“60 Darbesi Sonrası Türkiye ve Adalet Partisi”
Özgür-Der Çorum Şubesi seminerlerine yakın tarih genel başlığı ile devam ediyor. "27 Mayıs 1960 Darbesi Sonrası Türkiye ve Adalet Partisi” başlıklı semineri Murat İslam ve Ömer İslam sundu.
Özgür-Der Çorum Şubesi 2011-2012 dönemine ait müzakereli alternatif eğitim seminerlerine yakın tarih genel başlığı ile devam ediyor. Bu hafta üçüncü yapılan semineri “ 27 Mayıs 1960 Darbesi Sonrası Türkiye ve Adalet Partisi ” konu başlığı ile Murat İslam sundu, Ömer İslam ise müzakere etti.
Darbe sonrası bazı aydınlar ve öğrenci gruplarının desteği dışında kayda değer bir desteğin olmadığına değinerek konuşmasına başlayan Murat İslam, darbe yapan MBK üyelerinin ve genelde ordunun kendi içinde de aynileşmediğini belirtti. Darbe sonrası ordudan ihraç edilen general ve albayların sayısına bakıldığında hantal bir yapıya müdahale gibi görünse de, genel kanının ihraç edilen subayların siyasal bakışından kaynaklandığı yönündeydi.
Yeni anayasa ile kurulan MGK ve diğer bazı kurumlarla orduya anayasal bir konum sağlandığını belirterek konuşmasını sürdüren İslam, bu sayede bugüne kadar Ordu sürekli siyasi iktidarlara (tavsiye) olarak belirtilse de sürekli müdahalelerde bulunmuştur.
DP yöneticilerin yargılanması sürecine de değinen İslam, Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerin de anayasa ve parlamento seçimlerinde alınan sonuçların etkili olduğunu söyledi. Yüzde otuzun üzerinde aleyhte alınan seçim sonuçları gerek darbeciler, gerekse CHP kanadında soğuk duş etkisi yapmış, idamlar ile hakkın gözü korkutulmuş ve sindirilmiştir.
Adalet Partisinin kuruluş sürecine değinerek konuşmasını sürdüren İslam, şöyle devam etti. “ DP tabanını kontrol altında tutmak için Ordunun tavsiyesi ile emekli bir general olan Ragıp Gümüşpala başkanlığında yeni bir parti kuruldu. Bu süreç de ılımlı bir politika izleyen Ragıp Gümüşpala’nın politikası 1965’de ölümüne kadar devam etmişti. 1965’den sonra başkanlığı devralan Süleyman Demirel ülkede ekonomik olarak bazı iyileşmeler yapsa da, antikomünist propagandalar da bulunmuş, bu kesim üzerine de baskı uygulamıştır. Bu arada bazı dini cemaatlere yakınlaşmış, politikalar geliştirmiş ve bu anlamda dini siyasete alet etmiştir. Demirel genel anlamda çıkarcı bir politika izlemiş ve parti için dengeleri de sürekli gözetmiştir.”
Yeni anayasa ile oluşan siyasi ortam ve görece serbestlikten de bahseden İslam, ancak bu ortamdan İslam’a aidiyet duyan sağcı ve muhafazakâr çevrenin çok fazla yararlanamadığını belirtti. 1960-1970 yılları arasında özellikle sol kesiminin daha aktif olduğuna değindi. Türkiye Komünist Partisinin solun en önemli parti olduğunu, az ancak sadık bir taraftarının bulunduğunu söyledi. Bu dönemde özellikle Türkiye İşçi Partisinin entelektüellerin de desteği ile Türk Solunun laboratuarı olduğundan ve YÖN Dergisinin katkısından bahsetti. Ancak; CHP 1965 seçimlerinde sonra sosyalist söylemden Sosyal Demokrat çizgiye doğru yönelmesi ve Bülent Ecevit’in partiyi ortanın solu olarak tanımlaması sol kesimde tepkiyle karşılanmış, sosyalist ve militan solcu gruplar ayrışmışlardır.
Solun üniversitelerde teşkilatlanması ve Fikir Kulüplerinin bu dönemde önemli bir yeri olduğunu söyleyen İslam, özellikle Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü o döneme damgasını vurmuştur. Ancak; yine solda kendi içinde aynileşmemiştir. Bir grup sosyalist devrimden yana tavır alırken, Mihri Belli’nin başını çektiği grup aydınlar ve askerden oluşacak devrimin tarafında bulundular ve bu grup daha sonra Fikir Kulüpleri Federasyonunu kurmuş, bu oluşumun adı Dev-Genç olarak değişmiştir. Daha sonra TİKKO, THKP, THKP-C gibi bazı sol örgütler kurulmuş ve bu sol kesim ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve anti Amerikancı söylemlerle silahlı politika izlemeye karar vermişlerdir. İki kez Türkiye’ye gelen 6.Filonun gelişi protesto edilmiş, ancak asker ve polisin müdahalesi sonucu kan akmış, yaralananlar ve ölenler olmuştur…
CHKP 1965 seçimlerinde ancak % 2 oy alabilmişti, Alparslan Türkeş genel başkanlığa seçilmesinden sonra eski yöneticileri uzaklaştırılarak hiyerarşik ve totaliter bir yapıya dönüşen parti ve Türkeş’in kalem aldığı dokuz ışık kitabını ve maddelerini kendilerini rehber edinmişlerdir. Daha donra MHP olarak adı değişen partinin en önemli tarafı gençlik teşkilatlanmalarıydı. Ülkü ocakları olarak anılan bu teşkilat ve içinde bulunan gençler sonraları sol ve sağ kavgalarının taraflarından biri olmuştur.
TOBB başkanlığına seçilen Necmettin Erbakan, Demirel’in ekonomi politikaları ve siyonist politikalara alet olduğunu belirterek, AP’nin dine ve dindar kesime haksızlık ettiğini belirten eleştiriler yaparak AP istifa etmiştir. Bağımsız olarak seçime giren Erbakan Konya’dan seçilmiş ve 1970’de de MNP kurarak Türkiye Siyasetinde yer almıştır.” diyerek sözlerini tamamladı.
Seminerin müzakereci olan Ömer İslam’da darbe sonrası TSK düşünce yapısı ve icraatlarına atıfta bulanarak konuya katkıda bulundu, Türk Solunun bu dönemde sosyalist ve enternasyonal yapısından bahsetti. Bu dönemde işçi ve öğrenci hareketlerini sadece Türkiye’de değil, Almanya, Fransa’da ve Latin Amerika’da olduğunu ve bundan Türkiye’nin de etkilendiğini söyledi. Bu etkileşim solun önünde bir model olduğunu ve kendisini geliştirme fırsatını bulduğunu belirtti.
Program, soru cevap bölümünü ve karşılıklı görüş alış verişlerinden sonra sona erdi.