5. Yılına Giren Esed Vahşeti Diyarbakır’da Lanetlendi
5. yılına giren Esed’in Suriye’deki vahşeti Diyarbakır’da düzenlenen kitlesel basın açıklamasıyla lanetlendi.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesinin çağrısıyla Ofis'te bir araya gelen Diyarbakırlılar, beşinci yılına giren Esed'in vahşeti ve bu vahşet karşısındaki duyarsızlığı protesto etti.
"İnsanlık Onuru Suriye'de Ölmesin"
"Yaşasın Suriye Direnişimiz" ve "Katil Baas Ordusuna Karşı Yaşasın Suriye Halkının Onurlu Direnişi" pankartlarının açıldığı eylemde, taşınan, "Suriyeli Kardeşlerimizi Yalnız Bırakmayacağız, Zulme Boyun Eğmeyen Suriye Direnişi Onurumuzdur, İnsanlık Onuru Suriye'de Ölmesin, Zalimlerin Karşısında Direnişin Yanındayız, Diktatör Beşar Esed Katliam Zulüm Fesat, Baas Çöplüğe Esad Sehpaya" gibi dövizlerle Esed'in vahşeti lanetlenirken, Suriyelilerin onurlu direnişi selamlandı.
"Suriye Direnişini Destekleyemeye Devam Edeceğiz"
Ömer Aslan'ın yönettiği eylemde, eylemin amacı hakkında kısa bir konuşma yapan Aslan, Suriye halkının bütün katliam ve vahşete rağmen dört yıldır yılmadığını, kendilerinin de bu direnişi desteklemeye devam edeceklerini kaydetti.
Esed'in Akıbeti de Halepçe'nin Cellattı Saddam Gibi Olacak!
Ardından Özgür-Der Suriye Yardım Komisyonu Başkanı Hasip Yokuş sözü aldı. Zulüm ve aşırılıkta ölçü tanımayan ceberut bir yönetime karşı özgürlük ve adalet talebiyle meydanlara çıkan Suriye halkının direnişinin beşinci yılına girdiğini anımsatan Yokuş, Suriye halkının tamamen insani olan taleplerini sıralayarak, bu taleplerde bulunmuş olmanın bedelinin ağır bilançosu hakkında bilgi verdi.
Konuşmasını Türkçe ve Kürtçe olarak yapan Yokuş, dünyanın duyarsızlığından yakınarak, kendilerini asıl yaralayanın ise İslam düşmanlarının tutumlarından ziyade, Müslümanların direniş karşısındaki kayıtsızlığı olduğunu vurguladı. Bir başka baasın vahşet uyguladığı Halepçe'yi anarak konuşmasına devam eden Yokuş, "15 Mart tarihi aynı şekilde bir başka baas diktatörü olan Saddam Hüseyin'in Halepçe'de 5 bin kürdü kimyasal silahla katledilişinin de yıldönümü. Saddam ve diğer mücrim basçı arkadaşlarının akıbeti ne olduysa Esed ve mücrim arkadaşlarının akıbetinin bundan beter olacağına hiç kuşku duymuyoruz. Unutmayalım ki, zalimlerin zulmü varsa mazlumların da intikam sahibi olan bir Rabbi var. Ümmet anlayışına sahip ve bunu imani bir gereklilik olarak gören Müslümanlar olarak yeryüzünün tüm coğrafyalarında Müslümanların kazancını kendi kazancımız olarak görüyor ve buna seviniyoruz. Aynı şekilde kayıplarını kendi kayıplarımız olarak görüyor ve buna da üzülüyoruz." şeklinde konuştu.
"Ji Bo Zaliman Bijî Cehennem"
Eylem, Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Murat Koç'un kitle adına okuduğu basın açıklamasıyla sürdü. Konuşmaların sık sık "Ji Bo Zaliman Bijî Cehennem, Bijî Azadî Bimre Bindestî, Hama'ya Humus'a Direnişe Bin Selam, Üzülme Gevşeme Allah Bizimle, Yaşasın Suriye Direnişimiz, Katil Esed Hasap Verecek" şeklinde sloganlarla kesildiğinin görüldüğü eylem, okunan basın açıklamasının ardından sessizce bitti.
