Kur’an’ın Anlaşılmasına Adanan Üç Hayat
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin seminerler dizisi “İsmail Hatip Erzen, Said Çekmegil, Said Ertürk’ün Etkileri” konusuyla devam etti.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesinin bu yıl "Türkiye'de İslami Hareket Tecrübeleri"ni konu edindiği seminerler dizisinin onbirincisi dün akşam Özgür-Der Selahattin Eyyubî Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
İsmail Hatip Erzen, Said Çekmegil ve Said Ertürk'ün İslami harekete etkilerinin konuşulduğu seminerde, Yakup Ballı, her üç alimin de Kur'an-ın anlaşılması ve hayata aktarılması noktasında büyük gayretler ortaya koyduklarına vurgu yaptı.
İsmail Hatip Erzen'in hayatı ve etkileri
İsmail Hatip Erzen'in hayatı hakkında verdiği bilgi ile konuşmasına başlayan Yakup Ballı, "Hatip Erzen 1882'de Siirt'te doğdu. Siirt'te mahalle mektebinden sonra Rüştiye'de ayrıca çeşitli medreselerde tahsil gördü. Ardından Mısır'a giderek Ezher üniversitesinde 7 yıl İslami ilimleri tahsil etti. Müderrislik, Arapça öğretmenliği, hatiplik ve bir çok ilin müftülüklerinde bulundu."dedi.
Şafii mezhebini benimseyen ve Selefin yolunu takip etmeye çalışan Erzen'in bid'at ve hurafelere aman vermediğini söyleyen Ballı, etrafındakilere en önemli iki mesajının Kur'ân'ın unutulmaması ve tebliğin ihmal edilmemesi olduğunu kaydetti.
Erzen'in olumlu etkilerinin "İslami hakikatler" çalışmasında ve "Malatya ekolü" olarak anılan yapıda belirgin bir şekilde görüldüğüne dikkat çeken Ballı, "Hatip Erzen İslami anlayışın yenilenmesi, İslami düşüncenin müslüman toplumların çağdaş durumlarına ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir tazeliğe kavuşturulması ve müslüman zihnin vahiyle yeniden buluşması için türlü engellerle mücadele etmiştir. Bu anlayışı doğrultusunda yanlış tanımlanmış birçok kavramı Kur'ani anlamlarına kavuşturmaya ve İslam kültürünü hâkimiyeti altına alan birçok hurafeyi ayıklamaya çalışmış, bu yolda kararlı ve mücadeleci bir kişilik sergilemiş aynı zamanda devrin kimi yöneticileriyle de mücadele ede bilmiş birisidir."şeklinde konuştu.
Said Çekmegil'in düşüncesi ve etkileri
Konuşmasına Sait Çekmegil ile devam eden Ballı, doğruları konuşmanın ve yazmanın zor olduğu bu devirde Çekmegil'in evvela konferanslarıyla ön plana çıktığını ve daha genç yaşında tespit ettiği "nemelazım" yerine "bana lazım" diyerek davaya omuz verdiğini söyledi.
Çekmegil'in işe önce Kur'an-ın anlaşılmasından başladığını kaydeden Ballı, bu amaçla aralarında Alâeddin Gürün ve Şeyho Duman'ında bulunduğu ekiple "Malatya Fikir Kulübü"nün kurulduğunu, buralarda "İslâmî algılarında net bir tevhidi çizgi, meselelere Kur'an merkezli bir bakış, batıl ve hurafelere karşı kesin ve keskin bir eleştirel duruş, hatta genel anlamda kritikçi bir gelenek olan bu ekolün en kısa tarifi şudur: 'Taklitten kurtul, tahkike yüksel, üzerinde düşünmediğin, çilesini çekmediğin hiçbir fikir senin değildir." gibi tartışmalar yapıldığını söyledi.
