“Müslüman Kadının Kimliği: Başörtüsü” Semineri
Çorum Özgür-Der şubesinin düzenlediği bayan seminerlerinde “Müslüman Kadının Kimliği: Başörtüsü” konusu Çarşamba günü dernek salonunda Esra İslam tarafından sunuldu.
Esra İslam, seminerinin birinci bölümünde Kur'an-ı Kerim'de kadının giyim ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini ayetler ışığında değerlendirdi, ikinci bölümünde de Türkiye'de Kimlik sorununun, başörtüsü üzerinden çatışmaya nasıl dönüştürüldüğü üzerinde durdu.
İslam konu ile ilgili olan hımar, cilbab, teberrüc ve kavl-i maruf kavramlarını tanımlayarak başladı. Hımar kelimesinin hamr kökünden geldiğini ve sözlükte "örtmek, kapatmak" anlamına geldiğini belirttikten sonra şöyle devam etti. "Nur Suresi 31.ayet ışığında indirilen hüküm toplumda yeni bir hüküm ihdas etmemiştir. Aksine namaz gibi, kurban gibi bilinen ancak amacından saptırılarak uygulanan yürürlükteki duruma İlahi bir ölçü ve form kazandırmıştır. Çünkü toplumda kadınlar boyunlarını, omuzlarını ve göğüslerini açıkta bırakarak başlarını örtüyorlar ya da bağlıyorlardı. Bunun içindir ki aynı ayette başörtüsüyle beraber açıkta bırakılmak istenen boynun ve omuzların üzerine indirilmesi buyrulmuştur.
Diğer bir kavram olan cilbab celb kökünden gelmektedir. Teşhir etmemek, dikkat çekmemek için kullanılan vücut örtüsüdür. Kadının mahrem olmayan alanlarda nasıl giyinmesi gerektiği ile ölçü koyan rabbimiz hem bilinen amacıyla Müslüman kadının toplumdaki ifsattan korunması sağlamıştır. Hem de kadını toplumsal hayatta dişiliği ile değil kişiliği ile var olabileceği bir form kazandırmıştır. İyi niyetli ya da kötü niyetli olarak İslam'ın kadını eve mahkûm ettiği zihniyetinin aksine gerek başörtüsü ve gerekse de onun tamamlayıcısı olan cilbablarımız Müslüman kadının evinin içinde değil dışında uygulanan yani toplumsal hayatta uygulanması gereken ilahi hükümlerdir.
Yine diğer bir kavram olan Kavl-i Maruf;
"Herkesin iyi ve doğru kabul ettiği bir tarzda, yerli yerinde konuşmak anlamındadır. Ve toplumsal hayatta kadınların muhatap oldukları erkek ya da kadın olsun nasıl konuşmaları gerektiği ile ilgilidir."
İslam, İkinci bölümde de T.C.'nin kuruluşundan itibaren sistemini tanımlayan laikliğin gereği olarak sunulan batılı kadın tipine, bilinçli olarak aykırı davranan tesettürlü kızların üniversitelerde sayılarının artması dayatılan laik sistemin oturtulamadığının göstergesiydi. Suni olarak oluşturulan mahalle baskısı edebiyatıyla da başörtüsüne değil, başörtüsünün kaynağı olan değer yargıları yani İslam hedef alınmıştır. YAŞ kararlarıyla eşleri örtülü olan askeriye mensupları ordudan atılmıştır. Yine orduya kayıt yaptıracak kişilerden annelerinin fotoğraflarının istenerek başörtülü mü değil mi testinden sonra, anneleri başörtülü olanlar kayıt yaptıramamıştır.
Başörtüsü üzerinden yürütülen bu din düşmanı propaganda ve uygulamalarla, sorunun bir değerler sorunu olduğunu algılayamamış modernleşmiş ya da laikleşmiş tesettürden uzak sadece başlarını bağlayan kadınlar toplumda yaygınlık kazanmaktadır. Bu kimlikten uzak yaklaşım bizi üzüyor olsa da kimliğine sahip çıkan ve arkasında duran Müslüman kadınlarımızın sayısı da artmaktadır."
Seminer soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi.