"Resulullah’ın Sünnetini Nasıl Öğreneceğiz?"
Özgür-Der Eynesil Temsilciliğinin düzenlediği ‘Muhammedi Sünnet Dersleri’ ana başlıklı seminerlerin üçüncüsünü Bartın Özgür-der Başkanı Şuayb Mekeç sundu.
‘Resulullah’ın Sünneti Nasıl Öğreneceğiz?’ konulu seminerin sunuculuğunu Feyzullah Uğurlu yaptı. Bartın Özgür-der Başkanı Şuayb Mekeç’in takdiminden sonra konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi.
Bartın Özgür-Der Başkanı Şuayb Mekeç şunları söyledi;
Konumuzu Hikmet, Sünnet, Hadis/ Rivayetler, Birinci Kuşak Tanıklar/Râviler: Sahabe, Tabiun,Hadislerin Yazımı, Tahammülu’l Hadis ve Tedvini, Muhammedi Sünnet İle İrtibat Yollarımız bölümleriyle ele almaya çalışalım ;
Hikmet ; Bu kavramın yanlış kullanımı ilk olarak İmam Şafii ile ortaya konulmuştur. O Kur’an’da geçen hikmetle ilgili bazı ayetleri sünnet anlamında yorumlayarak sünnetin aktarım yollarından bir bölümünü oluşturan rivayetlere/hadislere kitabi bir değer yüklemiştir. Hikmetle ilgili ayetlerde Rasulullah’(s)a kitap ve hikmetin verildiği zikrediliyor,o bu vurguyu kitap Kuran’dır, hikmet ise sünnettir diye yorumlamıştır. Ona göre hadislerin subutunda ravilerin sika olması ve Peygamber’e kadar ulaşan muttasıl bir senedinin bulunması kafidir, yani bu rivayet Peygamber’den sabit midir? Öyleyse buna sadece tabi olunur.Ona göre niçin ve nasıl soruları gereksizdir.
Şimdi hikmet kelimesinin geçtiği ayetleri ele alarak bu kavramı anlamaya çalışalım ;
‘’Bunlar sana Rabbinin hikmet olarak vahyettiği şeylerdir.’’(İsra 17/39)
‘’İçinizden size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitabı ve hikmeti öğretecek ve size bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.’’ (Bakara 2/151)
Ayetlerde geçen hikmet ; Vahyin hayatla buluşması, Kitab’ın pratik açılımları, güzel kavrayış ve yorumlayış inceliği,Rabbimizin elçileri yoluyla insanlara öğrettiği, ana belirleyicisi Kitab’ın ayetleri olan, kavrayabilme, hüküm çıkartabilme, bizlere İslamı yaşamanın usul ve uslubunu öğreten özde bilgi melekesi anlamlarına geliyor. Hikmetin fıkhetme anlamında, kavrama yetisi ve meselelere çözüm üretme anlamlarına geldiği aşikardır. Bakara 151 de geçen bizlere kitabı ve hikmeti öğreten Peygamber tarifinde, elbette Rasule itaat merciyeti anlamı vardır..
Rabbimiz, hakikatın şahitliğini yapmakla görevlendirdiği elçisine İslam ümmetinin yeniden temellerini atmayı ve onu ,Müslümanların ilki yani örneklik başlatanı göreviyle gönderdiğini bildiriyor. Kur'an'da hüküm verme konusunda Allah'a ve Rasulullah'a karşı gelinmemesi, onlara itaat edilmesi, ihtilaf edilen konularda Allah'a ve Rasulullah’a başvurulması öğretiliyor. Kuran’ın, temel belirleyici olarak, Rabbimize yönelttiğimiz kulluğumuzu anlamlandıran yegane hüccet olduğunu ve bunun geleneğinin Muhammedi Sünnet ışığında inşa olacağına inanıyoruz. Peygamberimizi örnek almayı onun fiziki görünüşü, arap örfüne göre giyinişi veya o dönemin araç gereçlerinin sırf o kullandı diye bu gün taklid edilmesine indirgeyen yaşam biçimleridir.İslamın yönetim ve ictimai hayat anlayışını saltanatçı kültürün oluşturduğu bilgilerle ele alan, fıkıh dendiğinde bilimum temizlik, ev işleri, yeme içme kurallarını akla getiren, kültürü, eğitimi, İslam Usul bilgilerini medreselerdeki arapça gramer kaideleri ve şerhci vb. tarif eden anlayışın içinde örnek alacağımız Rasulullah modelini bulmakta zorluk çekiyoruz.
