Diyarbakır’daki 72 Kurumdan YDG-H Saldırılarına Kınama!
Son günlerde HÜDA-PAR çevresine yönelik artış gösteren hedef göstermeler ve saldırılar protesto edildi.
Uzun süreden beri İslami kimlikleriyle bilinen kurum ve şahsiyetlere yönelik artış gösteren molotoflu ve silahlı saldırılar Diyarbakır’da düzenlenen kitlesel basın açıklamasıyla kınandı.
Diyarbakır’da faaliyetlerini sürdüren 72 kurumun destek verdiği eylem Ulu Camii önünde gerçekleştirildi. Cuma namazı çıkışı toplanan kalabalık topluluk Kürt illerinde yürürlüğe konulmak istenen provakasyona dikkat çekerek, PKK-BDP çevresinden saldırılarını durdurması ve sağduyulu hareket edilmesi çağrısı yapıldı.
Zaman zaman tekbir ve saldırıların telin edildiği sloganların da atıldığı eylemde topluluk adına basın açıklamasını BEM-BİR-SEN İl Başkanı İbrahim Gökdemir okudu.
Açıklamanın tam metni:
BASINA VE KAMUOYUNA
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
“Allah’a karşı yalan uydurandan dahi zalim kimdir? İşte bunlar Rablerine arz edilecekler ve şahitlerde Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır diyeceklerdir. Biliniz ki; Allah’ın laneti zalimler üzerinedir. Onlar (halkı)Allah yolunda alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar Ahreti inkâr edenlerin ta kendileridir. (Hud 18-19)
Büyük acıların yaşandığı coğrafyamızda tarihi bir süreç yaşanmaktadır. Barışın, Kardeşliğin, Hoşgörünün, İnsani değerlere ve farklılıklara saygının hiç tartışılmadığı kadar tartışıldığı günlerdeyiz. Onlarca yıldır savaşın, yıkımın, acıların, göçlerin yaşandığı; sağduyulu eylemselliğin, siyasetin hiç konuşulamadığı coğrafyamızda tam da barış ve kardeşliğin tartışıldığı bu günlerde, yaşanan çatışmalar bölgemiz için yeni bir provokasyonun fitilini ateşlemiş bulunmaktadır.
Her zamandan daha çok ihtiyaç duyduğumuz barış ortamı, çatışmadan beslenen derin ve karanlık güç odaklarının, özelikle kandan, şiddetten ve kaostan beslenenler son günlerde tekrar aktif olarak faaliyete başlamışlardır.
Bölgemizde İslam’ı Sivil Toplum Kuruluşlarına onlarca kez gerçekleştirilen tedhiş, tehdit ve provakasyun saldırılarına rağmen, STK yetkilileri ve bünyesindeki İslami duyarlılığa sahip kitleleri provake olmayıp sabır ve sağduyu ile hareket etmeleri doğru olan ve takdire şayan bir davranıştır.
Yıllardır sistemin baskı ve zulmü altında yaşam savaşı veren Müslüman bölge halkı, tam da çözüm süreciyle birlikte ülkemizde esmeye başlayan barış rüzgarları ile rahat bir nefes alma arzusunda iken, militarist tahakküm kurarak muhalif sesleri kısmak isteyenlerin, farklılıklara tahammül edemeyenlerin bölgeyi şiddet yoluyla yeniden kaos ortamına sürüklemek istemesi manidardır.
Yıllardır bölgemizde yaşanan ve son günlerde iyiden iyiye yoğunlaşan saldırıları gerçekleştiren kesimlerin temel gayesi fitne ve fesat çıkararak Kürt halkıyla İslami kesim arasına korku bariyeri örmek, İslami grupların çalışmalarını engellemektir. Bölgemizde Rabbimizin dinini yaşama ve bu amaçla toplumu ıslah etme çabası içinde olan yapılara, kurumlara ve mütedeyyin şahsiyetlere reva görülen bu baskı ve zulüm, aslında bölge halkının İslami kimliğine ve dini duyarlılığına yapılmış bir saldırı olarak görülmelidir.
Unutulmamalıdır ki; Kürt halkı Müslümandır ve İslami kimlik olarak benimsemektedir. Kürt halkının değerlerini hiçe sayan, buna muğayir davranan ve İslami kimliğe tahammül edemeyenler Müslüman Kürt halkıyla İslam arasına asla mesafe koyamayacaklardır. Halkı değerleri ile kabullenmek o toplum adına siyaset yaptığını iddia eden her siyasinin öncelikli görevi olmalıdır. Halkın değerlerinden uzak ve dini yaşamı ile örtüşmeyen seküler politik anlayış, halkımızı temsil etmekten uzak ve tarihin çöplüğünde olmaya mahkûm olacaktır.
Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki; bölgemizde İslami STK’lara yönelik bu tür saldırıların önüne geçilmezse, coğrafyamızda kan ve şiddetten beslenenler daha bir palazlanacak, militarist vesayet özlemi duyanlar yeni bir hâkimiyet alanına kavuşmuş olacaktır. Bölgemizi kasıp kavuracak bu fitne ateşi sadece bölgemizle sınırlı kalmayacak tüm ülkeyi etkisi altına alacaktır.
