Alternatif Eğitim Derslerinde 21. Hafta

Alternatif Eğitim Derslerinde 21. Hafta

Özgür-Der’in Alternatif Eğitim Derslerinde 21. hafta geride kaldı. İlk derste Cengiz Duman’ın sunumunu yaptığı “Evliyaullah Kimdir? Vazifeleri Nelerdir” konusu işlenirken; Kenan Levent ikinci derste “Umran Dergisi”ni değerlendirdi.

Her Pazar saat 11.00 ile 13.30 arasında Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nde yapılan "Ayetler Işığında Hayat" ve "1980 Sonrası İslami Dergiler" üst başlıklı Özgür-Der Alternatif Eğitim Dersleri devam ediyor. Bu haftanın ilk dersinde Cengiz Duman, "Evliyaullah Kimdir? Vasıfları Nelerdir" başlıklı seminer sunarken; Kenan Levent ikinci derste "Umran Dergisi"ni değerlendirdi.

"Evliyaullah Kimdir? Vasıfları Nelerdir"

"Kur'an kavramlarının birçoğu tarihi akış içerisinde mahalli kültürlerin etkisiyle asıl anlamından koparılıp bir takım düşüncelerin ifade vasıtası yapıldığı ve hayata bu şekliyle geçirildiği bir realitedir" tezini doğru bulan Cengiz Duman, İslam toplumlarında veli/evliya kavramlarının da bu şekilde dejenere olduğunu ifade etti. Veli kelimesinin lügat olarak; dost, sevilen kimse, sevgili; aralarında iyi ilişki bulunan anlamlarına geldiğini; evliya kelimesinin ise veli kelimesinin çoğulu olduğunu belirtti. Cengiz Duman, veli kelimesinin birçok kullanımının olduğunu belirterek Kur'an'da, ölen birinin yakını, yetim gözeticisi ve yakın akraba anlamında kullanıldığını ifade etti. Yakın olan, himaye altına alan ve arada kimsenin olmadığı zamanlarda hâkimiyet altına alan anlamları ile cahiliye döneminden sonra kavramın Kur'an ile ıslah edildiğini dile getiren Duman, cahiliye dönemindeki bu olgunun "Sebeb-i Asabe" ve "Neseb-i Asabe" diye iki açıdan ele alındığını belirtti. Ve Neseb-i Asabe, erkeklerin akrabalığı baz alınarak rahim akrabalarını oluşturan topluluk iken; Sebeb-i Asabe'nin, kan bağı olmaksızın istihlak ve hilf yoluyla edinilen soy dışı akrabalar olduğunu belirtti.

Duman, Arap cahiliyesinde veli kavramının kan bağı veya kan bağı varmışçasına sosyal bir birliktelik anlamında kullanılan lugat kullanımını, vahyin ıstılahı düzletmeye tabi tuttuktan sonra akidevi çerçevede kullandığını belirtti. Konuşmacı, kavramın en genelde, inanç ekseninde döndüğü ve dolayısıyla iman edenlerin ve inkâr edenlerin velileri diye Kur'an'da yer aldığını işledi. Konuyla ilgili olarak Duman, "Ey iman edenler! Benim düşmanın sizinde düşmanınız onları veli edinmeyiniz. Oysa onlar size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir." (Müntehine/1) "Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. Sizde kim onları veli edinirse, işte onlar zalimlerdendir." (Bakara/120) "Ey Âdemoğulları! Şeytan, ana-babanızı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve kabilesi, sizin onu göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları inanmayanların velisi kıldık" (Araf/27) ayetlerini aktardı.

Cengiz Duman Kur'an-ı Kerim'de Yüce Rabbimizin veli kavramı üzerindeki Rasul'ün ve mü'minlerin, şeytanların ve kâfirlerin veliliği üzerine yaptığı vurgular üzerinde durdu. Duman sunumunu bitirirken Allah'ın velilerinin vasıfları ile ilgili olarak şu ayetleri aktardı: "Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Rasulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizidir, hikmet sahibidir." (Tevbe, 9/71) "Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanırlar. Allah'ın rızasını gözeterek yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!" (Bakara, 2/177)

----------------------------- 

"Umran Dergisinin Misyonu"

İkinci derste Kenan Levent "Umran Dergisi"ni işledi.

