Özgür-Der: "28 Şubat Süreci Bitmedi!"
Özgür-Der: Darbe planlarına karışanların yargı önüne çıkarılmaya çalışıldığı, çeşitli konularda “açılım”ların gündeme geldiği bir dönemde başörtüsü yasağının, yapılacak yasal düzenlemelerle kaldırılması bir yana ilköğretim çocuklarını kapsayacak şekilde genişletilmesini anlamak mümkün değildir.
Diyarbakır'daki ilköğretim okullarında Ece Nur Özel'den sonra başörtüsü yasağı nedeniyle baskı gören Büşra Ayata ve Sebiha Alaş hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Başkanı Serdar Bülent Yılmaz, Kemalist ve laik sistemin bürokratik kadrolarının, İslami değerlerle olan savaşlarını başörtüsü üzerinden sürdürdüklerine dikkat çekti.
İlköğretim okullarından üniversitelere, özel sektörden resmi dairelere kadar her alanda başörtüsü yasağının hâlâ ısrarla sürdürüldüğünü belirten Yılmaz, "28 Şubat süreci bitti!" diyenlere de devam eden yasağı gösteriyor. Sınav başvurularında başörtülü fotoğrafın hala kabul edilmediğini, başörtülüler öğrencilerin sınav salonlarından çıkarıldığını, üniversite kayıtlarının engellendiğini, okul gezilerinde otobüslerden indirildiklerini ve dahi ilköğretimde okuyan çocukların tecrit ve sürgün edildiklerini ifade eden Yılmaz, 28 Şubat darbesinin halkla, halkın İslami değerleriyle yürütülen savaşın sembolü olduğunu söyledi.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nden yapılan açıklama:
İlköğretimdeki Keyfi Başörtüsü Yasağı Yeni Mağduriyetlere Neden Oluyor
04.03.2010 / Diyarbakır
Diyarbakır'da Hamravat İlköğretim Okulu'nda başörtüsü taktığı gerekçesiyle okulunda çeşitli eziyetlere maruz bırakıldıktan sonra sürgün edilen 12 yaşındaki Ece Nur Özel'in mağduriyeti devam ederken, başörtülü iki kız öğrencinin daha keyfi yasağa maruz kaldıkları ortaya çıktı.
Şair Sırrı Hanım İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Büşra Ayata ile Yenişehir İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Sebiha Alaş adlı öğrenciler okula başörtüleriyle gitmek isteyince okul yönetimleri tarafından önce "ikna" yoluyla başları açılmak istenmiş, öğrenciler başlarını açmayınca bu kez tecrit ve sürgün etme yoluna gidilmiştir.
Kızının kendi isteğiyle başörtülü olarak okula gittiğini belirten Şair Sırrı Hanım İlköğretim Okulu öğrencisi Büşra Ayata'nın babası Sezai Ayata, okul yönetimi tarafından kızının müdür odasında ikna edilmeye zorlandığını, derslere alınmadığını ve bu çabalar sonuç vermeyince kızının disiplin kuruluna verildiğini söylemektedir. Yenişehir İlköğretim Okulu öğrencisi Sebiha Alaş'ın babası Necmettin Alaş ise okul yönetimi tarafından kızına kendisinin haberi olmadan ve zorla "Ben başörtülü olarak okula geldiğim için verilen cezayı kabul ediyorum" şeklinde bazı belgelerin imzalattırıldığını ve cezalandırıldığını ifade etmektedir.
Daha önce Ece Nur Özel'e reva görülen zulümlerin benzerleri Ayata ve Alaş'a reva görülmektedir. Başörtüsü yasağı mevzuatlardaki yasal boşluklardan faydalanılarak keyfi bir şekilde uygulanmaktadır. Yasağın "zorunlu eğitim" olan ilköğretim okullarına kadar uzanması, keyfiliğin vardığı noktayı göstermektedir.
Başörtüsü yasağını çocuklar üzerinde uygulayacak kadar adalet ve vicdan yoksunu despotik bir zihniyetle karşı karşıyayız. Kemalist ve laik sistemin bürokratik kadroları, İslami değerlerle olan savaşlarını başörtüsü üzerinden sürdürmektedirler. Yasakçılar, "kamusal alan" saçmalığının ürettiği keyfi bir dayatmayla; ilköğretim okullarından üniversitelere, özel sektörden resmi dairelere kadar her alanda başörtüsü yasağının hâlâ ısrarla savunucusu ve uygulayıcısı olabilmektedirler.
28 Şubat postmodern darbe döneminde pervasızca uygulanan, yüz binlerce öğrencinin eğitim hakkını elinden alarak milyonlarca insanın mağduriyetine neden olan başörtülülere yönelik yasak, 28 Şubat darbesinin 13. yıl dönümde de devam ettiriliyor.
28 Şubat darbesi bitti diyen hükümet çevreleri, acımasızca sürdürülen başörtüsü yasağına ve bu yasak karşısındaki acziyetlerine bakmalıdırlar. Zira 28 Şubat darbesinin halkla, halkın İslami değerleriyle yürüttüğü savaşın sembollerinin başında başörtüsü geliyordu. Hukuku ayaklar altına alan, temel hak ve özgülüklere pranga vuran, başörtülülerin sağlık hakkını bile elinden alan yasakların adıdır 28 Şubat. 28 Şubat postmodern darbesi "on yıl sürdü" diyenler, sınav başvurularında başörtülü fotoğrafın hala kabul edilmemesini, başörtülülerin sınav salonlarından çıkarılmasını, başörtülü öğrencilerin üniversite kayıtlarının engellenmesini, okul gezilerine katılan başörtülülerin otobüslerden indirilmesini ve dahi ilköğretimde okuyan çocukların tecrit ve sürgün edilmelerini ya görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar.
Darbe planlarına karışanların yargı önüne çıkarılmaya çalışıldığı, çeşitli konularda "açılım"ların gündeme geldiği bir dönemde başörtüsü yasağının, yapılacak yasal düzenlemelerle kaldırılması bir yana ilköğretim çocuklarını kapsayacak şekilde genişletilmesini anlamak mümkün değildir.
Ece Nur Özel'in sürgün edilmesiyle başlayan, Büşra Ayata ve Sebiha Alaş ile sürdürülen bu keyfi yasağı kınıyor, mağduriyetler daha fazla çoğalmadan yetkilileri önlem almaya çağırıyoruz.
Yasakçıların Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun "mevcut mevzuat hükümleri" söyleminden beslendiğini hatırlatıyor, Ak Parti iktidarını insan hak ve özgürlüklerine aykırı olan söz konusu "mevzuat hükümleri"ni gözden geçirmeye davet ediyoruz.
ÖZGÜR-DER DİYARBAKIR ŞUBESİ
İLGİLİ HABERLER: