“Sendikal Mücadelede Tevhidi Duruş”
Özgür-Der Selahattin Eyyubi Konferans Salonunda gerçekleştirilen aylık konferanslar dizisinde bu ay, Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, “Sendikal Mücadelede Tevhidi Duruş” konulu bir konferans sundu.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesinin aylık konferanslar dizisinin altıncısı yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
Özgür-Der Selahattin Eyyubi Konferans Salonunda gerçekleştirilen aylık konferanslar dizisinde bu ay, Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, "Sendikal Mücadelede Tevhidi Duruş" konulu bir konferans sundu.
Konferans, Nurullah Canpolat'ın okuduğu Kur'anı Kerimin Recep Doğru'nun mealini okumasıyla başladı.
Eta Pektaş'ın yönettiği programda, Yusuf Tanrıverdi genel anlamda, sendikal mücadelenin dünya ve Türkiye'deki tarihi seyri ve Müslümanların sendikal mücadeleye bakışı özerinde durdu.
Sendikal Mücadele Batı'da Doğup Gelişti
Sendikal mücadelenin tarihi gelişimi hakkında bilgi veren Tanrıverdi, "sendikal mücadele Batı'da doğup gelişti. Batı'da sanayi devrimiyle birlikte toplumsal anlamda bir başkalaşma oldu. Süreç içerisinde sınıflaşmalar oldu. İşçiler çok ağır koşullarda çalışıyorlardı. Allah insana zulme karşı direniş azmi vermiştir. Çalışan kesimler zamanla ağır koşullara karşı koyma yolları aradılar. Örgütlenmeler oldu. Ödenen belli bedellerin ardından bazı haklar elde edildi. Avrupa'da sendikalaşma Amerika sendikacılığı, Fransa sendikacılı ve İngiliz sendikacılığı şeklinde gelişti…"şeklinde konuştu.
Türkiye'de Sendikal Mücadele
Sendikal mücadelenin Türkiye'de ki gelişimi hakkında da bilgi veren Tanrıverdi, "Türkiye'de Tartışma sarf edilen gayretler ve ödenen bedellerden ziyade, dışarıdan ithal şeklinde başladı. Çok partili sisteme geçişle beraber, Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu şeklinde örgütlenme oldu. CHP de bir o kadar sendika kurdurdu ve onlar da kendi çevrelerinde örgütlendiler. 1952'de bu ikisinin evlenmesiyle, Türk-İş doğdu."dedi.
Türk-İş Yöneticilerine ABD Eğitimi
Türkiye'deki sendikalaşmanın ABD'ye bağımlı geliştiğini ifade Tanrıverdi, sendikalların kominist tehlikesine karşı desteklenip, kullanıldığını dile getirerek şunları kaydetti:
Türk-İş'in tarihine baktığımızda, o dönemler komünist tehlike nedeniyle Avrupa'daki ve Türkiye'deki pek çok sendikalar ve dernekler anti-komünist hareket içerisinde örgütlendiler ve kullanıldılar. Türk-İş'in de genel politikaları bu şekilde devam etti. 600 Türk-İş yöneticisi ABD'ye gitti ve eğitim aldı.
Türkiye'deki Sendikalar Partilerin Arka Bahçeleridir
Tanrıverdi, Türkiye'de sendikacılığın bağımsız olmadığını ve siyasi partilerin arka bahçeleri olduğunu belirttiği konuşmasında, "siyasi partiler sendikaların iktidara ulaşmada önemli bir araç olduğunu anlayınca harekete geçtiler. Sendikalar da iktidarlardan nemalanmak için siyasi partilerin arka bahçesi gibi davranmaktan çekinmediler. Biri iktidar olmak için diğeri ise iktidarın nimetlerinden faydalanmak için uğraştı. Belli bir mücadele sonucu sendikacılık gelişmedi. Her parti kendi sendikasını kurdu. Tabelası sendika olan ama gerçek anlamda bir siyasal partinin uzantısı ve bir memur ya da işçi teşkilatı gibi hareket eden sendikalar bir bir oluşmaya başladı. MHP'ye bağlı MİSK kuruldu. Ardından MSP'ye bağlı Hak-İş kuruldu. Solu temsilen DİSK kuruldu. Sağı temsilen ise Hak-İş kuruldu. Sendikalar kendi güçleriyle, ilkeleriyle, idealleriyle kurulmadıkları için özgürleşme konusundaki tavır ve tepkileri de bağlı oldukları siyasi partiye endeksli olarak gelişti."dedi.
Müslümanlar, Sistem İçi Araçlara Mesafeli Yaklaştılar
Müslümanların sendikaya bakış açıları üzerinde durarak konuşmasını sürdüren Tanrıverdi, "neden, sendika denince akla sol gelir? Çünkü Müslümanlar sendikal anlamda bir değer ortaya koyamadılar. Önceleri sistem içi araçlara mesafeli yaklaştılar. Bizler Darul Erkan evlerinde fazla kaldık. Hâlbuki peygamber kısa süre içerisinde toplum içerisine çıkarak sorunlarla yüzleşti. Tavrını ilan etti. Sosyal örgütlenmeye gitti. Biz ise geç kaldık. Olaylar hızlı gelişti ve biz bu olaylar karşısında konumlanamadık. Bazı konularda yetersiz ve gereksiz tartışmalara girdik. Yaşadığımız vakıayı Kur'anla yorumlamada sıkıntılar yaşadık." Şeklinde konuştu.
Kürtleri İçermeyen Renksiz Ümmet Söylemi Var
Aynı yaklaşımın Kürt meselesine bakışta da kendini gösterdiğinin altını çizen Tanrıverdi, "sorun yalnızca sendikal mücadelede yaşanmadı. Kürt sorununa bakışta da aynı sorunu yaşadık. Mesela gidin kitapçılara; Kürt sorunuyla, kültürüyle ve tarihiyle ilgili yığınla kitapla karşılaşırsınız. Fakat o kitaplara bakın kaç tane İslami aydın imzasıyla çıktı…
Müslümanlar arasında ciddi bir ümmet söylemi var. Ancak bu ümmet söyleminin içinde renk yok. Renksiz bir ümmet söylemi dillendiriliyor. Yani Kemalistler gibi tek tip; Kürt yok, Arap yok, çingene yok, dil yok. Hâlbuki âleme bakıyorsunuz; Rabbimiz her şeyi rengârenk yaratmış, insanı da öyle yaratmış. Teniyle, rengiyle, diliyle, kültürüyle rengârenk yaratmış. Bu bir zenginliktir ama 'konuşma' diyorlar. Hem zenginlik diyeceksin hem de 'konuşma, konuşursan çatışma çıkar' diyorlar. Öyle şey olur mu? Asıl çatışma doğal olanı yok sayma ile çıkar.
İslami kesimin Türkçülük damarının tartışılması ve üzerinde durulması gerekiyor. Ümmet kavramı kullanılırken kullanılan cümleler çok sağlam. Fakat bakıyorsunuz ciddi bir idrak yoksunluğu var. Zira Kürt ifadesi, bir kürdün kimliğini telaffuz etmesi ümmetçiliğe aykırı bir perspektif olarak görülüyor."
Müslümanların siyaset-siyasal alan konusunda doğru bir perspektif ve ilkeler temelinde tavır geliştirmeleri gerektiğini ifade eden Tanrıverdi, gelen soruları cevaplandırdıktan sonra konuşmasına son verdi.
Haber: Emin Altun
Fotoğraflar: Zafer Burakmak