Diyarbakır’da “Samimiyet ve İhlas” konuşuldu
Diyarbakır haftalık sohbetlerinde “Samimiyet ve İhlas” başlığı ele alındı.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi haftalık Salı Sohbetlerinde bu hafta Yavuz Karaoğlu’nun sunumu ile Samimiyet ve İhlas konusu konuşuldu.
Özgür-Der konferans salonunda gerçekleşirken programın sunuculuğunu Recep Doğru yaptı.
Nureddin Yargıcı’nın Kur’an tilaveti ardından Yavuz Karaoğlu sözlerine başladı.
Konuşmasına kavramların insan tasavvurunun, zihin ve şahsiyetinin inşasında yer aldığı merkezi konuma değinerek başlayan Karaoğlu; tasavvur, zihin ve şahsiyet arasındaki sıkı bağa işaret ederek bunlardan birindeki eksikliğin yahut zaafın ulaşılacak sonucu da etkileyeceğini vurguladı.
İslam’ın mevcut olanı ıslah ve tasfiye ederken diğer yandan da toplumu ve değer sistemlerini yeniden inşa ettiğini ifade eden Karaoğlu, yüce Allah’ın hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayıran kıstasları belirttiğini kaydetti. Karaoğlu, ihlasın ise bu bağlamda inanç, kulluk ve ibadet alanlarındaki amellerin hak ve batıllığını belirleyen bir kavram olduğuna dikkat çekti.
İhlasın samimiyeti de kapsadığına temas eden Karaoğlu, ihlasın lügavi ve kavramsal manalarını açıkladı. Konuşmasını, ayet ve hadisler ekseninde ihlas kavramına yüklenen esas manayı izah ederek sürdüren Karaoğlu’nun sunumunda öne çıkan satırbaşlarını sizler için derliyoruz:
Lügat ve Kavram Manalarıyla İhlas
Kur'an-ı Kerim'de ihlas kavramı h-l-s fiil kökü ile kullanılıyor. Yedi farklı mana ile otuz bir farklı yerde geçmektedir ihlas kavramı. H-l-s kökü arınmak, ayrışmak, kurtulmak manalarına gelmektedir. Halas bir şeyden kurtulmak, ihlas ise bir şeyi saf haline dönüştürmek, saf hale getirmek demektir. Zıddı karıştırmak, saflığını bozmak manalarındaki “şevb”dir.
Nahl suresi 66. ayette işkembeden ve kandan arındırılmış bir süt ifadesi tanımlanırken halis kelimesi lügat anlamıyla kullanılmaktadır. Yine “Bu şekilde ondan umutlarını kesince baş başa verip durumu gizlice görüşmek için bir kenara çekildiler...” (Yusuf suresi /80.ayet) ayetinde “hâlaasu” ifadesi lügat manasında kullanılmıştır.
En’am suresi 139. ayette müşriklerin gebe hayvanların rahimlerindeki yavrulardan bahsederken “Bu hayvanların karınlarındaki halis/özel olarak erkeklerimiz içindir ve eşlerimize haramdır…” ifadesinde de “halisaten” kavramı bir şeye özel kılınma anlamında kullanılmaktadır.
Kur’an’da İhlas’a Yüklenen Anlam
Kuran-ı Kerimde ihlasın lügat anlamlarına dair birtakım kullanımlarından bahsettik. Şimdi Kur‘an'ın bu kavramlara yüklemiş olduğu asıl anlamı ifade etmeye çalışalım.
Kuran-ı Kerim’de ihlasın en iyi anlamını veren ayetlerden birisi de Nisa suresi 146. ayettir: “Ancak tevbe edenler durumlarını düzeltenler, Allah’a sarılan ve dinlerini Allah için has kılanlar müstesnadır. Bunlar müminlerle birliktedir. Allah müminlere büyük ecir verecektir.” Burada dini Allah’a has kılarak saflaştırmak manası söz konusudur.
Zumer suresi 3. ayet de bu hususta önemlidir: “Halis din Allah’a mahsustur. Ondan başkalarını sığınacak otorite edinenler, biz bunlara bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz derler. Şu kesin ki tartıştıkları her hususta Allah onların arasında hükmü verecektir. Allah yalanı tabiat haline getiren hiçbir nankörü asla doğru yola erdirmez.” Bu ayette din, Allah, ihlas, tahsis lamı yan yana kullanılarak başka bir dinin kabulünün asla söz konusu olmayacağı vurgulanmaktadır. Dini Allah’a has kılmamak ile şirkin kastedildiğini açık seçik ifade etmektedir bu ayet.
