AK Parti'yi kapatma istemi protesto edildi

AK Parti'yi kapatma istemi protesto edildi

Özgür-Der mensupları AK Parti’nin kapatılma istemini bugün Fatih’ten Saraçhane’ye gerçekleştirdikleri bir yürüyüşle protesto ettiler. Çok sayıda kişinin katıldığı yürüyüşün ardından basın açıklaması yapıldı.

Fatih Postanesi önünde toplanan Özgür-Der mensupları burada açtıkları pankart ve dövizlerle uzun bir kortej oluşturdular. Saraçhane Parkı'na kadar sloganlar ve tekbirlerle yürüyen topluluk eylem boyunca "Kahrolsun Yargı Despotizmi!", "Halkın Düşmanı Militarist Yargı!", "Kahrolsun Halkın Düşmanları!", "Oligarşi Halkı Sindiremez!", "Yaşasın İslami Mücadelemiz!", "Yasakçı Danıştay Zorba Yargıtay!", "Ne Yargıtay Danıştay Ne Genelkurmay, Muhtıralar Bizi Yıldıramaz!", "Baskılar Bizi Yıldıramaz!", "Çeteciler Halka Hesap Verecek!", "Başörtüye Uzanan Eller Kırılsın!", "Başörtüsü Onurumuz Koruyacağız!", "Yargıtay Kendine Yeni Bir Halk Bul!", "Darbeciler Yenilecek Direnenler Kazanacak!", "Zulme Karşı Direneceğiz!" ve "Direniş, Adalet, Özgürlük!" şeklinde sloganlar attı.

"Türkiye'de Faşizm Hukuk Zırhına Büründürülmüş!"

Yürüyüşün sonunda Saraçhane Parkı'nda basına ve topluluğa hitaben konuşan Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Kenan Alpay, AK Parti'ye açılan davanın hukuk zırhına bürünmüş bir zorbalık olduğunu belirtti. İstiklal Mahkemeleri'nin Kel Ali, Necip Ali ve Kılıç Alilerinden başlayıp 27 Mayıs'ın Salim Başol ve Ömer Egeselleriyle devam ettirilen 12 Eylül ve 28 Şubat'ın Nusret Demiral, Nuh Mete Yüksel, Vural Savaş, Yekta Güngör Özden, Sabih Kanadoğlularıyla bugüne kadar sürdürülen hukuk zorbalığının açık bir faşizm uygulaması olduğunu belirten Alpay, faşizmi arayıp bulmak için Mussolini'nin İtalya'sına gitmeye gerek olmadığını ifade etti. Alpay, "Türkiye halkı olarak İstiklal Mahkemesi, Takrir-i Sükun Kanunu, Tek Parti Yönetimi, Sıkıyönetim ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni arkada bırakıp brifinglendirilmiş yüksek yargının her türlü hukuk dışı icraatlarına boyun eğmemiş bir halkız." dedi. Cübbeli rektör ve savcıların apoletli darbecilerin yerini aldığını belirten Alpay, "Susurluk, Şemdinli, Atabeyler, Sauna, Ergenekon gibi çetelerin halka karşı açtığı savaşta hukuk ve akademik camia adına destek veren işbirlikçilerin kamuoyu nezdindeki kimlikleri açıktır ve isimleri halk tarafından nefretle anılmaya devam edecektir." Alpay, son olarak AK Parti'ye yönelik gerçekleştirilen kapatma ve yasaklama talebi halka ve halkın İslami değerlere olan bağlılığını yok etmeye yönelmiş beyhude bir çaba olduğunu belirterek sözlerini şöyle bitirdi: "Darbecilerin hedeflerine ulaşabilmesi mümkün değildir ve suçlu olarak yargılanmaları pek yakındır!"

"Yuh Olsun Size ve Taptıklarınıza!"

Eylemde "Yargı Despotizmine Son!" ve "Yargı Oligarşisi Halkın İradesini Teslim Alamaz!" yazılı iki pankart açan topluluk ayrıca "Halkın İradesi Yargı Despotizmine Teslim Edilemez!", "Yuh Olsun Size ve Taptıklarınıza (Enbiya, 67)", "AK Parti Değil, Halkın İradesi Tasfiye Edilmek İsteniyor!", "Hukuk Kılıfına Sarılmış Despotizme Geçit Yok!" yazılı dövizler taşıdı.

