A. Dilipak, Betül Bilgili ve Gaby Levy…

A. Dilipak, Betül Bilgili ve Gaby Levy…

Özgür-Der: "Dilipak değil, zulme karşı çıkış iradesi cezalandırılıyor! Betül Bilgili’yi hastane kapılarında dolaştırıp ölüme terk edenlerden hesap sorulsun! Siyonist işgal elçisini protesto eden gençlerin gözaltına alınmasını kınıyoruz!"

Başörtülülere yönelik "devlet terörü"nü eleştirdiği yazısından dolayı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan Vakit yazarı Abdurrahman Dilipak'a ceza verilmesini kınayan Özgür-Der, bürokratik zihniyetin saatinin hayranlıkla andığı 30'lu, 40'lı yıllarda durmuş olduğunu belirtti ve köhnemiş yaklaşımlarla verilecek kararların hiçbir biçimde hukuki bir anlam ifade etmediğini vurguladı.

Domuz gribi teşhisiyle hastaneye kaldırılan ancak saatlerce hastane hastane dolaştırılan 13 yaşındaki kız çocuğu Betül Bilgili'nin ölümüne neden olanlardan da hesap sorulmasının istendiği açıklamada, ayrıca KTÜ'de Siyonist Büyükelçi Gaby Levy'i protesto eden öğrencilerin gözaltına alınması kınandı.

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya tarafından yapılan açıklama:

DİLİPAK DEĞİL, ZULME KARŞI ÇIKIŞ İRADESİ CEZALANDIRILIYOR!

5 Kasım 2009

Türkiye'de yıllardır üst yargı kurumu ideolojik kimliği itibariyle hazzetmediği siyasetçi ve aydınların cezalandırılması konusunda oldukça heveskâr bir tutum içinde. Bunun yeni bir örneğini Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun Abdurrahman Dilipak hakkında verdiği kararda görmek mümkün. Abdurrahman Dilipak'ın 9 Kasım 2003 tarihinde Vakit gazetesindeki yazısında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e hakaret ettiği iddiasıyla açılan davanın seyrine bakıldığında gerek düşünce özgürlüğü, gerek yargının ideolojik tutumlardan arındırılması konusunda daha alınacak çok mesafe olduğunu ortaya koymakta.

Başörtülü bayanlara yönelik "devlet terörü"nü eleştiren bir yazının Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde davaya konu olması başlı başına bir saçmalık iken aradan geçen altı yıla rağmen hala yazarının ısrarla cezalandırılmaya çalışılmasındaki garabet nasıl izah edilebilir? Üstelik bu davada yerel mahkeme beraat kararı vermiştir. Daha da ilginci, İslami kimlikli aydınların yargılandığı davalarda hep cezalandırma eğilimi taşıdığı bilinen Yargıtay 9. Ceza Dairesi de bu kararı onaylamıştır. Ne var ki, Abdurrahman Dilipak'ın dosyası bu kez de Yargıtay Başsavcılığının itirazı neticesinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na (YGCK) gelmiş ve orada oy çokluğuyla cezalandırılması gerektiğine hükmedilmiştir.

Bir yazarın bir günlük gazetede güncel gelişmeleri değerlendiren bir yazısının altı yıl boyunca mahkeme koridorlarında dolaşan bir dava dosyasına konu olması; bir dizi gelgitten sonra dosyanın YGCK'nın önüne gelmesi ve bu kurulun 24 üyesinin toplanarak bu yazı hakkında tutum belirlemesi; daha ne kadar süreceği belli olmayan bir şekilde yargı sürecinin devam ettirilmesine ve yazarın cezalandırılmasına karar verilmesi vs. vs. tüm bu görüntü bize hiç de "normal" bir ülke manzarası sunmuyor. Bu yaşananların akılla, mantıkla izah edilebileceğini de sanmıyoruz.

Yasaların ve yasalarla birlikte yasaları yorumlama yetkisine sahip kafaların değişmesi gerektiği, bu köhnemiş yaklaşımlarla verilecek kararların hiçbir biçimde hukuki bir anlam ifade etmediğinin artık anlaşılması gerekir! Bürokratik zihniyetin saati hayranlıkla andığı 30'lu, 40'lı yıllarda durmuş olabilir ama hayat devam etmekte, toplum değişmekte, talepler çoğalmaktadır. Bu talepleri dikkate almanın, resmi ideolojik alışkanlıkları ve bağnazlıkları terk etmenin zamanı çoktan gelmiş de geçmektedir!

Betül Bilgili'yi Hastane Kapılarında Dolaştırıp Ölüme Terk Edenlerden Hesap Sorulsun!  

Devlet artık düşüncelerinden dolayı yazarları kovalamayı bırakmalı, halka karşı sorumluluklarını ifaya yönelmelidir. Buna yönelmelidir ki, İstanbul'da 31 Ekim günü hastane hastane dolaştırıldıktan sonra vicdansızca, ahlaksızca ölüme yollanan 13 yaşındaki Betül Bilgili gibi başka çocuklarımızı, gençlerimizi daha kaybetmeyelim. Bürokratik zihniyet kimliğinden, düşüncelerinden ötürü Dilipak'ın ensesinde boza pişirmeyi bıraksın da, uluslararası organizasyonlara evsahipliği yapma iddiasındaki bir şehrin ortasında genç bir kızcağızı sedyede ölüme terk etme sorumsuzluğunun faillerinden hesap sorsun!

Bu devletin bunu yapacağını sanmıyoruz! Donmuş bir kafayla resmi ideolojik tahakküm altında tuttukları toplumu sindirmeyi asıl vazife bilen bir anlayış bunu yapmaz, yapamaz, beceremez!

Siyonist İşgal Elçisini Protesto Eden Gençlerin Göz Altına Alınmasını Kınıyoruz!

Neyi becerir? Trabzon'da Karadeniz Teknik Üniversitesi'ni ziyaret etmeye yeltenen Siyonist işgal devletinin elçisini protesto eden öğrencileri yaka paça gözaltına almayı becerir! Katledilen Filistinli kardeşlerinin acısına gözlerini yummayan gençleri susturmayı ve işgal elçisine ziyaretinden ötürü hediye sunmayı becerir. Bu vesileyle Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü'nü protesto ediyor; işgalci Siyonistlerin işlediği insanlık suçlarını görmezden gelmeyen KTÜ'lü öğrencileri tebrik ediyoruz.

Özgür-Der

Önceki ve Sonraki Haberler