‘’Ey nebi,biz seni hakikatın şahidi,müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.O’nun izniyle Allah’a çağıran ve ışığı tükenmeyen hep aydınlatan bir kandil olarak onları aydınlatmaktasın’’ (Ahzab,45-46)
‘’Andolsun, Allah’ ın Rasulü ,Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı zikredenler için Usvetun Hasene /en güzel örnektir’’(Ahzab,21)
Sünnet ; Bu terimin kasdettiği anlam karşılığında Kuran’da ’ Usvetun Hasene’, ‘Siracen Munir’, ‘Atıur Rasul’ adlandırmalarını söyleyebiliriz.
İlk ortaya çıkışından günümüze kavramlaşmış haliyle sünnet ; söz, fiil, takrir, tarih aktarımları (siret) olarak, Peygamber (s)’e ait yaşayış şeklidir. Rasulullah’a (s) itaat bağlamıyla tarif ettiğimizde ;hükümlerinin aslı Kuran’da olan İslamın temel kurallarının, şahidlik , öğüt verme, yol gösterme keyfiyetiyle Allah Rasulünün (s) örnekliğine bağlı kalmanın zorunlu olduğu İslam Ümmetini bağlayan uygulamalardır. Hz Peygamber’in kendi döneminde Müslümanları itikad, davet/tebliğ, ahlak/adap , hukuk, siyaset, iktisat gibi alanlarda ; bireysel ve ictimai aynı zamanda evrensel olarak hayatın her alanında, yönlendirme, sevk ve idare etmede Kuran başta olmak üzere, dayandığı ilke ve prensipler yekununun oluşturduğu anlayış, yaşam biçimi ve eğitim/öğretime dayalı hayat örneklikleridir.
Hadis ; Lügat olarak hadis, bir vakıanın haberini vermek, sözünü iletmek,meydana çıkan eseri ve tarifleri manalarına gelirken; sünnet kelimesi yaşanılanların kendisini ifade etmektedir.
Hadise yüklenen anlam ve intikali yönünden rivayetlerin doğrudan Kuran’ın kat’iliğine eşdeğerde ele alınması ve ayetler gibi işlem görmesi yerine hadis tedvinatının bir aktarım yolu olarak algılanması ve ahad haber değeri ve zanni oluşu ön kabulüyle ele alınması mümkün olabilseydi karışıklığın önüne geçilebilirdi.
Tarihi Haber ; Hadisle eşdeğer anlamı vardır. Bir olayın olup bittiği halinin tamamıdır. Konunun içinde yer alan şahıslar, nesneler, sebepler, neticelerin hepsinin birden haberleşmiş şeklidir.
Rasulullah'ın(s) mescitte verdiği vaazlar tarihi haber/ vakıalardır ve onun sünnetidir. O vaazı dinleyen sahabenin, duyduklarından anladığını ve aklında kalanı aktarması olayı ise hadisdir.
Vahyin Korunmuşluğu, Rasulullah (s)’ın Sünneti ve Hadisler Üzerine
Peygamberimizin namaz kılma biçimine dair Kuranda bir tenkid yoktur, doğru yapıldığında herhangi bir uyarı gelmediğinde hükmün/emrin uygulaması da yerleşmiş, ibadi forma dönüşmüş oluyor, fakat müşriklerin yanlış namaz ve haclarıyla ilgili tenkidler vardır..