"Ya Askeri Muhtıra ya da Yargı Müdahalesi"

Eylemde bir konuşma yapan Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen, sözlerine Türkiye'nin 1960 ihtilalinden bu yana askeri cuntanın belirlediği anayasal şemalar ve MGK düzeni içinde yönetildiğini söyleyerek başladı. Yargının Türkiye'deki siyasi, askeri, iktisadi elitlerin yani bürokratik oligarşinin veya küresel güçlerin çıkarlarının gözeterek oluşturulduğunu belirten Türkmen, halkın inançları ve İslami değerler söz konusu olduğunda ve küresel kapitalizmin çıkarlarına ayak diretildiğinde ya TSK muhtırası/darbesinin ya da yargı müdahalesinin devreye girdiğini belirtti. Türkmen, 27 Nisan muhtırasını veren ve destekleyen oligarşinin halkın söz sahibi olmasının karşısında durduklarını, ülkeyi ve halkı kendilerinin biçimlendirmek istediklerini belirtti. Askeri muhtıranın ardından şimdi de yargı muhtırasıyla karşımıza çıkan bu oligarşinin AK Partili belediyelerin mayo reklamlarına (yani teşhirciliğe), içkinin toplumsallaşmasına (yani insan fıtratının bozulmasına) dair reklamlara izin vermeyişleri ve partinin halkın kahir ekseriyetinin mutabık olduğu başörtüsünün serbest bırakılması çalışmalarını kapatma istemine dayanak kıldıklarını ifade etti. AK Parti'nin başörtüsü konusunda "Din bilginlerine danışalım" önerisini dahi yargı muhtırasına gerekçe gösteren zihniyetin "O halde neden Diyanet ve ilahiyatlar kuruldu?" sorusunu izah etmek durumunda olduklarını belirten Türkmen, bunların temel gayelerinin İslam'ı ve Müslümanları kontrol altında tutmak olduğunu söyledi.

"AK Parti'yi Değil, Adalet ve Özgürlüğü Savunuyoruz"

Oligarşinin en büyük derdinin anayasa taslağı olduğunu belirten Hamza Türkmen, bürokratik azınlığın 27 Nisan muhtırasının dayatma ve korkusunu sürdürmek ve tüm muhaliflere gözdağı vermek istediğini belirtti. Sözü AK Parti'ye getiren Türkmen, Ak Parti'nin despotizme ve sistemin baskılarına muhalefet eden halkın oylarıyla iktidara geldiğini ancak hala 27 Nisan muhtırasının hesabını soramadığını ve Ergenekon çetesinin bağlantılarını açıklamadığını ifade etti. "Halkın isteğinin yargı despotizminin ve bir avuç elit azınlığın tasfiye olmasıdır" diyen Türkmen, yargının ve Anayasa Mahkemesi'nin halk iradesine karşı yapılanmasının mutlaka değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Bu protesto eylemiyle AK Parti'yi savunmadıklarının altını çizen Türkmen, burada hukuku, adaleti ve özgürlükleri savunmak için toplandıklarını vurguladı. AK Parti üzerinden halkın İslami değerlerine saldıran despot bürokrasiye lanet etmek ve İslami değerlerimizi korumak için toplandığımızı belirten Türkmen, "Bizler sustukça müstekbirler böbürlenmekteler. Ama bizler, halk, Müslümanlar hayatta rol aldıkça zulüm geri tepecektir." diyerek sözlerini noktaladı.

Eyleme destek veren Mazlumder adına Kaya Kartal da söz alarak Mazlumder'in olayı kınadığını belirtti ve hukuksuzluğa karşı mücadele etmeyi sürdüreceklerini belirtti. Eyleme ayrıca İHH, ASDER, Davet-Der ve Hukukçular Derneği temsilcileri de destek verdi.

Son olarak Özgür-Der adına hazırlanan basın bildirisinin Zuhal Kaya tarafından okunmasının ardından eylem Gazze kuşatmasına karşı İHH'nın bu akşam düzenleyeceği "Filistin'le Dayanışma Gecesi"nin duyurusuyla sona erdi.

HAKSÖZ-HABER

Foto: Sabiha Çimen

Basın Açıklamasının Tam Metni:

15 Mart 2008

AK Parti'yi Kapatma Girişimi

Bürokratik Oligarşinin Halkın İradesini Yok Saydığının Yeni Bir Göstergesidir!

YARGI DESPOTİZMİNE SON!

Despotizm ve darbe tutkunlarının uzun zamandır bekledikleri, özledikleri adım nihayet dün atıldı ve AK Parti hakkında kapatma davasının ilk adımı atıldı. Kısa bir süre önce DTP hakkında kapatma davası açarak Kürt sorununu inkar politikasına aynen devam mesajı veren bürokratik zihniyet, toplumun yarısının oyunu almış AK Parti'yi başörtüsü yasağını kaldırmaya yönelik çabaları gerekçesiyle kapatmaya kalkarak fanatizmini zirvesine vardırdı. Bu adımıyla bürokratik oligarşi 27 Nisan muhtırasına, 367 dayatmasına ve benzeri bir dizi operasyona karşın 22 Temmuz seçimleri neticesinde halktan yediği okkalı tokadı kendi bildiği usulle telafi çabasına girmiş görünüyor.