Kenan Levent, Umrun dergisinin ilk önce 1991 yılının Nisan ayından itibaren iki aylık periyotlarla Bülten şeklinde kendini yayın hayatına hazırlamaya başladığını belirtti. Bülten'in çıkış amacı olarak; toplumu Araştırma ve Kültür Vakfı'nın sosyal ve kültürel faaliyetlerinden haberdar etmek, vakfı tanıtmak şeklinde beyan etti. Bülten'in vakıf ile ilgili haberler, duyurular, kültürel faaliyetlerin özetleri, Türkiye'nin gündeminde yer alan olaylar, iç ve dış basından alıntılar vb. konuları içerdiğini belirtti. Levent, vakfın kuruluş amacı ile ilgili olarak Bülten'de geçen şu açıklama aktardı:"İnsanca ve müslümanca yaşayabilmenin imkanlarını çoğaltmak, insanımızın güncel olaylar içinde kaybolmasını önlemek, İslami kimliği netleşmesinde yardımcı olmak, kişilik erozyonuna karşı şahsiyetli, emin, adil, çalışkan, araştırmacı, eleştiriye açık, hoş görülü, hakkı savunan ve haklıya karşı tavır koyabilen kararlı insanların yetiştirilmesine vesile olacağı düşüncesiyle kurulmuştur."

Konuşmacı, vakfın gayesi ile ilgili vakıf senedinin 3. Maddesinde geçen şu satırları da sözlerine ekledi: "3. Madde: vakfın gayesi; insanımızın inançlı, vatansever, kültürlü ilmi seviyesi yüksek, bilim ve teknolojik bilgilere sahip birer şahsiyet olmalarını sağlamak ve milletimizin birlik ve huzur içinde kalkınma ve gelişimimize katkıda bulunmaktadır." Vakfın kurucularının Necati Ceylan, Şemsettin Petek, Abdulvahhab Yaman, Mehmet Tuğla, Şemseddin Özdemir, Burhanettin Can olduğunu ifade etti.

Levent, Bülten'in 1993 yılında "Umran" ismiyle iki aylık dergi olarak yayın hayatına devam ettiğini belirtti. Umran Dergisi'nin 1991-1998 yılları arasındaki dönemi işleyen Levent, dergide yapılan değişiklikle ilgili bir selamlama yazısında geçen "Umran, 1993'teki yayınıyla AKV çerçevesini aşarak müstakil bir dergi hüviyeti kazandı" açıklamasını nakletti. Dergi'nin yayın kordünatörlüğünü uzun bir dönem Mustafa Ertekin yaptıktan sonra Cevat Özkaya'nın devam ettirdiğini, yazı işleri müdürünün ise Abdullah Yıldız'ın olduğunu belirtti.

Konuşmacı; derginin bu sürecini slayt eşliğinde belli pasajlarla anlattı. İlk olarak "Kur'an'ın amaçları ve vakıa arasında kurulan irtibatlar" başlığı altında Şemseddin Özdemir ve Abdullah Yıldız'ın yazılarını değerlendirdi. Kur'an'ın amaçları ile ilgili yazılarda genel olarak Kur'anı'n tek boyutlu okunduğuna, tefekkür edilmesinin önemine, Kur'an'a hayatın her alanında zaman ayrılması gerektiğine işaret eden yazılar olduğunu zikretti. Ayrıca tebliğ sorumluluğu ve ehemmiyeti ve bu işi yapacak insan unsurunun yetiştirilmesinin ihtiyaç olduğundan ve bu yolda karşılaşılacak zorluklardan bahsedildiğini de ifade etti.

Levent ikinci olarak derginin akidevi anlayışı ve vahyi anlama usulü başlığı altında bir değerlendirme sundu. Akidevi anlamda Mustafa Aydın'ın yer yer kavramları işlediğini belirtti. İlah, rab, itaat, tevhid, din, sünnet, şirk, iman-amel, millet-ümmet gibi kavramların üzerinde durulduğunu söyledi. Aydın hocanın millet-ulus ayırımı yaptığını ve yazısında millet kelimesinin ulusun karşılığı olarak kullanımının yanlış olduğunu belirten satırlar olduğunu vurguladı.