Açıklamanın tam metni:
Suriye Halkının Esarete Karşı Özgürlük Savaşı 5.Yılında
15 Mart 2015
Ortadoğu'da despotik rejimlerin tahakkümüne karşı kabaran öfke denizi bundan tam 4 yıl önce Suriye'de de karşılık buldu. Önceleri silahsız-barışçıl eylemlerle Esed rejiminden en doğal haklarına ilişkin taleplerde bulunan Suriye halkı ve gençliğinin talepleri zalimce bastırılmaya çalışıldı. Ve Suriye halkı geçtiğimiz dört yıl boyunca da tarihin gördüğü en vahşi kıyımlardan birine maruz kaldı. Kimyasal silahlar, füzeler, varil bombalarıyla katledildi. Sistematik işkencelerin kurbanı oldu. Hastalık, açlık ve tehcire maruz kaldı. Dünya ise bütün bu olan biteni boş gözlerle seyretti. Sadece seyretmekle kalmayıp, muhaliflerin İslami kimliğinden ötürü, Esed rejimine dolaylı destek de sundu. Bu desteği ne kimyasal silahların kullanımının açık tespiti ne de sistematik işkence fotoğrafları engelleyebildi.
Suriye vakası dünya sisteminin adaletsizliğine ışık tutmakla birlikte, bizlere bir kere daha Müslümanların yaşadıkları acılar karşısında dünyanın umursamazlığını da göstermiş oldu. Suriye halkı ise bütün bu umarsızlıklar, katliam, tecavüz, zorluk, imkansızlık ve yalnızlıklara rağmen direnişten vazgeçmedi, zalim rejime asla taviz vermedi. Şartların olumsuzluğunu öne sürenlere inat, onursuz bir uzlaşmaya asla yanaşmadı.
Öte yandan sürecin başından itibaren Suriye devrimini komplo teorileriyle karalamaya çalışıp, emperyal hesapların devrede olduğu iddiasıyla Suriye rejimine dolaylı ya da direkt destek sunanlar, ortaya dökülen tüm çıplak gerçekliklere rağmen tavırlarında hiçbir değişiklik göstermediler. 300 bine yakın insanın katli, binlerce masum çocuğun beton rengine bürünmüş fotoğrafları, Ebu Gureyblere rahmet okuturcasına binlerce Müslüman kadına yönelik sistematik işkence ve tecavüz onları ikna etmeye yetmedi. İddialarından bir adım geri atmadılar, sarfettikleri sözlerden bugüne dek hiçbir utanç belirtisi göstermediler.
Bırakın utanç ya da pişmanlığı, sırf tarafgir duygular ve mezhebi taassuplarından ötürü insanları aldatılmışlık, teröristlik, yabancı savaşçılık ve mezhep düşmanlığı yapmakla itham ettiler. Böylelikle kendilerine yakışan sıfatları mazlumları ve direnişçileri karalamada pişkince kullandıkları gibi; katliamlarını da meşrulaştırmış oldular. En yüksek rütbeli komutanlarını, en teknolojik silahlarını, tanklarını, uçaklarını alçak bir rejimi ayakta tutmak, mazlumların kanına girmek için kullandılar. Vahşilikte öyle ileri gittiler ki, artık mazlum Suriye halkının üzerine bombalar yağdıran uçakların koalisyona mı, yoksa işbirlikçi vampirlere mi ait olduğunun ayırdına varabilmek bile mümkün olmadı.
Tüm bu katliam ve ihanet şebekelerinin zulümlerine rağmen Suriye direnişi 5. yılına girmiş bulunmakta. Bu, Batı'ya, Rusya, Çin, İran ve ABD'nin danışıklı döğüş politikalarına rağmen tam 4 yıldır kesintisiz direniş anlamına gelmekte. Onurlu, haysiyetli, uzlaşmaz ve başından bu yana "Sadece ve sadece yardımı Allah'tan bekleme" şiarıyla.
Direnişin uzun sürmesi ve kan kaybı yaşadığı süreçlere bakarak "Bu daha ne kadar devam edecek?" diye soranlara ise asıl sorunun bu olmadığını hatırlatmak isteriz. Asıl soru Suriye halkının direnişi ne kadar sürdüreceği değil, insanım diyen herkesin ve bilhassa da Müslümanların bu zulme karşı ne kadar dayanışma içinde olabildiği, görevimizi ne kadar ifa edebildiğimiz sorusudur. Asıl mesele Suriye halkı ve direnişiyle imtihan edildiğimiz bilincinin kuşanıp kuşanılmadığıdır.
Bu çerçevede bizler de, Suriye İslami Direnişiyle dayanışmamızı bir kez daha ifade ediyoruz. Suriye direnişini selamlamak ve Suriye halkıyla dayanışma amacıyla tüm sorumluluk sahibi kesimleri, Suriye halkının yalnız olmadığını ve kardeşlerimizin İslami kıyamını desteklediğimizi ortaya koymak için çabalarımızı artırmaya davet ediyoruz.
Murat Koç
Özgür-Der Diyarbakır
Şube Başkanı