Roboski Katliamı, Dink Davasına Dönüşmesin
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, ikinci ayına giren Roboski katliamının faillerini sordu.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi başkanı Serdar Bülent Yılmaz tarafından yazılı olarak yapılan basın açıklamasında, TSK'ya ait savaş uçakları tarafından bomba yağdırılması sonucu 17'si çocuk 34 sivilin hayatını kaybettiği olayla ilgili faillerin ortaya çıkarılması bir yana iki aylık süreç içerisinde akla ziyan gelişmelerin yaşandığına dikkat çekildi.
Faillerin ortaya çıkarılmamasının yeni katliamların habercisi olabileceğinin vurgulandığı açıklamada, "Çünkü Roboski katliamı, Kürt sorununda bir milata dönüştü. Roboski'de yaşananların sıradan şeyler olmadığı; halkların kardeşliğinin, adaletin, çözüm arayışlarının, barışın, umudun hedef alındığı gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Hal böyleyken, hükümetin bir boyutuyla iradesini de hedef alan bu saldırıya karşı devleti koruma refleksiyle hareket etmesi ve faillerin ortaya çıkarılması noktasında gereken hassasiyeti göstermemesi, katliamla umulan hedefe ulaşıldığını göstermektedir." ifadeleri kullanıldı.
Skandal bir kararla sonuçlanan Dink davsına atıfta bulunulan açıklamada, "Devlet Denetleme Kurulu'nun Hrant Dink kararında dikkat çekilen "Memurların İttihat ve Terakki'den beri korunduğu" şeklindeki hususun Uludere katliamında da tekrarlanmaması için sürekli "suç örgütü" ve "suçlu" üreten bu anlayışın terk edilmesi ve diğer olaylar gibi bu katliamın "Ankara'nın derin dehlizlerinde kaybolmasına" müsaade edilmemesi gerekmektedir." dendi.
Katillerle anılmak ve kanla kirlenmek istenmiyorsa faillerin bulunması gerektiğinin ifade edildiği açıklama, "Roboskililer öncellikle tazminat değil adalet istiyorlar. Katillerin bulunmasını ve hesap sorulmasını bekliyorlar. Roboskililerle beraber herkesin olanları bilmeye hakkı vardır. Bir daha yeni Roboski'lerin yaşanmaması, çocukların ölmemesi, insanların ansızın bombalanmaması, anaların ağlamaması için olay bütün boyutlarıyla aydınlatılmalıdır." çağrısıyla son buldu.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Roboski katliamının üzerinden iki ay geçti: Failler nerde?
28 Şubat 12
Şırnak'ın Qileban (Uludere) ilçesi Bujeh (Gülyazı) ve Roboskî (Ortasu) köylerinden, "Sınır Ticareti" için gittikleri Irak'tan köylerine dönmekte olan sivillerin üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş uçakları tarafından bomba yağdırılması sonucu 17’si çocuk 34 sivil hayatını kaybetmişti.
28.12.2011 tarihinde gerçekleştirilen katliamın üzerinden iki ay gibi uzun bir süre geçti. Açık olan bu katliamın sorumluluğunun kabul edilmesi, üzerine gidilmesi, kusuru olanların açığa alınması, istifa edilmesi-ettirilmesi, cellâtların cezalandırılması, bu türden olayların bir daha gerçekleşmemesi için olayın gündemde tutulup mahkûm edilmesi ve devlet adına özür dilenmesi gerekirken, akla ziyan gelişmeler yaşandı.
Katliamın kendisi kadar vahim olan bu gelişmeleri şu şekilde tespit etmek mümkün:
- Olayın üzerine inatla ve ısrarla gitmesi gereken medya maalesef susturuldu. Katliama alkış tutan medya içerisinde yer almayıp vicdanlarını dinleyerek cesur bir şekilde olayın üzerine gitmeye çalışan bazı gazetecilere bizzat Başbakan Erdoğan tarafından hadleri bildirildi.
- Her ne sebeple olursa olsun hesap verme pozisyonunda olması gereken Genelkurmay Başkanlığı’na katliam bilgilerini paylaşma lütfünde bulundukları gerekçesiyle "teşekkür" edildi.
- Uludere Kaymakamı’na madalya takıldı.
