İnfak Kapitalizme Karşı Soylu Bir Direniştir…
Özgür-Der Çorum Şubesi 2018-2019 seminer programları kapsamında bu hafta "Tüketim Kültürü, Bireysellik ve Aile Mefhumu" konusu değerlendirildi.
İslam'da tüketim, ihtiyaç dengesi ve infak olgusu ve İslam'ın aile anlayışı yaşanılan zaaflar gibi alt başlıkların ele alındığı semineri Eğitimci Ömer İslam ve Eğitimci Mustafa Kerim Üngör sundular…
Batılı hayat tarzı, tüm insanları kendi gibi düşünmeye, hissetmeye, inanmaya ve kendi gibi yaşamaya zorladığını hatırlatarak sözlerine başlayan Ömer İslam, sömürerek ve katlederek başlattığı bu sistemi insanlığın ulaşmış olduğu en ideal yaşam tarzı olduğu yalanına tüm dünyayı inandırdığını belirtti.
Harcamak, bitirmek anlamında olan tüketim kavramına atıf yaparak, bir dünya görüşü haline getirilen bu kavramın, karşısına ne çıkarsa tüketen, yok eden, bozan, zulmeden bir insan tipi oluşturduğuna dikkat çekti.
Kapitalist tüketim kültürünün tarihi arka planı hakkında bilgiler veren İslam, kapitalizm, serbest piyasa sistemi ile kendi içinde sürekli yenildiğini ve güçlendiğini belirterek, bu canlılığın, kapitalist sistem için tek yaşama yolu olduğunu söyledi.
İnsanlar tercihlerini daha az seçeneğin üzerinde yapmaya başladıklarında kapitalizmin sonu gelmiş demektir diyen konuşmacı, bu canlılığı sürekli diri tutmanın yolunun da reklamlar olduğunu belirtti.
Kapitalizm ve saldırılarına karşı pratik edeceğimiz sosyal bir modelimiz olmadığının belirten İslam, Sosyalistlerin Kapitalizme devirmeci yaklaşımı ve dünyayı reddeden bir lokma bir hırka yaklaşımlarına değinerek, fakirlik edebiyatı dünyevileşme kadar tehlikeli olduğunu ve biri ifratsa diğeri tefrittir dedi.
İslam iktisadı biriktirmeye değil, paylaşmaya dayanır…
Alışverişe bir anlam, ahlak ve sorumluluk bilinci yüklemek gerektiğini belirten İslam, "Bize dayatılan, ideal gibi gösterilen tüketim alışkanlıklarına karşı "almıyorum" diyebilmeliyiz. Bir ürünü almamanın, bir markayı reddetmenin ötesinde dayatılan bir hayat tarzını reddetmeliyiz. Her önümüze geleni almazsak seçersek, eskiyene kadar kullanırsak, tamir edersek, paylaşırsak bu sistemin kökünü dinamitlemeye başlamış oluruz. En azından kalbimizi, ruhumuzu tüketim kültürünün yozlaştırıcı etkisinden uzaklaştırmış oluruz." dedi.
İslam iktisadının biriktirmeye değil, paylaşmaya dayandığını hatırlatan İslam, "Çağa tanıklığımızın en önemli unsurlarından biri de infaktır. İnfak kapitalist sistemin dayattığı dünyevileşme, bireyselleşme, bencilleşme musibetlerine karşı soylu bir damardır/panzehirdir. Küresel kapitalizme karşı geliştirilecek en öncelikli çözüm, bireyselleşme sürecini durduracak tevhidi düşünce ve amel birlikteliğini yaygınlaştırmak; insanlığa israfı ve dünyevileşmeyi engelleyecek yeni bir "üretim-tüketim modeli" sunabilmektir.
Vasat insan aşırılıktan ve zulmetmekten de sakınandır…
Hepimizin hayatı yavaşlatma mecburiyeti olduğuna dikkat çeken İslam; "Yoğun bir koşturmaca içerisindeki hayatımızda yaptığımız bilinçli ibadetlerle hayatı yavaşlatmış, sorgulamış ve zamanı bölümlere ayırmış oluruz. İslam'ın hayat felsefesi hayatı yavaşlatmaya dayalı ve bize vasat olmamızı emrediliyor. Vasatlık; vaktini boşa geçirmeyen, malını ve ömrünü heba etmeyen, lüzumsuz masrafta bulunmayan, orta yolu tutan, mutedil, aşırılığa kaçmayan, ileri geri gitmeyen ve ılımlı olandır. Bu, her hususta itidal üzere bulunan insan anlamına gelmektedir. Aynı zamanda vasat insan, adaleti yerine getiren, adaletle davranan, adaletle hakkaniyeti gözeten, her hak sahibine haktan hissesini veren, aşırılıktan ve zulmetmekten de sakınandır. Sahip olduklarıyla tatmin olan, yaşam kalitesini başkalarının hakkı üzerinden yükseltmeye çalışmayan insandır" diyerek sözlerini tamamladı…
Aile kavramı ve tanımı üzerinde durarak sözlerine başlayan Mustafa Kerim Üngör, ailenin birbirine destek olan ve birbirlerine dayanarak yaşlanan bireylerden oluşan sosyal bir yapı olduğunu belirtti.
İslama göre aile nasıl olmalıdır sorusunun cevabını Kuran'da müminlerin özelliklerinde aramak gerektiğini hatırlatarak, zandan uzak durmak, emanete riayet etmek, yakınlarına yardım etmek ve istişarede bulunmak gibi özelliklere atıfta bulundu.
Ataerkil bir toplumdan çocuk erkil bir topluma dönüşüldüğünü belirten Üngör, teknolojik bağımlılığın öncelikle aile içi ilişkilere zarar verdiğini hatırlatarak, aynı evde fakat farklı odalarda yaşayan aile bireylerin var olduğunu ve yaşanan sorunlara değindi. Çocuklarımızı ümmet bilinci, ibadet alışkanlığı, dost ve akrabaları ziyaretleşme kültürünü aşılamak ve eğlence/haz değil değer eksenli bir hayatı hedefleyen bir anlayışla rol modeller olmamız gerektiğini hatırlatarak sözlerinin tamamladı.
Program soru cevap ve karşılıklı görüş alış verişlerinin ardından sonra erdi.