Rasulullah’ın inzal, tebliğ, tebyin, ve teşhid esnasında korunduğuna dair ayetlerden bazıları ; Şura 42/24, Kalem 68/8-10, Hakka 69/44-48 vd. Demek ki doğru yapıldığında ilahi uyarı gelmiyor, fakat yanlış yapıldığında Rabbimiz rehberlik edici, yol gösterici olarak Rasulullahın dolayısıyla bizim yolumuzu aydınlatıyor. O halde mütevatir bir uygulama yaşayan sünnet olarak bizlere ulaştığında kafamıza göre yeni şekiller veya izahlar uyduramıyoruz, işte ibadetler konusu Rasulullahın İslamı tebyini ve teşrii yönüyle bizlere böyle ulaşıyor.
Peygamberimizin Risaletiyle İlgili Fiilleri ; Rasulullah’ın risalet göreviyle ilgili yüklendiği bu görevi ve oluşturduğu örneklikler dönemsel değil çağlar üstüdür.Yani vahyin insan hayatına dönük oluşturduğu ve Allah Rasulüyle ete kemiğe dönüşmüş/usvetun hasene kablinden uygulama ve yaklaşımlardır.
İtaat Edilmesi Zorunlu Durumlar ; Rasulullah’ın ibadetleri yerine getiriş şekilleri, tüm zamanlarda yaşayan Müslümanlar için fariza hükmündedir. Namazın vakti, kılınış şekilleri, ezan, cenaze namazı, cenaze tedvinatı, haccın menasıkı, yasakları, uygulanış şekilleri, orucun tutuş halleri vb.
İtaat Edilmesi Tavsiye Edilen Hususlar ; Alllahu tealaya kulluğa dönük çabalarında O’nun tavsiye ettiklerini de yerine getirmekte hiçbir gevşeklik göstermemiş ayrıca kendisine farz ümmete nafile kimi ibadetleri hayatı boyunca hiç ihmal etmemiştir. Mesela, Rasulullah’ın farzlar dışında kıldığı nafileler, kuşluk vakti namazı, muhtelif nafile oruçlar vb.
Tahammulül Hadis/Hadis Aktarımlarının Öncesi Döneme Kısa bir Bakış
Sahabe, Kuran’ı ezberleyerek ve yazarak toplamaya çalışıyordu.Vahyin yazımıyla ilgili bir düzenleme Rasulullah’ın yanında kurulu ve işliyorken aynı düzen hadislerle ilgili bulunmuyordu. Allah Rasulu uzun bir zaman kendisinden Kuran ayetlerinin dışında, hadis/haber aktarımını yazılı olarak menetmişti. Rasulullah’ın döneminden ilk kuşaktan intikal eden sahifeler azdır ve ihtiva olarak da az hacime sahiptirler.
Hadislerin yazımı ve tarih aktarımları ; Rivayetlerin kayda geçirilmesinin en sistematik yapıldığı dönem Ömer b. Abdülaziz dönemidir.H.2. yy tarihleirnde kısa halifeliği döneminde o güvendiği kişilere bu işi emenet etmiş ve onların önerdiği kişiler üzerinden sınırlı olarak hadis tedvini gerçekleştirilmiştir.
Sonradan etba ut tabiin döneminde önceki kuşaklara atfen isnad/ravi takılarıyla metinler toplanmaya, hadis erbablarından/şeyhlerinden bilgiler dolaşmaya ve toparlanmaya başlanmıştır. Ahmed b. Hanbel, Ebu Davut, Ebu Hanife, İ. Malik , İ Şafii ve Kütübü Sitte yazarları olarak bilinen Buhari, Müslim dönemleri bu dönemlerdir. İşte ne olduysa bu yaygın hadis döneminin başlamasıyla; nesh, edille i şeriyye, ehli hadis aktarımları, hadis şeyhlerinin bir kısmının bu işi parayla yapmaları (rivayet başına ücret alınıyormuş), tevhid adalet/mutezile tartışmaları dönemleri, ilk kelam tartışmaları, hadis/rivayetler/gayrı metluv tartışmaları vs. bu dönemlerin öne çıkan konularıdır.
