“1980-1997 İslami Uyanış Süreci” Semineri
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin seminerler dizisi “1980-1997 İslami Uyanış Süreci” konusuyla devam etti. Konuyu Metin Demir anlattı.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesinin bu yıl "Türkiye'de İslami Hareket Tecrübeleri"ni konu edindiği seminerler dizisinin onikincisi dün akşam Özgür-Der Selahattin Eyyubî Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Metin Demir'in, "1980-1997 İslami Uyanış Süreci"ni irdelediği seminerde genel olarak, Türkiye'deki İslami uyanışı tetikleyen ve besleyen iç ve dış faktörler, Müslümanların 80-97'li yıllardaki durumu, yaşanan fikri ve metodik tartışmalar, İslami hareketin "açmazları" ve "kazanımları" üzerinde duruldu.
İslami uyanışı tetikleyen faktörler
Türkiye'deki İslami uyanış sürecini 80–91 ve 91-97 olmak üzere iki başlık altında değerlendiren Metin Demir, bilinçlenme, fedakârlık ve dava adamı olma bilinci gibi konularda önemli kazanımların elde edildiğini söylediği 80–91 dönemini tetikleyen ve besleyen faktörler üzerinde durarak konuşmasına başladı.
İslami uyanışın içte olduğu gibi bazı dış faktörlere bağlı olarak geliştiğini belirten Demir, dış faktörlerden birini yeşil kuşak projesine bağlarken diğerini ise İslam coğrafyasındaki İslami mücadelelerin Türkiye'de yarattığı olumlu etkiye bağladı. Bu dış faktörlerin yanında imam hatip okullarının ve Kur'an kurslarının önünün açılması, okullarda din derslerinin zorunlu kılınması, uygulanan liberal politikalar ve Türk-İslam senteziyle oluşturulan resmi din anlayışını benimseyen geleneksel cemaatlerin önünün açılması iç faktörler olarak sıralandı.
Yaşanan fikri tartışmalar
Demir, Yoldaki İşaretler, Dört Terim, İslam'da Devlet Nizamı ve bu paralelde siyasi meselelere vurguda bulunan tercüme eserlerin merkeze alınmasıyla İslam'ın sistem vazeden bir din olduğu fikriyle beraber fikri farklılaşmaların süreç içinde görüldüğüne işaret etti. Kaynak çeşitliliği ile beraber fikri farklılaşmaların baş gösterdiğine dikkat çeken konuşmacı, Müslümanların bu eserlerde ve kendi yaptıkları Kur'an ve hadis çalışmalarından çıkardıkları sonuçlar üzerinden bir gündem oluşturduğunu, bu dönemde belirginlik kazanan en temel düşüncelerin, metodik, siyasi ve toplumsal değerlendirmelerle ilgili olduğunu sözlerine ekledi.
İslami uyanışın zaafları
80-90 döneminde İslami uyanışın önemli kazanımlarına karşın bazı açmazları da bulunduğunu ifade eden Demir, bu açmazları şöyle özetledi:
· "Metot" tartışmalarında İslami mücadelenin merhaleci bir anlayışla tanımlanması sonucu "gizliliğin" en temel vasıf olarak belirginleşmesi ve bunun sonucu olarak şahitliğin hakkiyle yerine getirilememesi…
· "Toplum" değerlendirmesinde yapılan cahili toplum tespitinin yanlış anlaşılması sonucu cahili toplumdan ayrışma…
· "Siyasi" değerlendirmelerde devlete memurluk yapılıp yapılmayacağı, cuma namazının kılınıp kılınmayacağı, ramazan hilaliyle ilgili tartışmalar, vergi verme, askerlik, sistem içi araçların kullanılması, istiklal marşı gibi meselelerde hikmetsiz ve gücü aşan yaklaşımlar.