“Halbuki onlara ancak dini yalnız O’na has kılarak hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekatı vermeleri emrolunmuştu. Sağlam ve dosdoğru din budur.” (Beyyine suresi / 5. ayet) ayetinde hem muhlis hem de hanif olmaktan bahsedilmektedir. Burada hanif kelimesi muhlis kelimesinin mütearifi olarak kullanılmaktadır. Kur’ani kavramların bazılarının birbiriyle sıkı bir bağı vardır. Bu bağlamda kimi zaman tamamlama, kimi zaman eş anlamlı bazen ise kavramın bir yönünü öne çıkarmada yardımcı olması adına birlikte kullanımlar söz konusudur.
Ali İmran suresi 67. ayet ile Rum suresi 30. ayet dini Allah’a has kılmaktan, muhlis ve hanif olmaktan bahseden ayetlere örnektir. Bu ayetler ihlasın haniflikle, hanifliğin de fıtrat ile olan ilişkisini ortaya koymaktadır. Yani dini Allah’a has kılmak, batıldan yüz çevirip Allah’a yönelmek fıtratımızda, tabiri caizse yazılımımızda vardır. Bu ayetlerden çıkan sonucu şöyle özetleyebiliriz: Dinin sahibinin Allah olduğuna iman etmek, Allah’ın dininin ilkelerini ancak Onun belirleyeceğine iman etmek ve Allah’ın dinine ihlas ile iman etmek.
İhlas ve Şirk
Allah’ın dinine ihlas ile iman etmenin anlamı tevhide azami derecede riayet ve şirkten şiddetle kaçınmaktır. Şu durumda ihlasın birinci anlamı kişinin dini ve imanıyla ilgilidir. İmana şirkin bulaştığı bir durumda ihlastan söz etmek mümkün değildir.
İhlas kavramının bütününden koparılıp yalnızca ibadet ve zikir alanına hapsedilmesi meselenin akidevi boyutunun ıskalanmasına yol açmıştır. Oysa din hem akaid, hem ahlak hem ibadet hem muamelattır. Bunlar tümüyle birbirine bağlıdır.
Akaidde, Amelde, İbatette İhlas
Akaidde ihlas, şirki kökten reddedip akideyi Allah’a has kılmaktır. Amelde ihlas, riayı terk edip yaptığını sadece Allah için yapmaktır. İbadetlerde ihlas ise içten ve gönülden bağlılığı ifade ederek gösterişten uzak bir kulluğu gerektirir.
Aslında ihlas samimiyeti samimiyet de ihlası gerektirir. Bununla beraber günümüzde ihlasın kullanımında samimiyet anlamı ön plana çıkmaktadır. Asli anlamını yitirmediği sürece yardımcı kavramların kullanımında bir beis yoktur. Bu bağlamda ihlas kavramının alanına akideyi saflaştırmak girdiği gibi; davranışları, ibadetleri, ahlakı, bilgiyi, aklı, iradeyi, vicdanı saflaştırmak da girmektedir.
Nasıl Bir İhlas
Son olarak Kur’an’da ve hayatını Kur'an’a göre şekillendiren hazreti Peygamber' in sünnetinde örnek olmuş ihlas ve samimiyete dair birtakım özellikleri ifade edelim. İhlas insanı Allah'ı bütün sıfatlarıyla birlemeye ve yalnızca O'na kulluk yapmaya götüren bir kavramdır. Zamanın farkında olup onun değerini, onun insana verilen bir emanet olduğunu bilip hunharca, patavatsızca harcamadan Allah'ın rızasını gözeterek değerlendirmektir.
Bu anlamda ihlas Allah'a kulluğun gereği olan ibadetleri, arınmaya ve yakınlaşmaya vesile kılacak mana ve haşyet ile donatmaktır. Emaneti ehline vermek, liyakata özen göstermektir. Mekanları imkan bilip yarınlara örnek ve öncü nesiller yetiştirme ve hayırlara dönüştürmektedir ihlas. Bilgiyi bilinci istikameti, şahsiyeti inşa eden bir samimiyettir ihlas. Teslimiyetçi değil, sürekli dinamik adaleti hakim kılma çabası içerisinde olmaktır ihlas. Davayı dert edinip omuz vermek, sürekli bir çaba ve gayret içerisinde bir işi bitirince diğerine başlamaktır ihlas. İhlas besili atlar hazırlamak, ibadetleri alışkanlıklardan kurtarmaktır. Allah için sevip Allah için buğzetmek; sözün ve davanın ağırlığını taşıyacak donanım ve güce sahip olmaya gayret etmektir ihlas.
Karaoğlu sözlerini “Rabbim bizlere dinini doğru anlamayı nasip etsin ve bizleri bunun gereklerini yerine getiren, ihlasa erdirilmiş, ihlasa talip kullarından eylesin.” duasıyla sonlandırdı.