Çekmegil'in fikirleri hakkında da bilgi veren Ballı, "Çekmegil, delile-belgeye önem verir, uluorta hadis rivayet edenlere delilini sorar, "dava delil ile izzet kazanır" derdi. İnsanları Kur'an'ı referans almaya, tenkide önem vermeye ve bir disipline dayalı kritiğe ve itidale çağırıyordu. Takvayı, nafilenin çokluğunda değil, farzlarda istikrarlı olmada arardı. Kimseye mutlak veli denilmeyeceğini, İnsanın çizgisi hak üzere olduğunda ve haram işlerden kaçındığında iyi bir Müslüman, İslami gayret taşıyanların Allah'ın velisi olabileceğini söyler. Yalnız vahyi gerçeğe dayanır, Kur'an ve sünnet dışı safsatalara değer vermez, delilsiz konuşanları dinlemez, Allah'ın murat ettiği mananın dışında hiçbir tevil, tefsir ve anlayışa itibar etmez."dedi.
Çekmegil'in Türkiye fikir atmosferinde tartışılan bir insan ve bir ekol meydana getirdiğine ve "Vahye Göre Büyük Zulüm, İyi Niyet Anlayışımız, Mü'minde Hürriyet, Münevver Anlayışımız, Siyaset Anlayışımız, İbadet Anlayışımız, Sünnet-İ Seniyye, Tenkid ve Tetkiklerde Metod" gibi 37 adet önemli çapta kitap yazdığını belirtti.
Said Ertürk'ün düşüncesi ve etkileri
Türkiye Müslümanlarının gündemine Kur'an'ı yeniden sokmayı amaçlayan bu akımın öncülüğünü yapanlardan birinin de Sait Ertürk olduğunu ifade eden konuşmacı, 1956'da başlayan Malatya döneminin, Ertürk'ün düşünce ve mücadele hayatında bir dönüm noktası teşkil ettiğini kaydetti.
Ballı, Ertürk'ü, Kur'an'a vakıf olması ve bunu hayatının bir parçası yaparak Allah'ın kitabını hayatın yegâne gündemi haline getirmek için verdiği ciddi ve kalıcı etkinliklerle, değerli bir âlim ve bir aksiyon adamı olarak nitelendirdi.
Ertürk'ün, Kur'an dışında oluşmuş bir kültürün verileriyle Kur'an'a yaklaşmanın, ne kadar İslamî motifler taşısa da, bu kültürün sağlıklı yorumlar üretmeyeceğini inandığını ifade eden konuşmacı, "Kur'an'a öncelikle ve asıl olarak yine kendi merceğinden bakılmasının zorunlu olduğunu düşünüyordu. Bunu söylerken 'sünnet'in yol göstericiliğini göz ardı etmiyor, Kur'an dışındaki bütün çalışmaların ve disiplinlerin bağımsız birer analiz aracı olarak değil, ancak yine Kur'an'ın kendi kendini açıklayan özelliği ışığında sorgulandıktan sonra bir anlam taşımaları gerektiğine inanıyordu.
Hiç bir fıkhı/ilmî temele dayanmayan, insanların beyinlerinden önce onların heyecan ve hislerine hitab ederek muhalefet yapmayı hedefleyen, sloganlar veya eleştiriye kapalı dar fikir kalıplarıyla yürütülmeye çalışılan hareketlere sıcak bakmadı. Halkın zihninde yaşayan çürümüş geleneksel değerleri Kur'an'ın ışığında yeniden gözden geçirerek ayıklamayı ve böylece daha sağlıklı bir fikri zemin oluşturmayı önemsemeden bu geleneksel değerleri harekete geçirerek hedefe ulaşmayı daha doğru gören bir mücadele anlayışına hiç bir şekilde katılmadı. O'nun için sorun, öncelikle müslümanın kafasının içindeki bilginin nasıl arındırılabileceği ve bu bilginin müslümanın kendi kimliğine yeniden kavuşturulması için nasıl etkin bir biçimde kullanılabileceği idi. Bilginin kaynaklık etmediği bir mücadelenin de, hiç bir hayat sancısı taşımayan bir bilgi yığınının da aynı ölçüde yozlaştırıcı olduğuna inanıyordu."şeklinde konuştu.