- Kaymakama saldırdıkları ve "kaçakçılık" yaptıkları gerekçesiyle bombardıman sırasında ölmeyenlerden bazıları tutuklanırken bazıları ise ifadeye çağrıldı. Kardeşleri, akrabaları veya arkadaşları devletin uçaklarından atılan bombalar tarafından lime lime edilerek öldürülen, cenazelerini kilometrelerce yol yürüyerek, toprağı kazarak çıkaran, çoğunluğu tanınmayacak halde olan cenazeleri battaniyelere sarıp katırlara yükleyerek geri taşıyıp defneden bu insanlardan bazıları cezaevinde intiharın eşiğinde. İki aydır katilleri bile ortaya çıkarmakta aciz olan devlet, kaymakama yapılan saldırı üzerine bu insanları hapse atmış, şimdi de yargılamaya hazırlanıyor.
- Katliam bölgesine gidilmeden rapor hazırlandı. Savcılar, "Halkın toplanması ve terör bölgesi olması” nedeniyle ayak basmadan askeri helikopterle "kuş bakışı" keşif yaparak rapor hazırlayacaklarmış!
- TBMM İnsan Hakları Komisyonu, araştırmak üzere katliam bölgesine ziyarette bulundu. Katliam görüntüleri Meclis’te heyet tarafından izlendi. Heyet içerisinde bulunan bazı vekillerin demeçlerine de yansıyan “kasıt” ve “ihmal”e rağmen henüz önemli bir adım atılmadı.
- Sevdiklerini korkunç katliamda kaybedenlerin yakınlarına; katilleri bulup adalet karşısına çıkarıp bir nebze olsun acılarını hafifletmesi gereken devlet, aldığı tazminat kararıyla bu yoksul insanların acılarını parayla satın alabileceğini sandı. Olayın aydınlatılmasına yönelik kararlılıktan uzak yaklaşım tarzıyla tazminatın gündeme getirilmesi, katliamın üzerinin örtüleceği kanaatini güçlendirdi.
- Katledilen insanların isimlerinin otopsi tutanaklarına yanlış geçmesi gibi vahim bir sorumsuzluğa imza atıldı. İstatistiksel bilgilerle ölümlerin hafife alınması, aileleri ve duyarlı kesimleri derinden yaraladı.
Diyalog ve müzakere yerine Kürt sorununun çözümünün asayiş ve savaşa indirgenmesi, ölümlerden medet umulması, operasyonlarda ısrar edilmesi, insanların doğuştan sahip oldukları temel hakların tek bayrak, tek millet, tek devlet putuna kurban edilmesi gibi devlet politikalarının sonucunda ortaya çıkan kaotik ortamın bir sonucu olarak gerçekleşen bu vahim olayın aydınlatılmaması ve faillerinin ortaya çıkarılmaması, bu kaotik ortamı beslemekten başka bir sonuç doğurmayacaktır.
Bunu engellemenin yolu, Roboski katliamının aydınlatılmasından geçiyor. Çünkü Roboski katliamı, Kürt sorununda bir milata dönüştü. Roboski’de yaşananların sıradan şeyler olmadığı; halkların kardeşliğinin, adaletin, çözüm arayışlarının, barışın, umudun hedef alındığı gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Hal böyleyken, hükümetin bir boyutuyla iradesini de hedef alan bu saldırıya karşı devleti koruma refleksiyle hareket etmesi ve faillerin ortaya çıkarılması noktasında gereken hassasiyeti göstermemesi, katliamla umulan hedefe ulaşıldığını göstermektedir.
Devlet Denetleme Kurulu’nun Hrant Dink kararında dikkat çekilen “Memurların İttihat ve Terakki’den beri korunduğu” şeklindeki hususun Uludere katliamında da tekrarlanmaması için sürekli “suç örgütü” ve “suçlu” üreten bu anlayışın terk edilmesi ve diğer olaylar gibi bu katliamın “Ankara’nın derin dehlizlerinde kaybolmasına” müsaade edilmemesi gerekmektedir.
Roboski’de iki ay önce akıtılan kan yerde duruyor hala. Katillerle anılmak ve kanla kirlenilmek istenmiyorsa failler bulunmalıdır. Roboskililer öncellikle tazminat değil adalet istiyorlar. Katillerin bulunmasını ve hesap sorulmasını bekliyorlar. Roboskililerle beraber herkesin olanları bilmeye hakkı vardır. Bir daha yeni Roboski’lerin yaşanmaması, çocukların ölmemesi, insanların ansızın bombalanmaması, anaların ağlamaması için olay bütün boyutlarıyla aydınlatılmalıdır.
Av. Serdar Bülent Yılmaz
Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı