Özgür-Der Çorum’da Tasavvuf Tartışıldı
Özgür-Der Çorum Şubesi tarafından düzenlenen 2008-2009 dönemine ait konferanslara devam ediliyor. Bu haftaki konferansı “ Tasavvuf’un Ortaya Çıkışı ve Siyasal Etkileri ” konu başlığı ile Prof. İbrahim Sarmış sundu.
Yoğun bir katılımın gözlendiği konferansta Prof. İbrahim Sarmış ilk vahye muhatap olan insanların dini algılarına değinerek başladığı konuşmasında şu tespitlerde bulundu: " Vahye muhatap olan ilk Müslümanlar vahye tabii olarak, cahili tüm değerlerini terk etmişlerdir. Bunun sonucunda örnek bir toplum/ nesil oluşmuştur. Hz. Peygamber'in vefatından sonra özellikle fetihlerle beraber insanlar toplu halde İslam'a girmişlerdir. Ancak; insanların birçoğu İslam'a vahyi okuyarak, anlayarak, tam bir arınmayla ve benimseyerek girmemişlerdir. Birçoğu İslam'a değil, güce teslim olmuşlardır. Ve bunun sonucunda eski inançlarına ait birçok kültür ve geleneği İslam'a dâhil etmişler ve bu düşünceleri ile beraber yaşayama devam etmişlerdir. İnsanlar vahye aykırı bu değerleri terk etmek yerine, bu değerleri vahye uydurmaya çalıştılar. Özellikle Hint, Yunan, İran ve Ehl-i Kitap ile oluşan kültür, vahiyle öğrenilmiş temiz İslam algısını bulandırmıştır.
Bütün bu yaşananlar İslam toplumunda özellikle din algısında kırılmalara, kamplaşmalara ve fırkalaşmalara sebep olmuştur. Bu kırılmalar ve sapmalar özellikle yönetim, kelam ve tasavvuf ile olmuştur. Şura temelli bir yönetim yerine saltanata dönüşen bir yönetim biçimi oluşturulmuş ve toplumlara dayatılmıştır. Beraberinde yine Allah, Peygamber, Kuran ve Sünnet algısında da sapmalar olmuştur.
Ne Kuran'da, ne de Sünnet'te Tasavvuf diye bir kavrama rastlamak mümkün değilken, Tasavvuf sanki İslam'ın bir parçasıymış gibi insanlara sunulmaya başlandı. Çok sonraları Hint, İran ve Yunan kültürü ile ve tercümelerle beraber tasavvuf kültürü oluşmuştur.
Emeviler ve Abbasiler döneminde yaşanan saltanat kavgaları birçok insanın hayatına mal olmuştur. Birçok insan bu yaşananlardan uzak kalmayı tercih etmiştir. Hayattan uzak bir anlayış birçok insanı Tasavvuf'a yaklaştırmıştır. Türklerin İslamlaşmasıyla beraber Yesevilik, Nakşîlik gibi bazı tarikatlarda oluşmuştur.
Tasavvuf İslami olan kavramları aldığı gibi, İslam dışı algıları da almıştır. Tasavvuf İslami olan Takva, Tevbe, İhlâs, Namaz, Oruç vb. kavramları kullanmıştır. Tasavvuf İslam dışı olarak en çok kullandığı kavram Nefs kavramıdır. Nefs kavramıyla Kuran'da kişinin kendisi ifade edilmişken, Tasavvuf bu kavramı insan bedeninin için de iflah olmaz ayrı bir varlık gibi algılamıştır. Tasavvuf nefs tezkiyesi üzerine kurulmuş ve bu konuda da birçok hadis uydurulmuştur. Tasavvuf dünyadan el ayak çekme, züht anlayışı, fenafillâh, ilham, keramet, rabıta, vahdeti vücud, vahdeti şühud vb. İslam dışı kavramları da kullanmıştır.
Tasavvuf tarafından kullanılan ve asli anlamından uzaklaştırılan İslami kavramlar Kuran'da belirtilmiş Allah'ın emirleridir. Bu kavramların fazileti Tasavvuf da kullanıldığı için değil, Kuran'da olduğu içindir.
İslam toplum dinidir. İslam rahipler tarafından manastıra hapsolunmuş, hayattan kopuk bir din değildir. İslam'ın öğretileri sadece kişisel değil, toplumsaldır. Bu toplumsal İslami değerleri, tasavvuf kişiselleştirmiştir. Hayattan kopuk, mistik bir din anlayışını din olarak sunmuştur. Tasavvuf İslam adına birçok değeri alt üst etmiştir. Allah, peygamber, ibadet gibi önemli değerleri tasavvuf bozmuştur. Vahdedi vücud, hulul gibi düşüncelerle Allah inancını bozmuştur. Tasavvuf ayrıca ibadet şeklini bozmuştur. Bununla beraber müzik eşliğinde bazı hareketler yaparak insanların ibadet ettiği düşüncesi doğmuştur. Peygamber algısını bozan Tasavvuf, Hz. Muhammed(AS)'in hala yaşadığını, içlerinden bazılarının onunla konuştuğunu, rüyalarında görüştüklerini, keşf veya ilham yoluyla ondan hadis rivayetinde bulunduklarını iddia etmiştir.
Vahiyden uzak ve karmaşık bir din anlayışına sahip olan tasavvuf inancı, insanları hayattan kopuk bir din algısına sürüklemiştir. İnsanın hayatında başına gelen tüm olumsuzlukları Allah'a nispet eden kaderci bir yaklaşımı da beraberinde getirmiştir. Bu kaderci anlayış kula kul olan bir din algısına dönüşmüştür. Öğretileri Allah olmayan bir din algısı, Allah'ın değil öğrenilen kişiye has bir din anlayışına dönüşmüştür. Bazı kişilerin kitapları Kuran'ın önüne geçirilmiştir. Her inancın iyi niyetli olduğu, Allah'a ulaştıracak her dinin veya ibadet şeklinin doğru yol olduğunu vehmeden bir inanış İslam adına insanlara sunulmuştur.
Böylelikle insanların bakış açısı değişmiş, Kuran'dan uzak bir yaşam hâkim kılınmıştır. Ahiret algısı alt üst olmuş, örnek olması gereken bir toplum, taklit eden bir topluma dönüşmüştür.
Bizler için önemli olan bize sunulan düşüncenin veya değerlerin Allah'ın vahyi ile bağdaşıp, bağdaşmadığıdır. Biz insanlara dini öğrenirken de, kendimiz öğretirken de temel kaynağımız Kuran olmalıdır. " diyerek sözlerini tamamladı.
Program, soru cevap bölümünden sonra, 19 Aralık Cuma günü yapılacak "Emeviler Döneminde Fikri Akımlar " konulu İslam tarihi seminerleri hatırlatılarak sona erdi.