Militarizm Gemiyi Azıya Aldı: Ölmemek Suç?
Dağlıca baskınında sekiz askerin esir alınması ile ilgili olarak bazı kesimlerden "Türk askeri esir olacağına ölmeyi yeğler" şeklinde gayr-ı insani hamasi tepkiler geldi.
Dağlıca baskınında sekiz askerin esir alınması ile ilgili olarak bazı kesimlerden "Türk askeri esir olacağına ölmeyi yeğler" şeklinde gayr-ı insani hamasi tepkiler geldi. Esir alınan askerleri almaya giden DTP'li milletvekilleri acımasızca eleştirildi. Konu olabilecek en iyi şekilde ve hiçbir krize mahal kalmadan çözüldü. Ancak, sekiz askerin oligarşi tarafından üretilen kirli bir savaşta ölmeyip çaresizlik içinde teslim olması belli ki birilerinin "Türklük Gururu"nu incitti ve askerlerin serbest bırakılmasından hoşnut olmadılar. Devlet erkânından aracı olanlara teşekkür etmesi beklenirken, bu nezaketi göstermedikleri gibi incinen gururlarının hıncını serbest bırakılan askerlerden aldılar. Esir alınan askerlere yüklenmeyi daha "ilkeli", "soylu" ve kahramanca bulmuş olacaklar ki başta hükümet kanadı olmak üzere hiç kimse, 200 PKK'linin elini kolunu sallayarak sınırı geçmesinde genelkurmayın zaaf ve sorumluluğu olup olmadığını sorgulama ihtiyacı duymadı.
Adaletsizliği çeşitli defalar tescil edilen "adalet"in bakanı olan Mehmet Ali Şahin, askerlerin özgürlüğüne kavuşmasından rahatsız olduğunu açık bir şekilde ifade etti. İnsan yaşamının bu ülkede değersiz olduğunu biliyorduk ama bunu adında ADALET olan bir partinin ADALET bakanından duymak garipsenecek bir hal. AK Parti giderek daha fazla şahinleşiyor ve daha fazla militarist dili kuşanıyor. Şoven duyguların azdırdığı toplumsal histeriye eşlik ediyor ve ölmemeyi suç sayıyor.
Ortada ailelerin ve toplumun beklentileri doğrultusunda yapılan ve olumlu neticelenen insani bir girişim varken militarist zihniyet bunu görmek ve takdir etmek şöyle dursun bilakis boğmak istiyor.
Bir yandan şoven medya, partiler ve "Adalet" bakanının linçine maruz kalan askerler, diğer yandan da "vatana ihanet" iddiasıyla günlerce sorgulandılar ve son olarak, 'emre itaatsizlik etmek' ve "İzinsiz bir şekilde başka ülkenin topraklarına geçerek pasaport kanununa muhalefet etmek" gerekçesiyle tutuklanarak Van Askeri Cezaevi'ne gönderildiler. Böylece medya, siyaset, hükümet, genelkurmay ve yargı kıskacına alınan askerler ölmemenin bedelini ölmekten beter edilerek ödediler.
Kürt sorununun içinden çıkılmaz bir hal almasını sağlayanların şimdilerde yaptıkları itiraflar da gösteriyor ki, yaşanan kirli ve kanlı bu süreç, devlete egemen olan ırkçı, asimilasyoncu ve imhaya dayalı militarist yönetimin sonucu. Hesap sorulacak ve cezalandırılacak olanlar bu sekiz asker değil, bu kirli savaşı üreten ve sürdüren militarist kişi ve zihniyetler olmalıdır. Bu nedenle söz konusu sekiz asker derhal serbest bırakılmalıdır. Hükümet şoven söylemlere prim vermek ve çanak tutmak yerine siyasi sorumluluk almalı ve siyaset yapmanın da acıların bitmesinin de bu kirli savaşın durdurulmasıyla mümkün olduğunun bilincinde olarak hareket etmelidir.
Av. Serdar Bülent Yılmaz
Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği
Diyarbakır Şubesi