Özgür-Der, İhya-Der Üyelerine Hapis Kararını Kınadı
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, Elazığ İhya-Der üye ve yöneticilerine verilen 150 yıllık cezanın Yargıtay 9. Ağır Ceza mahkemesince onanmasını kınadı.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Başkanı Av. Serdar Bülent Yılmaz tarafından yazılı olarak yapılan açıklamada, dava sürecinin önceden verilen bir kararın bir an evvel kayıt altına alınması için kurulmuş bir oyunu andırdığı ve bu boyutuyla yargı despotizminin devam ettiğinin ilanı anlamına geldiği belirtildi.
Dernek bünyesinde yürütülen faaliyetlerin zorlama yorumlarla bir örgüt bağlantısı kurularak "terör suçu; yasadışı örgütsel faaliyet" kapsamında değerlendirildiğine dikkat çeken Yılmaz, bu yorum biçiminin yüksek yargı kararlarının niteliği gereği emsal olarak görülebileceği ve bir ceza yasası maddesi gibi bundan sonraki kararlara dayanak teşkil edilebileceği uyarısında bulunuldu.
İhya-Der üyelerinin ve yöneticilerinin, bu şekilde insafsızca cezalandırılmasının kınandığı açıklamada muhalif kesimlerin böyle fütursuzca cezalandırılmasının engellenmesi konusunda hükümetin de üstüne düşeni yapması gerektiği hatırlatıldı.
Açıklamanın tam metni:
İhya Der Davasında Verilen Karar, Yargı Despotizminin Devam Ettiğinin İlanıdır!
27 Nisan 2009 tarihinde özel yetkili Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında; Elazığ İhya Der merkez ve şubelerine polis tarafından baskın düzenlenmiş, 23 dernek üye ve yöneticisi gözaltına alınmıştı. 14 Ocak 2010 tarihinde görülen karar duruşmasında; 18 İhya Der üyesine örgüt üyeliğinden, Dernek Başkanı M. Fatih Demirtaş'a örgüt yöneticiliğinden toplamda 150 yıllık ceza verilmiş, 4 kişi de beraat etmişti. Yargıtay 9. Ağır Ceza mahkemesinde 15 Haziran'da görülen karar duruşması sonrası verilen cezalar onandı. Mahkeme heyeti; İhya Der Genel Başkanı M. Fatih Demirtaş'a Hizbullah yöneticisi olmak suçlamasıyla 15 yıl, eski Palu İhya-Der Temsilcisi Celal Şahin, dernek üyeleri, Şemsettin Yıldız, Zeki Açıkgöz, Yavuz Öner, Ali Taş, Yusuf Zaman, Mehmet Susatan, Nimettullah Ölmezoğlu, Necati Karataş, Harun Ayaş, gazeteci Ali Aslan Işık, Leyla Ülgen, Mahmut Şahin, Miyase Ölmez, Selahattin Çelik, İsmail Sağlam, Hüseyin Öztürk'e Hizbullah'a üye olmaktan 7,5 yıl hapis cezası verdi.
Hatırlanacağı üzere, 2009 Nisan ayında İhya Der'in Elazığ'daki merkezi ile Malatya, Palu ve Kovancılar şubelerine yapılan baskınlarla başlayan dava süreci, sanık sayısının fazlalığına rağmen 8 ay gibi kısa sürede tamamlanmıştı. Kolluk aşamasından itibaren birçok hak ihlalinin yaşandığı bu dava süreci, adeta önceden verilen bir kararın bir an evvel kayıt altına alınması için kurulmuş bir oyunu andırıyordu.
İsrail'in Gazze saldırısını protesto için gıyabi cenaze namazı organize edilmesi, Mekke'nin Fethi yıldönümünün kutlanması, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, Kerbela faciasının anılması gibi etkinliklerin düzenlenmesi; söz konusu yargılamalara esas teşkil eden iddianamede İhya Der'in işlediği suçlar olarak tarif edilmişti. Birçok kesiminin ortak duyarlılığını yansıtan ve yasalara göre legal olan bu faaliyetlerin tümü, bu davada, zorlama yorumlarla bir örgüt bağlantısı kurularak "terör suçu; yasadışı örgütsel faaliyet" kapsamında değerlendirilmiş ve birçok üye ve yöneticiye yıllarca hapis cezası verilmiştir.
İhya Der kararı; yargının, istediği anda, herhangi bir derneğin (veya kesimin-kişinin-düşüncenin) yasal faaliyetlerini, kurmaca bir örgüt bağlantısı ve hukuksuz yorumlarla cezalandırabileceği anlamına gelmektedir. Bu karar, silahla irtibatı olmadığı bilinen ve mahkemece de tespit edilemediği halde "silahsız" terör örgütü suçlamasıyla üyeleri mahkûm edilen Hizbut Tahrir davasını hatırlatmaktadır. Bu yorum biçimi maalesef yüksek yargı kararlarının niteliği gereği emsal olarak görülecek ve bir ceza yasası maddesi gibi bundan sonraki kararlara dayanak teşkil edilebilecektir.
İhya Der davası, hem işleyiş hem de içerik itibariyle 28 Şubat sürecinde, vesayetçi yargı düzeninin Müslümanlara yönelik bitmek bilmeyen korkunç hukuksuzluğunu hatırlatmıştır. Yargı reformu ile özgürlüklerin ve temel hakların önündeki engellerin kaldırılması beklenirken, verilen bu ağır cezalar, yargıda değişen bir şeyin olmadığını göstermektedir.
Yargıtay 9. Dairesi'nin vermiş olduğu bu karar ne hukuk mantığı açısından bir zemine oturtulabilir, ne de hukukun genel kaideleriyle bağdaştırılabilir. İhya Der üyelerinin ve yöneticilerinin, bu şekilde insafsızca cezalandırılmasını kınıyoruz. Bu yargılama sürecinin ve verilen cezaların örgütlenme, düşünce ve ifade gibi temel insan haklarına aykırı olduğunu değerlendiriyoruz. Muhalif olarak görülen kesimlerin böyle fütursuzca cezalandırılmalarının engellenmesi ve yargıda keyfiliğin son bulması için hükümet, derhal üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve bu cezalandırmaya zemin teşkil eden yasa yorumuna karşı tedbir almalıdır.
ÖZGÜR-DER DİYARBAKIR ŞUBESİ