Daha sonra tarih ve toplum değerlendirmesi başlığı altında yazıları işledi. Derginin bugünü anlamak ve yorumlamak, geleceğe yönelik sağlıklı kararlar alabilmek için geçmişin bilinmesinin önemimi vurguladığını söyleyen konuşmacı, Sünnetullah anlayışının ön planda tutulduğunu kaydetti. Konuya ilişkin Abdulkadir Karaman'ın "Tarih İslam Değildir" başlıklı yazısının önemli olduğunu vurgulayan Levent, yazıda geçen; "İslam'ın bin dört yüz yıllık tarihi, müslümanları geliştirdiği kültür ve bilgi birikimi; bazen İslam'ın anlaşılmasında engel oluyor" cümlelerinin altını çizdi. Genel olarak tarihi perspektifin değil Kur'ani perspektifin baz alınmasının önemle söylendiğini belirtti.

Dördüncü olarak dergide yer alan istibdat ve emperyalizm karşısındaki tavırları anlattı. Konuşmacı, Dergi'nin meselelere milli sınırlar içersinde değil de ümmet bazında düşünülmesi gerektiği açıklaması yapıldığından bahsetti. İslam Ülkelerinden konu başlıklarının yer edindiğini söyledi. Türkiye'nin dış politika da uygulamış olduğu stratejiye yönelik "Osmanlı misyonu"na bağlı kalmadığından dolayı eleştirildiğini aktardı. Konuşmacı istibdat ve emperyalizm karşısındaki tavra ilişkin " Ümmetçi bir perspektifle 'Osmanlı ruhu' arasında sıkışmış bir görüntü arz etmektedir." diye değerlendirmede bulundu.

Beşinci sırada ise kadın sorunu hakkındaki açılımları beyan etti. 1994 yılına kadar dergide bu konun incelenmediğini '94 yılında ise Suudi Arabistanlı Riyad Üniversitesinde ders verev bir bayanla röportaj yapıldığını nakletti. Röportaj da kadının bir eğitmen olması gerektiği, çocukların gelişimi ile ilgilenmesinin öneminden ve ancak çocuğu teslim edecek bir İslami kuruluş bulduktan sonra kadının çalışabileceğine dair notların olduğunu bildirdi.1996 yılında Fatma Kutluoğlu'nun "Tarihsel süreçte ve Kur'an'da Kadın" başlıklı farklı ülkelerden kadının tarihi süreci anlatan ve en sonunda da Kur'ani perspektifi ortaya koyan bir yazı olduğu değerlendirmesini yaptı. Konuşmacı, dergide geçen şahitlik ve mücadele anlayışlarını da anlattı. Bu mevzuya dair dergide geçen dünyada küfrün ve zulmün tuğyanın arttığı bir zamanda muvahhid bir müslüman olarak ayakta kalabilmenin zorunluluk olduğu ve Kur'an'la yaşayan bir öncü toplum oluşturma hedefini edinmiş bir cemaat halinde mücadele edilmesini ifade eden söylemlerin olduğunu belirtti.

Levent, Kürt sorunu ile ilgili olarak bir selamlama yazısında sorunun sebebi olarak, İttihad ve Terakki'den devir alınan ırkçı-kafatasçı yaklaşımlarla beraber dış güçlerin tahriplerinin sebep olduğu belirttiklerini söyledi. "Ulusçuluk çıkmazından Ümmet bilincine doğru" başlıklı Abdullah Yıldız'ın yazınsında çözümün "ümmet" anlayışının egemen kılınmasıyla mümkün olabileceğinin mesajı verildiğini ifade etti. Gündem ile ilgili yazılardan bahsettikten sonra, slayt gösterisiyle desteklemiş olduğu sunumuna son verdi.

Esra Aydın - Sündüz Altuntaş / Haksöz-Haber

Önceki ve Sonraki Haberler