Özgür-Der'in Zübeyde Hanım Kültür Merkezinde düzenlediği 2009-2010 Pazar seminerlerinde bu hafta "Dünya Hayatının Mahiyeti" konusunu Esra Çifci işledi. Nurcan Büyük ise 1985'te çıkmayan başlayan "İnsan Dergisi"ni değerlendirdi.
"Dünya Hayatının Mahiyeti"
Birinci derste dünya hayatının mahiyeti ile ilgili ilk olarak Esra Çifci, "dünya" kavramının terim ve ıstılahı anlamlarını açıklayarak, Kur'an-ı Kerim'de hayatın dünya ve ahiret hayatı olarak ikiye ayrıldığını ifade etti. İlk olarak dünya kavramının yakın ve kısa hayat anlamına, ikinci olarak da düşük, rezil, bayağı anlamlarına geldiğini ifade ederek, ilk anlamın asli, ikinci anlamının itibari anlamı olduğunu söyledi. Ayetlerin, dünya hayatının değersizliğini vurgulamasının, dünya hayatının ciddiye alınmaması şeklinde anlaşılmaması gerektiğinin altını çizdi. Bu bağlamda rahmetin önemli olduğunu hatırlatan Çifci, "dünya hayatı" terkibinin anlam kötüleşmesi ya da değişime uğramasının tarihsel sürecini anlattı.
Çifci, dünya hayatı terkibinin süreç içerisinde anlam erozyonuna uğradığını söyleyerek bu durumun özellikle Emeviler Dönemi'nde dünyevileşmenin artması ganimet ve kabile asabiyetinin siyasette belirleyici rol oynadığını ve bu durumdan rahatsız olup siyasi gücü olmayanların inziva hayatına çekildiklerini söyledi. Konuşmada, hürriyetleri baskı altında olan toplumlarda bazı insanların uzleti tercih ederek, öte dünyacı bir dindarlığı seçtikleri belirtildi. Böylece züht anlayışının zamanla, zalim yönetimlerle uğraşmama ve siyaseti onlara bırakma şeklinde tasavvufun inzivaya çekilme politikasına dönüştüğü anlatıldı. Bu bağlamda, konuyla ilgili Gazali'nin İhyay-ı Ulumi'd-Din eserinde dünyayı değersiz bir meta olarak gördüğünü ve dünya ahiret dengesinin dünya-ahiret zıtlığına dönüştürüldüğünü ifade etti.
Konuyla ilgili Kur'an'dan ayetler okuyan Çifci, meta kavramı ile ikinci anlamdaki dünya kavramı arasındaki ilişkinin, dünyada takva ile ahiret kavramının arasında da olduğunu söyledi. Sunumunun devamında Yahudilerin dünyevileşmelerine ilişkin Kur'an'dan örnekler vererek Yahudiliğin dünyevi bir din haline dönüştürüldüğünü, kendi haz ve hedeflerine göre dini ve tanrıyı kurguladıklarını belirtti. Buna karşılık Hıristiyanlığın ise dünyadan el etek çeken ruhbanlığı ve mistisizmi çıkardığı ifade edildi. Çifci, son olarak, dünya hayatının önünden kaçılacak bir düşman değil, içinde kalıp savaşılacak bir sınav alanı olduğunu belirtti.
"İnsan Dergisi ve Etkileri"
"1980-2000 Yılları İslami Dergiler ve Etkileri" konulu ikinci dersi "İnsan Dergisi ve Yayınları" başlığı ile Nurcan Büyük sundu. Büyük, ilk olarak 1980 ihtilalı ile başlayan baskıcı bir ortamdan önce 60'lı yıllarda başlayan İslami uyanış kıpırdanmalarının 70'li yıllarda yerini daha net bir sürece bıraktığını, bu süreçte Kur'an ve Sünnet temelli düşüncenin belirginleştiğini ifade etti. Büyük, bu etkiler neticesinde İzmir'de şehir ve üniversite merkezli, çoğu Akıncılar ve MTTB çalışmalarından gelen genç bir öbeğin hareketliliğinden söz etti. Evlerde tefsir, kavram çalışmaları ile güç bulmaya çalışan bu hareketliliğin, kendilerini ifade etmek ve İslami mesajı işlemek üzere anlaşarak 1985 yılında 3 yıl süren İnsan Dergisi'ni yayınlamaya başladığını söyledi.
Derginin yayına girdiği ilk dönemlerde derginin isminin neden 'İnsan' sorusunu sorduklarını ve cevap olarak, Kur'an'ın muhatabının insan olmasından dolayı dergiye bu ismi verdiklerini belirten Büyük, yine çıkış sürecinde İslami camiada yaygın olan birtakım tartışmalara değindi. İnsan Dergisi ekibinin, kendilerini "dergici" olarak görmediklerini, dergiyi sadece bir araç olarak gördüklerini ifade etti. İlk sayıda neden çıkıldığı ve neyin hedeflendiğiyle ilgili Büyük, dergi ekibinin kendilerini Kur'an merkezli bir dergi olarak gördüklerini söyledi. Nurcan Büyük, derginin yazar kadrosuna ilişkin ise Mehmet Alagaş ve Muammer Özkan'ın asıl kadro olduğunu ve bu isimlerin de müstear isimle dergide yine yazı yazdıklarını dile getirdi.
Büyük, daha sonra derginin tevhid bölümünde Mehmet Alagaş'ın Said Hakim müstear ismiyle tevhidi yolun ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini ve Müslümanların birey ve cemaat olarak neler yapılabilir sorularının cevaplarının arandığını ifade etti. Said Hakim isminin halk arasında çok rağbet gördüğünü dile getiren Büyük, dergide "dar" meselesine ilişkin tartışmaların olduğunu söyledi. Ancak bu tartışmalarda okuyucuya Türkiye'nin daru'l-harp olmadığı, tersine Müslümanların Mekkelerini yaşadıklarını yani ülkenin daru'l-cahiliye olduğu anlatıldı. Ama buna rağmen dergi heyetinin hedef konusunda da İslam devleti kurmak, kanla intikam almayı hedefleyen şiirler yayınlamak gibi yeteri kadar stratejilerini karmaşadan ayrıştıramadıklarını belirtti. Dergide telif yazılar kadar, o dönem için okuyucu mektuplarına verilen cevapların önemli olduğunu belirten Büyük, devlet memurluğu konusunda gelen cevaplara resmi memurluktan ayrışma istikameti gösterildiğini vurguladı. Siyasi gelişmeler açısından da Türkiye'deki sorunlardan çok, İslam dünyasındaki haberlere yer verildiği belirtildi.
Son olarak Büyük, derginin yazarlarından Sefer Ceylan ile yaptığı görüşmede, Ceylan'ın; "Çok heyecanlıydık, dünyayı doğru okuyamadık." dediğini aktardı. Nurcan Büyük, derginin çıkış süreci itibari ile Türkiye'deki fiili sorunlarla ilgisinin ve usuli yönünün çok belirgin olmadığını; ama o dönemi anlamak noktasında derginin önemli argümanlar sunduğunu ifade ederek konuşmasını noktaladı.
Aysel Ayar / Haksöz-Haber