Yargıtay Başsavcısının AK Parti'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesine başvurması hukuk ile zerre miktarı ilgisi bulunmayan tipik despotik bir dayatmadır. Bu şekilde siyasi kadrolar baskı altına alınmak, her kesimden muhaliflere gözdağı verilmek ve geniş halk kitleleri sürekli yapıldığı gibi bastırılmak, sindirilmek istenmektedir. Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılmasına yönelik anayasa değişiklikleri ile birlikte adeta zıvanadan çıkan yasakçıların bu yeni girişimi üniformasız, tanksız bir darbe çabasıdır. 28 Şubat karanlığını, çürümüşlüğünü hortlatmaya yönelik bu tavırların akbetinin ne olacağı ise bellidir. Bu konuda tereddüt yaşayanlar 27 Nisan muhtırasının sonuçlarını iyi etüt etmelidirler!

AK Parti aleyhinde kapatma davası açılması talebinin gerekçesinde bu partinin laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline geldiği iddiası bulunmaktadır. Laiklik aleyhtarı faaliyetlerin merkezinde ise başörtüsü yasağına yönelik itirazlar, tepkiler ve bu sorunu ortadan kaldırmaya yönelik çabalar bulunmaktadır. Bu tutumlarıyla yasakçılar halkın talebini de Meclisin iradesini de yok saydıklarını ilan etmektedirler. Düşünce özgürlüğünün bunca dillendirildiği bir ortamda halkın yarısının oyunu almış bir parti mevzuatta değişiklik yapma çabasından, mensuplarının basın yayın organlarına yansıyan açıklamalarından, sözleri ve konuşmalarından ötürü "idam" edilmek istenmektedir. Yargıtay Başsavcısının bu girişiminin, Danıştay Başsavcısının darbe hukuksuzluğunu öven, darbecilerin gerçekleştirdikleri cinayetleri meşrulaştıran skandal açıklamalarının ardından gelmesi de dikkat çekicidir.

Yüz yüze olduğumuz durum tam manasıyla bir yargı despotizmi, hukuk zırhına büründürülmüş bir zorbalıktır. Hukuktan, adaletten, halkın iradesine saygıdan yana herkesin bu otoriter tahammülsüzlük uygulamasına dur demesi, itiraz etmesi gerekmektedir. Savunulmak durumunda olan şeyin, AK Parti ve icraatları değil, en temelde halkın iradesi, inanç ve düşünce özgürlüğü olduğu unutulmamalıdır.

Bu noktada AK Parti kadrolarının da beş küsur yıllık hükümet sürecinde sürdürdükleri politikaları derinlemesine sorgulamaları gerektiğine inanıyoruz. Toplumsal mutabakat, istikrarın korunması, hassas dengelerin gözetilmesi vb. söylemlerle bugüne dek yoğurdu üfleyen AK Parti'nin temel hak ve özgürlükler önündeki engelleri kaldırma noktasında izlediği edilgen politikaların bir sonuç doğurmadığı ortadadır. Yasakçıları, despotizm savunucularını ikna çabasının beyhude bir uğraş olduğu açıktır. AK Parti artık tutarlı davranmalı bürokratik oligarşiyle hesaplaşmalıdır. Bu çerçevede bir an önce sivil anayasa taslağında da yer alan Anayasa Mahkemesinin yapısında değişikliğe gidilmeli; Türkiye yargı bürokrasisinin ülkeyi sürüklediği cinnet ortamından kurtarılmalıdır.

Hükümet ve Meclis halkın iradesine sahip çıkma sorumluluğunu üstlenmeli; "yargı sorunu"na neşter atmalı; toplum ve siyasetin üzerine karabasan gibi çökmüş yargı despotizmini tasfiyeye yönelik politikalar geliştirmelidir. Yargı erkine hakim olan bu otoriter mentalite ve oligarşik yapılanmayla Türkiye'nin hiçbir sorununun çözülmesinin mümkün olmayacağı artık görülmeli; temel haklar ve özgürlükler önünde bir set işlevi gören, ülkeyi siyasi partiler mezarlığına dönüştüren Anayasa Mahkemesinin yapısı kökten değiştirilmelidir.     

Özgür-Der

Önceki ve Sonraki Haberler