“Hak, Adalet, Özgürlük ve Meşruiyet”
Diyarbakır Özgür-Der’in aylık programlar dizisinde mart ayında “Hak, Adalet, Özgürlük ve Meşruiyet” konuşuldu.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin her ay periyodik olarak düzenlendiği programların altıncısı Muharrem Balcı'nın "Hak, Adalet, Özgürlük ve Meşruiyet" semineriyle devam etti.
Ömer Arslan'ın konuşmacı hakkında verdiği kısa biyografilerin ardından geçilen seminerde genel olarak, hak, adalet, özgürlük ve meşruiyet kavramlarının anlamı ve kullanımı, hukukun krizinin, hak, adalet, özgürlük ve meşruiyet kavramlarının zihinlerdeki dağınıklığı ve kargaşası, ilahi vahye yabancılaşma ve hukukun meşruiyet krizi ve Türkiye'deki hukuk sisteminin çelişkileri üzerinde duruldu.
HUKUKUN BÜTÜN KAVRAMLARI İLAHİ KAVRAMLARDIR
Düşünce mekanizmamızın sağlıklı çalışması için kavramlaştırmamız ve bu kavramları içselleştirmemiz gerektiğinin altını çizerek konuşmasına başlayan Muharrem Balcı, hukukun bütün kavramlarının Kur'an-ın kavramları olduğu iddiasında bulundu. Balcı, "ilahi ya da beşeri hukukun bütün kavramları aynı zamanda Kur'an-ın kavramlarıdır. Nerede hukuktan bahsediliyorsa oradaki bütün kavramların karşılığı bazen de kendisi Kur'anda vardır. Dolayısıyla Kur'an okurken hak merkezli okuduğumuzda, hukuk merkezli okuduğumuzda oradan çok şeyler çıkarabiliriz. Bunu yaptığımızda Müslüman hukukçu oluyoruz. Bunu yapamadığımızda tekniksen hukukçu oluyoruz. Hukuk kavramlarında Allah'ın söz söylediği yerde insanların sadece buna teslim olma zorunluluğu var. Uygulanan ilahi hukuk sistemi dünyada yok. Mış! gibi yapanlar var. Şeriatı uyguladıklarını iddia edenler var ama böyle bir vaka yok. Bütün hukuk sistemleri ilahi hukuk sistemine yönelmiş durumda. Bunu arabuluculuk, uzlaştırma ve tahkim/hakemden anlıyoruz. Bakınız bütün bu kurumlar İslam'ın hukukunun kurumlarıdır. Türkiye şimdi bunları alıyor nereden alıyor? Amerika'dan alıyor."
HUKUK DEVLETİNİ HUKUK TOPLUMU OLUŞTURABİLİR
Bütün siyasilerin iddialarının aksine Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığı tespitinde bulunan Balcı, "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir" sözünün yanlış değil ve fakat koca bir yalan olduğunu söyledi. Ağaca çıkılarak adalet aranan bir devlete hukuk devleti denemeyeceğini belirtti. Fıtrata ve evrensel değerlere aykırı olmayan, etkili bir biçimde herkese eşit uygulanabilen bir hukuk düzeninde, bu düzenin gerektirdiği tüm koşulları öngörebilen bir hukuk toplumu içinde gerçekleştirilebileceğini; bunun yolunun da karmaşıksız, uyulabilen ve etkili olmadan geçtiğini; ancak böyle bir topluma "hukuk toplumu" denilebileceğini söyledi. Hukuk devletini hukuk toplumunun oluşturabileceğini dile getiren konuşmacı, "Türkiye bir hukuk toplumu mu?" diye sordu ve bir ülkenin hukuk sistemi olabilmesinin asgari şartlarını şu şekilde somutlaştırdı: "Bir ülkenin hukuk toplumu olması için hukuk bilgisinin yaygınlaşmış, kılcal damarlara kadar ulaşmış olması lazım. Yani 'ne benim lehimedir, ne aleyhimedir' ilkesini bilmesi lazım. Türkiye'deki toplum bunu biliyor mu? Hayır. İnsanlar lehine ve aleyhine olan özgürlüklerini ve yükümlülüklerini bilmiyorlar. Bilmedikleri için suç işleniyor. O halde hukuk bilgisinin yaygınlaştırılması lazım ki, bir hukuk toplumu olsun. Bu da bilgiyle olur, iletişimle olur…"
İNSANLIK ONURU, FARKINDALIKLA BAŞLAR
Hak, hukuk, doğal/tabi hukuk, kişisel haklar, özgürlüğün kökü, özgürlükten vazgeçme hakkı ve sınırları, adalet ve hakikat ilişkisi, çoğunluk sisteminin evrenselliği ve meşruiyetin kaynağı/dayanağı gibi konuları etraflıca irdeleyen Balcı, Alak Suresi'nde geçen alak/aleka/alâka kavramının, izahında ve kullanılmasında aşkın bir izah ve yaşam şekli sunduğunu kaydetti. Hak, hukuk, adalet ve özgürlüğe ulaşmada farkındalık oluşturmanın önemini üzerinde durdu. "İnsanlık onuru, farkındalıkla başlar ne zaman birileri insan hakları için yola çıkmışsa, diğerleri, bu insanlara borçlanır. İnsana, bundan daha büyük onur verilmemiştir" diye konuştu. Hukuk ve iktidar ilişkisine değindi. Lord Action'un "iktidar, ifsad eder; mutlak iktidar, mutlak ifsad eder" sözünü hatırlattı.