· İslam'ın Müslümanlardan istediği ibadi boyutun siyasi boyutun gerisinde kalması…
· Oluşturulan cemaat yapılanmaları içerisinde hapsolması…
· İran devrimi etkisiyle İslami camiaların gündeminde fazlasıyla yer işgal eden Şiilik – Sünnilik meselesi ve İran'a bakış…
· Cemaat yapıları içinde, usulî ve ilkesel konularda bir düşünce birliği oluşturulamaması sonucu gelişen farklı düşüncelerin ve yaklaşımların yol açtığı kafa karışıklığı…
İslami uyanışın kazanımları
Bu ve buna benzer zaaf ve eksikliklere rağmen işleyen mantalitede önemli kazanımlara vesile olduğunu dile getiren Demir, " Her şeyden önce siyasi açıdan kazandırdığı bilinç, kaynaklara dönüş önemli kazanımlardı. İnandığı doğrular çerçevesinde risk alarak, bedel ödeyerek, konforu bozarak ürettiği içtihatlar ona aidiyet duygusu, fedakarlık ve dava adamı olma bilincini kazandırdı. O dönem İslami mücadelede en büyük açılım ve gelişim üniversitelerde yaşandı. Özellikle 87-88'de başörtüsünün yasaklanmasına ve İslam coğrafyasında gelişen olaylara gösterilen tepkilerle gerçekleştirilen eylem ve aksiyon, üniversitelerde güçlü bir İslami dalganın yayılmasına yol açtı."dedi.
Müslümanlar "terörize" edilmeye çalışıldı
Türkiye'nin karanlık yılları olarak ifade ettiği 91–97 sürecini de değerlendiren Demir, "Sovyet bloğunun çökmesiyle soğuk savaş döneminin sona ermesi, uygulanan yeşil kuşak projesinin yeni bir konsepte dönüşmesine neden oldu. Adına 'yeni dünya düzeni' dedikleri yeni konseptte artık yeni düşman İslam olarak belirlenmişti. Bu süreçte islamofobi duygusu üretilip küreselleştirildi. Türkiye'de İslamcıları 'teröristler' olarak lanse edip onları izole etme ve marjinalleştirmek için laik ve Atatürkçü bazı yazar ve akademisyenlere suikastler yapıldı… Aynı oyun Kürdistan'da da sahnelendi. Bölgede yaşanan çatışma ve geliştirilen 'kontra' propagandası İslami mücadelenin çok ciddi yaralar almasına yol açtı..."
Partilerin kadroları veya tabanı olunması çözülmeyi beraberinde getirdi
Oluşturulan bu kaotik ortama hazırlıksız yakalanan Müslümanların bu manipülasyon ve komployu boşa çıkaracak bir strateji geliştiremediğine işaret eden Demir, "Düşünsel, siyasi ve metodik açıdan bir bütünlük içinde hayatı kuşatan bir mücadeleye dönüşmemiş tevhidi uyanış sürecinde eksen kayması yaşanmaya başladı. Siyasi ve düşünsel açıdan bu sürece karşı geliştirilmeye çalışılan çoğulculuk, birlikte yaşama, hoşgörü edebiyatı ve Medine vesikası gibi yaklaşımlar İslami kesimde post-modern akımın da etkisini göstermeye başladığının işaretiydi. Direnişi, devrimi ve devleti öneren anlayışın yerine, sivil toplum, adalet devleti, demokratikleşme ve uzlaşma öneren bir yaklaşım gündemleştirildi. Özal döneminde İslamcıların önüne konan, iştah açıcı pastadan nemalanan ve alternatif olsun diye üretilen kurumlar eliyle sisteme eklemlenen geleneksel cemaatler gibi tevhid diyen Müslümanlar da benzer bir sürece girdiler. Ve yaşanan kan kaybına bağlı olarak hızla sağa savruldular. 80 sürecinde parti tabanını ciddi anlamda etkileyen Müslümanlar bu süreçte tekrar partisel mücadelenin kadroları veya tabanı oldular. Cemaatler yavaş yavaş çözülmeye başladı. Bu durum 80 ve 90 döneminde elde edilen birçok kazanımın hızlı bir şekilde erimesine yol açtı."