Çorum'da Cumhuriyet Tarihi semineri
Özgür-Der Çorum Şubesi konferansları devam ediyor. Bu haftaki konferansı “Cumhuriyet’in Kuruluş Süreci” konu başlığı ile Ömer Kılıç sundu.
Tarih, Sorgulayıcı Yaklaşımlarla Doğru Anlaşılabilir!
"Cumhuriyet'in Kuruluş Süreci"
Ömer Kılıç 1911 yılından itibaren Osmanlı'nın çöküş süreci ile başladığı konuşmasında şu tespitlerde bulundu:
"1911 Trablusgarp savaşı ile Kuzey Afrika bölgesinde şimdiki Libya'da İtalyan'larla başlayan savaşı kaybeden Osmanlının, daha sonra 1912 tarihinde Balkan savaşları ile çöküş süreci de hızlanmıştır. Özellikle Balkan savaşını kaybetmiş olmak Osmanlıyı zor bir döneme sokmuştur. Bu kaybedilen savaşların temelinde ordunun siyasete girmiş olması büyük rol oynar. Ordu içinde gruplaşma ve ayrışmalar sebeplerden belki de en önemlilerdendir.
Ve 1914-1918 yılları arasında Almanya ve İngiliz arasındaki rekabetin sonucu olarak I. Dünya Savası başlamıştı. Osmanlı bu savaşa dâhil olmamak için çok uğraşmasına rağmen Ordu içerisindeki bazı subaylar ve Balkan Savaşı ile kaybedilen itibarın tekrar kazanılması çabası ile Almanların yanında savaşa dâhil olundu.
Tarih öyle bir şey ki kazanılırsa kahraman, kaybedilirse hain olunur. Gaye iyi olmasına rağmen sonuç maalesef hüsranla sonuçlanmıştır.
Çanakkale'de gösterilen çabalar, diğer bölgelerde olmamıştır. Sarıkamış başta olmak üzere diğer bölgelerdeki çöküş Osmanlı'nın Montrö Anlaşması ile savaşı kaybetmesine ve dağılmasına sebep olmuştur.
Tüm bunlar yaşanırken resmi tarih ne kadar gizlese de padişahın maddi ve yetki desteğini de arkasına alan Mustafa Kemal, Anadolu'daki mücadeleyi örgütlemek için Samsun'a gönderiliyor ve oradan da Erzurum, Sivas ve diğer kongreler tertipleniyor.
İlk kongrenin Erzurum'da olması oldukça önemlidir. Ateşkes anlaşması ile dağılan Osmanlı ordusunun, dağılmayan tek kuvveti Kazım Karabekir komutasındaki 5. Kolordu idi. İşte bu gerçek göz önünde bulundurulduğunda kongrenin Erzurum'da yapılmış olması oldukça önemlidir. Kazım Karabekir'in desteğini de alan Mustafa Kemal'in katıldığı Sivas kongresinde önemli kararlar alınmış ve mücadele ilk meclis açılarak devam etmiştir.
Her ne kadar gizlenmeye çalışılsa da tüm bu çalışmalarda Padişahın ve Halifeliğin esaret altında olduğu, onun kurtarılması gerektiği dile getirilmiş ve halifeye sadakat hep ön planda tutulmuştur.
Ankara'da 23 Nisan 1920 tarihinde Hacı Bayram Camiinde Cuma namazını müteakip dualarla ve hatiplerle açılan 1. Meclis her kesimden insanı içinde barındıran bir yapıya sahipti.
Ancak; Sakarya savaşından sonra meclis içersinden değişik sesler çıkmaya başlamış ve gruplaşmalar yaşanmıştır. Mustafa Kemal'i kayıtsız şartsız destekleyen, tamamıyla ona sadakatle bağlı 1. Grup ile daha liberal ve tek adam zihniyetinden uzak daha çok özgürlükçü diğer bir grup daha oluşmuştur.
1922 yılında İngilizlerin desteğini kaybeden Yunanlılarla olan savaşın kazanılması ile Mudanya Ateşkes anlaşması imzalanmış ve savaş sona ermiştir. Ancak barış antlaşması Lozan'da devam etmektedir. Lozan Antlaşması maddelerinin 1. Meclisin kabul etmesi imkânsız olduğu biliniyor, ancak savaşın bitip anlaşma yapıldığı bahanesi ile ilk meclis fesh edilmiştir. 2. Meclis çalışmaları hız kazanmış ve bu süreçte muhalif olan tüm kesimler dışlanarak yeni bir meclis kurulmuş ve ilk icraatı da Lozan Anlaşmasını kabul etmek olmuştur. Lozan antlaşması ile ülkenin fiziki varlığı kısmen kurtarılmış ancak; kültürel değerlerinden vazgeçilmiştir.
Cumhuriyet böyle bir meclis ortamında ve muhaliflerden yoksun bir şekilde acilen ve tek taraflı bir şekilde 29 Ekim 1923 tarihinde kabul edildi. Öncelikli olarak asker firarileri için oluşturulmuş olan İstiklal Mahkemeleri bu süreçte muhalif tüm kesimleri susturmaya yönelik bir işlev oldu. Takrir-i Sükûn yasasıyla birlikte her türlü muhalif söylem, basın ve girişimler susturularak mevcut harf değişikliği, şapka kanunu, tevhid-i tedrisat kanunu, takvim vb. değişiklikler gerçekleştirildi. Bu dönemde yine ilk güzellik yarışması düzenlendi. Halkın, Fethi Okyar'a kurdurulan muvazaalı Serbest Fırka hareketine büyük ilgi duymasına rağmen, parti ve parti adına seçilmiş olanlar görevlerinden istifa ettirilerek tek parti dönemine tekrar dönülmüş oldu.
Bütün yaşanan bu olayların geçmişte kaldığını ve sorgulanmaması gerektiği bilinçaltımıza yerleştirmeye çalışan resmi tarih anlayışının aksine, bilgi kirliliğinden kurtularak gerçek tarihin bilgisine ulaşmamız gerekmektedir."
Program, soru cevap bölümünden sonra, 21 Kasım Cuma günü yapılacak "Emevilerin İktidarı" konulu İslam tarihi seminerleri hatırlatılarak sona erdi.