Geçtiğimiz yıl eğitim-öğretim yılının başında Milli Eğitim Bakanı olarak bizzat sizin, andın kaldırılabileceğine dair sözleriniz medyaya yansımıştı. Konunun tartışmaya açılabileceğini düşünerek umutlandık ama Kemalist medyanın homurdanması karşısında maalesef geri adım atıldı ve bu haklı yaklaşım püskürtülmüş oldu. Oysa gayet açıktır ki, eğitimin özgürleştirilmesi, çocukların, gençlerin ezbercilikten, şablonlardan sıyrılıp daha özgür bir tutuma yönelmeleri, özgüven geliştirmeleri gibi söylemler ve bu yönde atılan birtakım adımlar bu ürkek yaklaşımla mümkün olamaz. Müfredatta yapılacak kısmi değişikliklerle, forma zorunluluğunu kaldırmakla eğitimin özgürleştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlayanların ant dayatmasını görmezden gelmeleri büyük bir hatadır.
Burada çarpıcı bir tutarsızlığa da dikkat çekmekte yarar var: Tek başına ant konusu dahi Hükümetin "Kürt açılımı" söylemini boşa çıkartmaya yeter bir yanlıştır. Açık bir biçimde ırkı, etnik kimliği yücelten; farklı kimlikleri asimile etme zihniyetini yansıtan ve her sabah milyonlarca çocuğu yalan söylemeye zorlayan bir tutumu sürdürerek inandırıcı olunamaz!
İslami kimlik sahibi bizler açısından ise ant konusu açıkça inancımızın yok sayılmasıdır. Müslümanlar olarak sadece Rabbimizi tazim için sarfedebileceğimiz sıfatların rejimin kurucusuna yöneltilmesini kabul edemeyiz. Mümin kimliği dışında bir başka kimliğin dayatılması zulümdür. Kimlik izharı bağlamında ifade ettiğimiz "Elhamdulillah Müslümanım" şiarı yerine ikame edilmek istenen "Ne Mutlu Türküm Diyene" ifadesi doğrudan bir kimlik saptırmasıdır. Aynı şekilde "Hayatımız ve ölümümüz Alemlerin Rabbi Allah içindir" demekle mükellef kılınan bizlerin çocuklarına "Varlığım Türk varlığına armağan olsun!" dedirtmenin içerdiği zorbalık hiç tartışma götürmez.
Akıl, mantık, pedagoji, Türkiye'nin gerçeği, vicdan ve daha sayılabilecek pek çok açıdan ant olayı yanlıştır, dayatmadır. Bizler açısından ise tipik bir inkar, büyük bir zulümdür! Bu dayatmanın daha fazla devam ettirilmemesi için adım atılmasını bekliyoruz.
Aynı şekilde eğitim alanında yaşanan bir başka dayatma ve saçmalık kaynağı olan Milli Güvenlik Dersleri konusu da mutlaka gündemleştirilmeli ve militarizmin liselerde hem bir gövde gösterisi hem de denetim aracı olarak işlev gören bu dersler artık kaldırılmalıdır.
Darbe dönemlerinde kurumsallaşmış bir dizi militarist uygulama ve alışkanlığın terk edildiği ve toplumsal yapının askerin uzun gölgesinden arındırılmaya çalışıldığı bir süreç yaşanıyor. Buna karşın hala eğitim alanında üniformalı askerlere ve askeri mantığın ön planda olmasının hiçbir mazereti olamaz.
En yakın garnizonla bağlantılı olarak liselerde görev yapan bu derslerin hocalarının temel işlevinin bu dersler aracılığıyla idarecisinden öğretmenine, öğrencisine kadar tüm okulu denetlemek, fişlemek olduğuna dair bilgiler, belgeler defalarca ortaya konuldu. Buna rağmen konuyla ilgili hiçbir adım atılmadı. Kaldı ki, bu derslere giren subayların yaygın bir biçimde hukukdışı misyon üstlenmiş oldukları gerçeğini bir kenara bıraksak dahi, zaten bu derslerin içeriğinin tepeden tırnağa sorunlu olduğu açık değil mi? Bir yandan dış politika alanında dünyayla iyi geçinme, komşularla dost olma çabaları sürdürülürken, had safhada bir güvenlik paranoyası pompalayan bir ders gerçeği nereye oturtuluyor? Her tarafımız düşmanla çevrili, halkın önemli bir kesimi kandırılmış ve ihanete hazır bekleyen güruhlardan oluşmakta ve benzeri evhamların aktarılmasından hangi somut kazanım elde edilebileceği belli değil mi?
Yapılması gereken şey çok açık. Milli Eğitim Bakanlığı 30'lu yılların tek parti faşizmini yansıtan uygulamalarla çocukların, gençlerin beyinlerinin şartlandırılması çabalarını devam ettirmemelidir. Daha otoriter eğilimli, daha tahammülsüz, gergin ve saldırgan bir gençlik yerine özgürlük, özgüven, farklılıklara saygı temelinde nesiller yetiştirmek için mevcut eğitim politikaları mutlaka gözden geçirilmelidir. Okulun her şeyiyle kışla olmaktan çıkartılması için elbette yapılması gereken çok şey vardır. Bununla birlikte olumlu bir adım atmak için en azından, ilköğretimde ant ve liselerde Milli Güvenlik Dersi dayatmalarını kaldırmakla işe başlanabilir. Yeni öğretim döneminde eski dayatmaların devam etmemesi umudunu taşıyor, Milli Eğitim Bakanlığınız döneminde eğitimin özgürleşmesine yönelik olarak somut ve kalıcı adımlar atılmasını bekliyoruz.
ÖZGÜR-DER
MAZLUMDER