"Peygamber'e Tabi Olmanın Anlamı ve Ölçüsü"
Özgür-Der Gaziosmanpaşa temsilciliğinin 2015-2016 yılında düzenlemiş olduğu aylık seminerleri, 28 Kasım 2015 Cumartesi günü “Peygambere Tabi Olmanın Anlamı ve Ölçüsü” konusu ile Hamza Türkmen’in sunumuyla gerçekleştirildi.
Hamza Türkmen özetle şunlara değindi:
"Peygamber" kavramı Kur'an'da olmamasına rağmen "namaz" gibi Farsça'dan dilimize geçmiş bir kavramdır. Kur'an'da "nebi" ve "resul" kavramları olarak iki farklı ifade şekli vardır. Resul ifadesi elçiliğin pratiğe yansımış halidir. Ancak ikisi birbiri ile iç içe geçmiş kavramlardır. Birbirinden bağımsız düşünülemez. Bugün nebi ve resul ayrımı yaparak kendilerini resul konumuna getirenler vardır!
Allah resulleri arasında ayrım yapmadığını vurgularken başka bir ayetinde onların derece derece olduklarını ifade etmektedir. Bu onların tabi tutuldukları imtihanla alakalı bir durumdur.
Resul vahyin inzal olduğu dönemde indirilen ayetleri etrafındaki sahabesi ile beraber yaşamlaştırıyordu. Onun Kur'an'ı anlamada ölçü olmasının hikmet, basiret, hıfz etme, vahiyle düzeltilme gibi sebepleri var.
Geçmiş ve gelecek hatalarından dolayı tövbe etmesinin hatırlatılması, onun 'abd' olduğunu ancak korunan ve seçilmiş bir abd olduğunu anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Bugün toplumumuza bakarsak kendini müslüman olarak nitelendiren ancak "Türk toplumu" nitelemesi ile resmiyet kazanan bir kitle ile karşılaşıyoruz. Kur'an'a varis kılınanlar olarak bizler 3 şekilde sınıflandırılıyoruz. Nefsine zulm edenler, orta yolu tutanlar ve sabikunlar. Peygambere tabi olmak sabikun olmak için çalışmak anlamına gelmektedir.
Ümmetin durumunu tespit eden ve toplumu uzun zamandan beri ilk defa "cahiliye" toplumu olarak nitelendiren Seyyid Kutup "Kur'an nesli" reçetesini sunmuştur. Islah edilmesi gereken toplumu tekfir etmemiş irtibatı koparmamıştır. Mehmet Akif "Asım'ın nesli" Sezai Karakoç "diriliş nesli" projeleri ile buna katkıda bulunmuşlardır.
Peygamber vahye ulaşma ve onu anlama konusunda korunmuş bir konumda iken vahyi pratikte yaşanılanla irtibatlandırma konusunda abd özelliği nedeni ile yanlış yapabilme durumuna sahiptir. Bugün onu takip ettiğini iddia edenlerin vahyi anlama ve paratikle irtibatlandırma konusunda resulün ayrıcalıklı konumu olmamasına rağmen içtihadlarını mutlaklaştırdıklarına şahit olmaktayız.
Cahiliye özelliklerini sayarsak; Allah hakkında zanda bulunma, Allah adına hüküm koyma, asabiyenin her türlüsü ve cahiliye ziyneti olarak karşımıza çıkar. Bizim bu özelliklerden kurtulmamızın yegane yolu Kur'an ve ona tabi olan peygamberin örnekliğidir. Bu örnekliğin mütevatir olanına uymaya, ahad olanlarını ise anlamaya çışıyoruz.
Tüm resuller vahyin şahidleri yani şehidleridir. Onları taklit etmemiz gerekmektedir. Bu taklit, şekli bir taklit değildir. Basiret ve hikmet üzerine hakka davet etme örnekliğini cahili toplumda kuşanmalıyız. Peygamber kendisinden önceki resullerin sünnetini uygulamıştır. Bu yüzden bizler Hz. Muhammed'in sünnetini uygulayınca tüm resullerin sünnetini uygulamış olmaktayız. Sünnetten tek anladığımız nafile namazlar olmamalı, sünnet Kur'an'dan bağımsız algılanmamalıdır.
Müminlerin ayakları sabit, öncü şahsiyetler olarak Kur'an'a gerektiği gibi varis olabilmesi dileği ile Hamza Türkmen sözlerini noktaladı.
Seminer katılımcıların sorduğu sorulara verilen cevap ve yapılan açılımlarla son buldu.