İşte biz reddetmeden aşırı kabulcülüğe de sapmadan, hadislerin Kuran’a arzıyla gerçekleştireceğimiz tetkik/tahkik çabalarımızla bilgi havuzu oluşturmaya, tecrübi/tarihi/tedkiki çabalarımıza ölçü kazandırmaya çalışıyoruz. Ölçümüz Kuran’ı yaşamsal boyuta aktarırken geçmişin bilgilerinden yararlanmak ve en isabetli kararlar verebilmektir.
Sünnetin mutlak/kati aktarımı söz konusu olmuş mudur? Bize ulaşan ve Allah Rasulüne uyarak/taklid ederek uyguladığımız ibadetlerimiz hangi yollarla bizlere ulaştı ve bizden sonrakilere aktarılıyor. Bu konuda mütevatir aktarım yollarından bahsetmeliyiz. Sadece bir olayın hikaye yönüyle anlatımı değil mesela namaz ibadetimizin, hac,zekat, oruç ibadetlerimizin uygulamaları ve içerikleriyle bizlere ulaşmasını ele alalım. Bu ibadetlerimiz hem uygulamalı hem de içerkleriyle, Müslümanların kendi dönemlerinde her daim yerine getirdikleri ibadetleridir,çevresine ve kuşaklara aktarımda bir zaruret durumu mevcuttur ; dinin taşınması, sevkolması sözkonusudur.
Konu herhangi bir olay değil, dinimizin anlaşılmasında temel bir ölçü olayıdır. Temel ölçüler zan ve vehimlerden kalkılarak değil; muhkem, açık ve kesin delillerden kalkılarak kavranılabilir. Bu alanda yapılan yanlış, sünnetin sübutu konusunda, sünnet ile hadisi aynı değerde görmek yanlışından kaynaklanıyor.
Rasullerin Gönderiliş Amacı ve Muhammedi Sünnetle İrtibat Yolları ;
‘’İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan ‘azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir. (Bakara, 213)’’
Allah’ın Rasülü tebliğ, tebyin ,muallim ve rol model öncülüğünde kaçınılmaz bir görevle gönderilmiştir.
‘’Sizlere ayetlerimi ileten,sizi arındıran,hikmeti öğreten/bildiren,bilmediklerinizi sizlere öğreten içinizden bir elçi gönderdik’’(Bakara,151-152)
‘’Sana Allah’ın ayetlerini onlara beyan edesin, aralarında çekiştikleri hususları aydınlatasın ve vahye yönelenlere doğru yolu gösteresin diye seni onlara rahmet olarak gönderdik’’(Nahl,64)
Rasullerin sorumluluğu diğer insanlara göre çok daha ağır ve önemlidir. Zira bütün rasullerin kendilerine vahyedilen bilgiyi insanlara aktarma görevleri yanında, insanların kendilerine itaat etmeleri amaçlanan bir diğer fonksiyonları da vardır . Rasullere itaat etme görevi, rasullerin risalet görevleri yanında getirdikleri mesajın sosyal hayatta şahitliğini gerçekleştirme yükümlülüklerini ön plana çıkarmaktadır.
Allah Rasulü Muhammed (as) ın temel kaynağı Kuran’dır. O sadece ayetleri duyuran değil onları tefekkür edip yaşamlaştıran, ilkelere dönüştüren, yegane hüküm koyucu Şari’ olan Allah’ın beyanını hayatla buluşturan ve onları hükümlere/ formlara dönüştürendir. Bu anlamıyla Rabbimiz elçisini verdiği kararlarda denetlemiş,varsa hatalarına müdahale etmiş, içinde yaşadığı toplumu vahy ekseninde bir hayata tabi kılmaya çalışan elçisine yardım etmiştir. Rasululllah (as) ın ahlakı Kuran’dır.Duruşu, ilkeleri,hal-hareketleri, diyalogları, tavsiyeleri, ilişkileri,küçük büyük herkesle-insanlarla kurduğu bağlar,nasıl eş olduğu, babalığı, merhameti,düşmanlarına davranışları,kötü muameleye karşı tavrı, savaşları, barışı, üstün olduğu zamanlardaki ahvali, adaleti, doğruluğu…kısaca ahlakı Kuran’dandır.