Çorum ve Amasya'da "Kürt Sorunu" Konuşuldu
“Türkiye’de Ulusçuluk, Kürt Sorunu ve PKK Sorunu” konu başlığını Özgür-Der Diyarbakır Şb. Bşk. Av. Serdar Bülent Yılmaz sundu.
Özgür-Der Çorum Şubesi 2011-2012 dönemine ait son konferans Pazar günü dernek seminer salonunda gerçekleşti. “Türkiye’de Ulusçuluk, Kürt Sorunu ve PKK Sorunu” konu başlığını Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Başkanı Av. Serdar Bülent Yılmaz sundu.
Kürt sorununun ülke kaynaklarının heba edilmesine, fikri alt yapının çürümesine, toplumun sosyal dokusunun bozulmasına, askeri vesayet sisteminin oluşmasına sebep olduğunu hatırlatarak konuşmasına başlayan Serdar Bülent Yılmaz, Kürt sorunu nasıl oluşmuştur sorusuyla sözlerine başladı.
Öncelikle toplumsal yapıya göz atmak gerektiğini ve Kürtlerin hali hazırdaki topraklarda uzun zamandır var olan kadim bir halk olduğunu vurgulayan Yılmaz, Kürtlerle Türklerin ilk karşılaşmalarının Malazgirt savaşına dayandığını ve bu süreçte ki işbirliğine değindi. Yılmaz sunumunun devamında özetle şunları kaydetti:
“Amasya Anlaşması dolayısıyla bölge halkı Kürtler ile anlaşma yapan Osmanlı döneminde Kürtlerin kendi kültür ve yaşantılarıyla, İran’a karşı Osmanlı’nın yanında bulunmuş ve 1800 yılların sonlarına kadar barış içinde yaşamışlardır. Batılılaşmanın da etkisiyle Osmanlı merkezi yönetime geçmeye başlamış ve beylikler ortadan kaldırılmış, var olan o ahenk de kaybolmaya başlamıştır.
Osmanlı’yı kurtarma amacında olan kesim Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük olmak üzere üç temel düşünceyi hayata geçirmeye çalıştı. İlk iki seçenek benimsenmemiş, Türkçülük fikri benimsenmiş ve politikalarını bu minvalde gerçekleştirmiştir. İttihat ve Terakki kadrolarının öncülüğünü yaptığı Türkçü politikalar, öncelikle gayrimüslimlere dönük asimilasyon ve sürgünlerle sergilendi. Cumhuriyetin kuruluşu ile Müslüman olan farklı etnik unsurlara da ulusçu politikalar uygulanarak homojen, batıcı ve laik bir toplum inşa edilmek istendi. Toplumu bir arada tutan en önemli bağ İslam idi ancak toplumun İslam’a olan aidiyeti koparıldı ve bu da toplumsal ayrışmanın en önemli sebebi oldu. Türk ulusçuluğunun bütün topluma dayatıldığı uygulamalar, Kürt kimliğini ve dilini de inkâr ederek devam ettirilmeye çalışıldı.
Bu süreçte bölgede gerçekleşen isyanlara baktığımızda Şeyh Said isyanının Kürtçü bir isyan olmadığını, İslam’ı ortadan kaldırmaya dönük çabalara karşı direnme olduğunu görürüz. Şeyh Said kıyamında olduğu gibi, Zilan ve Dersim gibi isyanlarda da çok sert bir şekilde bastırılarak binlerce insan katledildi.”
1923-1940 yıllarının Türkiye muhalefetini yok eden politikaların en acımasız şekilde sürdürüldüğü yıllar olduğu belirterek sözlerine devam eden Yılmaz, bu süreçte bölgede tüm muhalefetin sindirildiğini ve yer altına girdiğini, 1940-1960 yıllarının sessiz bir dönem olduğunu, 1960 sonlarına doğru bölgede toplumsal bir tabanı olmayan elit bir kesimin dillendirdiği bir milliyetçilik akımının oluştuğunu vurguladı.
12 Eylül 1980 darbesi ve Diyarbakır cezaevinde yaşanan vahşi ve insan onurunu ayaklar altına alan uygulamalardan bahseden ve yaşananların Kürt halkında infiale sebep olduğunu söyleyen Yılmaz, Kürt Sorununun büyümesinde 1923-1940 yılları ne kadar önemliyse, 1990-2000 yıllarının da o kadar önemli olduğunu söyledi.
Devletin “rutin” dışına çıktığı bu süreçte 50 bin ölüm, 16 bin kayıp, 4 bin köy yakma, 1,5-2 milyon insanın göç ettiğini istatiksel veriler sunarak anlatan konuşmacı, Kürt milliyetçiliğinin toplumsallaşmasında bu dönemdeki militarist ve faşist uygulamaların önemli bir etken olduğunu söyledi. Günümüzde Kürt ulusal hareketinin aksiyoner genç neslinin, bu uygulamalara maruz kalmış ve sarsıntı yaşamış ailelerden yetiştiklerini dile getirdi.