Hafta başında Batman’da gerçekleşen, Bölgeyi korku ortamına sürükleyen ve bir vatandaşın ölümü ile menfur bir olay yaşanmıştır. Öncelikle bu saldırıda yaşamını yitiren Özcan Temel isimli gencin ailesine sabır diliyoruz. Kürt halkının siyasi temsilliyetini elinde bulundurduğunu iddia eden siyasilerin daha önce yaşanan D.Ü Öğrenci olaylarında olduğu gibi, BDP Eş Başkanı Kışanak’ın da aynı şekilde olayın faili belli olmadan alelacele ve sorumsuzca “Özcan arkadaşımızın kanı HÜDA PAR'a sıçramıştır." beyanı ile adeta fitne ateşine benzinle gidilmiştir. Aynı şekilde olay aydınlanmadan KCK tarafından yapılan açıklamayla HÜDA-PAR hedef gösterilmiş, bölgedeki STK’lara mütemadiyen saldıran “öz savunma güçlerine” yeni hedefler gösterilerek saldırın talimatı verilmiştir.
Olay daha sıcakken ve olay yerine henüz polis bile gelmemişken BDP yöneticilerinin kışkırtıcı beyanları, takip eden günlerde KCK’nin kaosu derinleştirmeye matuf açıklaması ile halkın galeyana getirilmesi, gerilimin artırılması ve çatışma zemini oluşturma çabası kaygı vericidir ve oldukça manidardır. Bu yönüyle siyasilerin bu tür olaylar ile ilgili kullanacağı dil daha temkinli olmalıdır. Provakatif söylem ve tutum terk edilmeli, gereksiz ve mesnetsiz suçlamalardan vazgeçilmeli, halkın huzur ve emniyeti her türlü siyasi ve politik endişelerin üzerinde tutulmalıdır.
Bu güne kadar yapılan yüzlerce saldırı karşısında kolluk kuvvetleri ve emniyet güçlerinin saldırganlara yönelik somut tedbirler almaması ve hiçbir failin yakalanmamış olması adeta saldırganlara prim ve cesaret vermektedir. Başta hükümet olmak üzere, tüm yetkilileri bölgede barış ortamının tesisi için üzerlerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz. Devlet-hükümet üzerine düşen görevleri yerine getirmediği sürece, bu kaosun mimarları arasında anılacaktır.
Özelikle Bölge halkımız ve bu topraklar yeterince baskı ve şiddet görmüştür. Bölge halkı çatışmalardan yorulmuş, bıkmış ve usanmıştır. Bu halk artık huzur ve sükûnet ortamı arzulamaktadır. Bölgemizde aktif siyaset yapan siyasi yetkililer huzur ve sükûnetin temini için siyaset yapmalıdırlar. Özelikle bu süreçte atılacak her yanlış adımın büyük kayıpları ve menfi etkileri olacaktır.
Bölgemizde ve genelde Ülkemizde toplumun huzur ve barış ortamını dinamitleyen, genç nesilleri ateşe sürükleyen ve çevreyi yakıp-yıkan tehdit eden, eylemleri provake eden ve tetikleyenleri kamuoyu nezdinde şiddetle kınıyoruz. Bu yaklaşımın, gerilim siyasetinin ve hassaten dindar kesimi hedef gösteren saldırgan siyasi anlayışın karşısında olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.
Bu anlamda bu güne kadar bölgede şiddete uğrayan, mağdur edilen ve hedef gösterilmesine rağmen, sabır ve metanetle bölgenin huzur ve sükûnetini düşünerek olgun davranan tüm Sivil Toplum Kuruluşlarını ve mütedeyyin camiaları tutum ve tavırlarından dolayı takdir ediyoruz
Yeniden bir çatışma ve şiddet ortamına sürükleyecek bu adımlardan fazlasıyla kaygı duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Fitne ve kaos ortamı oluşturma peşinde olanlara fırsat verilmemelidir. Böyle yapan kim olursa olsun eleştirilmeli ve dışlanmalıdır.
Bir kere daha hatırlatıyoruz. Bu tür saldırılarla dindar kesimlerin faaliyetleri ve çalışmaları engellenemeyecektir. Bu tür tavırlar sadece acziyetin, fikir kısırlığının ve siyasi yetersizliğin bir yansımasıdır. Ve hiç kuşkusuz bu saldırılara bakarak tüm halkımız, seküler kesimlerin eline fırsat geçtiğinde nasıl bir ortam tesis etmeye niyetli olduklarını, zulüm ve propagandalarına boyun eğmeyen diğer muhalif oluşumlara karşı nasıl saldırganlaşabileceklerini de açıkça görmekte ve öğrenmektedir
Adil ve tarafsız Sivil Toplum Kuruluşları olaya müdahil olmalıdır. Kamuoyu önünde yetkiyi elinde bulunduran etkili olduklarını düşündüğümüz tüm resmi ve sivil toplum kuruluşları, muhtemel yeni olayları önleyecek önlemler almaya davet ediyoruz.
Ayrıca Bölge Milletvekillerinin tarafgir tutum takınma pozisyonuna girmemelerini, olayın siyasi tarafları ve kurum ve Kuruluşları akli selim ile sükûnete davet ediyoruz.