“Aile İçi Sorunlar ve Çözüm Yolları”
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi’nin her ay periyodik olarak düzenlediği programlar dizisi “Aile İçi Sorunlar ve Çözüm Yolları” konusunun irdelemesiyle sürdü.
Uzman Psikolog / Yazar Esan Gül'ün konuşmacı olarak katıldığı konferans, Nurullah Canpolat'ın Kur'an tilavetiyle başladı. Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Nimet Yıldırak'ın selamlama girişinin ardından geçilen seminerde "Aile İçi Sorunlar ve Çözüm Yolları" üst başlığı altında, aile içerisinde çıkan sorunlar, eşler arasındaki ilişkiler, çocuklar ve anne-baba ilişkileri, peygamberlerde aile, peygamber efendimizin çocuk eğitimiyle ilgili tavsiyeleri ve genel olarak çözüm önerileri tartışıldı.
AİLE BAKANLIĞI AİLEYİ BALTALAMAK İÇİN ÇALIŞIYOR
Aile içi sorunları siyasi ve aile içerisindeki ilişki biçimleri olmak üzere iki temel nedene bağlayan Esan Gül bunları şu şekilde tartıştı: "Evlenme oranının azalmasına karşın boşanma oranları artıyor. Bunun nedenlerine baktığımız zaman ben iki tane temel unsur görüyorum. Biri siyasi diğeri ise aile ile ilişki biçiminde karşımıza çıkıyor. Aileye daha fazla değer vermesi gereken muhafazakâr bir iktidar var. Tam tersi uygulamalara imza atıyor. 6284 sayılı 'İstanbul Sözleşmesi' ile de anılan bir kanun var. Bu kanun aile içi şiddeti artıran bir kanun oldu. Ailenin genetiğiyle oynayan bir kanun; Aile Bakanlığı şu an en felaket bakanlık. Özellikle aileyi korumak için değil aileyi baltalamak için çalışan bir bakanlık gibi çalışıyor. Aile içi problemlerin siyasi ayağı aile içi sorunları çözmek yerine aile içi sorunları artıran politikalar uyguluyor.
- İktidar Mücadelesi
İkinci sorunun olayın ilişki boyutunda olduğunu görüyoruz. Daha dün bir aileyle görüştüm. Yeni evliler. 20 aylık bir evlilik süreleri var. Ve bu evlilik sürecinde bunlar nişanlıyken de bana gelmişlerdi. Daha evlenmeden tartışıyorlardı. Evlendikten sonra da atışmalar-tartışmalar devam ediyor. Burada bir iktidar mücadelesi görülüyor. Yani temel nokta şu: Kimin sözü geçecek. Kadının mı sözü geçecek, erkeğin mi sözü geçecek? Yani benim dediğim mi olacak yoksa karşımdaki kişinin dediği mi olacak?
- Gelin-Kaynana ve Sen-Ben Davası
Bana terapiye gelenlerde en çok şikâyetlerden bir tanesi de gelin kaynana meselesi. Bu sorun eşler arasındaki ilişkilere de, çocuklara da, diğer akrabalarla ilişkilere de yansıyor. Senin annen, benim annem, senin akraban benim akrabam, senin kardeşin benim kardeşim, senin baban benim babam. Bu sen ben davası aile içerisinde birçok problemin, sorunun aslında kaynağı…
- "Çocuklarımızla Sadece Ders Konuşuruz"
Aile içerisinde en çok karşılaştığımız problemlerden bir tanesi çocuklarla ilişkiler ve onlarla ilgilenme meselesi. 'Çocukla ilgilenmiyorsun', 'hep ben ilgileniyorum' gibi yakınmalar çok yaşanır. Biliyorsunuz; çocuklarla bizim tek bir konuşma alanımız var; biz çocuklarımızla başka konu konuşmayız, sadece ders konusunu konuşuruz. Çünkü bize göre dersten daha değerli bir şey yoktur. Onun için çocuklarımızla sadece dersle ilgili olarak 'ders çalıştın mı?', 'test çözdün mü?' gibi okul ve dersle ilgili muhatap oluruz. Yani onlarla ders dışında bir mesele konuşmuyoruz. Oysa çocuklarımız bizden başka şeyler de duymak istiyor…"
ALLAH AİLENİN DE RABBİDİR
Habil ve Kabil olayında ve yine Hz. Nuh'un eş ve çocuklarında olduğu gibi peygamberlerde de aile içerisinde sorunların çıkabildiğini anımsatan Gül, çözüm önerileri olarak şu önerilerde bulundu:
1- Ailemize dönmeliyiz: Davranışlarımızla, hareketlerimizle, duruşumuzla, konuşmalarımızla ailemizde ya bir cennet ya da cehennem çukuru oluşturuyoruz.. Düşünsel zeminde Allah âlemlerin rabbi olduğu gibi ailenin de rabbidir. Bu temeldir. Gözümüzü biraz ailemize çevirmemiz gerekiyor. Rahmeti, bereketi, sevabı orada aramalıyız. Dışarıdaki insanlar elinden ve dilinden daha emin, çünkü sana karşılık verir. Peki, ailen elinden ve dilinden emin mi? Zira onlara zarar verebilirsin. Eşin ve çocuğun elinden ve dilinden emin mi? Asıl Müslümanlık evin içerisinde başlıyor; eşler birbirlerine nasıl davranıyor? Çocuklarına nasıl davranıyor? İşte bu ilişki biçimi cennet ya da cehennemimiz.
2- Birliktelikleri çoğaltmalıyız: Birliktelikleri çoğaltmak problemleri azaltmak demek. Hani 'cemaatte rahmet vardır' denir ya; bu çok değerli bir şeydir. Birlikte yapılan eylemler, birlikte yapılan ibadetler çok daha değerlidir. Ailenle birlikte yaptığın işler çok daha değerlidir. Birlikte yemek yemen, birlikte pikniğe gitmen, birlikte bir film izlemen, birlikte gezmen, ailenle-çocuklarınla birlikte seminere gelmeniz her neyse; birlikte yapmak; alışverişe birlikte çıkmak; koltuk alınacaksa birlikte beğenmek... Bu birliktelikleri çoğaltmak, mutluluğu artırmak, huzuru çoğaltmak demektir. Birliktelikleri çoğaltmak çocuklarımızı bireysellikten, içe kapanmaktan ve yalnızlıktan korur…
3- Birbirimizi dinlemeliyiz: 'Sürekli konuşuyor, aynı şeyi konuşuyor, tekrar konuşuyor.' Yani tek taraflı bir konuşma. Bir işitelim ya! Dinlemeden karşımızdaki insana değer verdiğimizi gösteremeyiz. Dinlemek, çocuğumuzu işitmek, eşimizi dinlemek bizi daha dinlenen ve sözümüzün daha çok geçtiği bir nokta demek. İlk önce bir işitelim. Genelde on konuşulur bir dinlenir. Bunu tersine çevirmek gerekiyor. Yani karşındaki on konuşsun; yani çocuğun on konuşsun, eşin on konuşsun sen bir söz söyle. Dinle, anlatsın, ondan sonra sen zaten söylemen gerekeni söylersin.
Konferans soru-cevap ve katkıların ardından sona erdi. Konuşmasının ardından yazar kitaplarını da imzaladı.