2000 yıllardan itibaren AK Parti sürecinden de bahseden konuşmacı şunları söyledi: “Küresel sistemin de isteğiyle Türkiye’de askeri vesayet geriletildi. Hükümet, OHAL ve Sistematik İşkenceyi kaldırdı ve Kürt sorununun varlığını kabule edip tanıdı. Kemalist devlet geleneği açısından kuşkusuz bu gelişmeler. ok önemlidir. 2005-2009 yılları arasında Kürtçe dil kursları açıldı, Kürtçe yayın hakkı genişleyerek devam etti ve TRT Şeş devlet tarafından kuruldu.
AK Parti hükümeti Kürt Sorunu ile ilgili olumlu icraatları var olmakla birlikte bazı eksikliklerine ve yanlışlarına da vurgu yapmalıyız. Kırmızıçizgilerinin olduğunu ve Anayasa’da ilk üç maddenin varlığı, merkezi yönetimlerin güçlendirilmesi gibi konularda sorunların hala aşılamadığı, bireysel özgürlüklerin genişletilmesine rağmen Anadilde eğitim, anayasada mevcut ırkçı ve Kemalist uygulamaların varlığı gibi toplumsal özgürlükler konusunda bir gelişmenin olmadığını söyleyebiliriz.”
AKP’nin bu süreçte sergilediği bazı söylemlerinin devletçi mantıkla özdeşlemesinden kaynaklandığını söyleyen Yılmaz, AKP döneminde gerçekleşen çocuk ölümleri ve en son Uludere olayında kamu vicdanını rahatlatan icraatlar sergileyemediğini, olayın sorumlularını bulmak noktasında zaaflı bir politika izlediğine değindi.
Dindar kesimin milliyetçilik düşüncesinden arınamadığını belirten Yılmaz, son dönemlerde olumlu gelişmeler olsa da bu kesimin Kürt Sorunu ile PKK Sorununu özdeşleştirdiğini, bu anlamda AKP’nin gerisinde kaldıklarını söyledi.
Müslümanların bir ümmet olduğunu, ulusal sınırların ve etnik farklılıkların Müslümanları ayırmaması gerektiğini, Allah’ın verdiği hakları hiç kimsenin veya kurumun yasaklayamacağını, kısıtlayamayacağını; kim olursa olun mağdurla empati kurulduğun da sorunun çözümü noktasında daha fazla yol kat edilebileceğini vurgulayarak sözlerini tamamladı.
Program soru cevap ve karşılıklı görüş alış verişlerinin ardından sonra erdi.
Özgür-Der Şubeleri ve İlke-Der Kahvaltıda Buluştular
Özgür-Der Çorum ve Amasya şubelerinin düzenlediği “Türkiye’de Ulusçuluk ve Kürt Sorunu” başlıklı seminerler dolayısıyla Amasya’da buluşan dernek üyeleri ile İlke-Der üyesi Selim Özkabakçı kahvaltıda bir araya geldiler. Konuşmacı olarak davet edilen Özgür-Der Diyarbakır şube başkanı Serdar Bülent Yılmaz ile Amasya manzarasının insanı etkilediği hâkim bir tepede kahvaltı yapıldı.
Kahvaltı esnasında Diyarbakır’daki Müslümanların faaliyetlerine ilişkin tecrübelerini aktaran Serdar Bülent Yılmaz, toplumu ve özelikle gençleri kuşatabilecek etkinlik ve müfredatlarına ilişkin bilgiler sunarak katkıda bulundu.
Bir araya gelen dernek üyeleri ayrıca Orta Anadolu bölgesinde topluma daha yoğun bir ulus ve milliyetçilik anlayışının hâkim olduğunu dile getirdiler. Bu durumun; bölge halkının zihin dünyasında ulusçuluk politikalarının ve Kürt sorunu ile PKK’nin özdeşleştirilmesinde ciddi bir sorun teşkil ettiği ifade edildi. Bahse konu milliyetçi reflekslerin ve ulus kodların, tevhid anlayışı ile tanışmış Müslümanlarda da zaman zaman ortaya çıktığına dair vurgular yapıldı. Müslümanların Kürt sorununa yeterli ilgiyi göster(e)memiş olmalarının geç kalınmışlık sendromuna itmemesi gerektiğinin, ancak bundan sonra Kürt sorununa ilişkin yapılabilecek etkinlik ve çabaların sergilenmesinin de kimliğimiz açısından önemli olduğunun altı çizildi.
Özgür-Der Çorum ve Amasya şubeleri, önümüzdeki dönemlerde ulusçuluk ve Kürt sorununu gündem yapmaya devam edecekleri ve bu konu ile daha kapsamlı çalışmalara yer vermeye çalışacaklarını dile getirdiler.