“İslami Cemaatin Anlamı ve Gerekliliği”
Özgür-Der Beykoz şubesinin aylık seminerler dizisinin bu ay ki konuğu İsmail Ceyran’dı.
İsmail Ceyran konuşmasına şöyle başladı; "Bizler bu dünyada yaşıyoruz ve birileriyle hareket etme mecburiyetimiz var. İnsan sosyal bir varlıktır, bu kendisi gibi birileri olmazsa hayatını insani bir şekilde idame ettirebilmesinde sıkıntı yaşar demektir. Bir başka açıdan, her şeyden önce bizler Müslümanız. Müslümanların yeryüzünü imar ve inşa etme mecburiyeti var." Daha sonra şunları ifade etti;
"Allah'tan ve ahlaktan koparılmış ifsad edilmiş bir dünyada yaşıyoruz. İnsanın Allah ile ilişkisinden insanın insan ve eşya ilişkisine kadar ifsad edilmemiş tek bir alan yoktur ne yazık ki.
Oysa biz biliyoruz ve öyle iman ediyoruz ki kainat ayetleri (kevni ayetler) ile Kur'an ayetleri bir insicam içerisindedir. Yaratılış hakikatiyle, fıtrat ve Kur'an aynı kaynaktandır ve hepsi bir yasaya, Allahu Tela'nın yasasına dahildir.
Yeryüzünde düzeni sağlama emri ile mükellef olan bizlerin bu görevimizi yerine getirebilmemiz için bileşeni olduğumuz varlığın ve varlığın Rabbi ile olan münasebetimizi doğru tutmamız gerekir.
Rüzgarı, toprağı, suyu, ateşi, kuşları, ağaçları, zamanı, mekanı görülüp görünmeyeni Allah'tan bir emanet bilen ve attığı her adımı buna göre hesaplayan ortak bir anlayışla hareket mecburiyetimiz var."
Ceyran konuşmasına şu vurgularla devam etti;
"Cemaat kavram olarak lügatte toplanmak, bir araya gelmek manasına geliyor, İslami ıstılahta ise 'Vahyin yaşanması için Peygamber'in örnekliğinde, ortak ilke ve hedefler doğrultusunda, karşılıklı sorumluluk ilişkisine dayalı şura ve istişarenin esas olduğu akıllı bir birlikteliktir'.
Cemaat kavramı son zamanlarda tahrif edilen örselenen dövülen kavramlardan biri haline geldi ne yazık ki.
Cemaat Olmak İle Hizip Olmak Aynı Değil
'Allah'ın ipine topluca sımsıkı sarılın…' ve benzeri ayetlerin bağlamı bugünkü bazı cemaatlerin dar kalıplarında anlaşılamaz.
Kendisiyle istişare edilmeyen topluluğun bağlılığı, asabiyeye dayalı bir bağlılık olur. Bu yönüyle şerde de birliktelik mümkün hale gelebilir. Bunun 90'lardan bugüne pekçok olumsuz örneği vardır.
Son zamanlarda FETÖ diye anılan hizip de bu örneklerden birisidir sadece.
Bu tür gizli ajandası olan yapılar genelde sakladıkları şeyleri öncelikle kendi müntesiplerinden ve Müslümanlardan saklıyorlar.
Çok temel istisnalar hariç Müslümanların saklayacak bir şeyleri yoktur. Bilakis üyelerinin de toplumun da yapımızı şeffaflığı bilmeleri gerekir.
Hizipcilik fanatizmdir, fanatizm idrak yolu enfeksiyonu yapar. Aklı dumura uğratır.
İslami Cemaat akıllı birlikteliktir şahsiyetlerden oluşur. Cemaat sinerjidir, akılların toplamıdır, kafaların değil. Bu çeşitlilikten bereket doğar. Her bir birey çok kıymetli çok değerlidir ve mübarektir.
İstişare en temelde yönetime, yöntemin ve ilkelerin belirlenmesine, işleyişe esaslı katılımı içeren ortak aklın her aşamada devrede olmasıdır.
Yüce Rabbimizin, Asr suresinde belirttiği gibi, ben Müslümanım dediğimiz andan itibaren cemaat olmak mecburiyetimiz var.
'Ey müminler İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler bunlar olacaklardır.' (Âl-i İmran.103)
Bu noktada, cemaat bilinci bireysellik hastalığının ilacı olduğu gibi münzevilik hastalığının da ilacıdır.
Allah Resulu (s.a.v) vahiyle muhatap olur olmaz Hira'daki münzeviliği bırakıyor.
Üç kişi ile başlıyor ve müfredatı Kur'an olan Daru'l Erkam bu cemaatin merkezi oluyor sonra kırk kişiye çıkıyor. Medine'ye geldiğimizde Daru's Suffa veya Kuba Mescidi'ni inşa ediyor. Yine müfredatı Kur'an olan bu merkez, müminleri yetiştiriyor ve hicret esnasında da Habeşistan ve Medine'ye giden ekipler, gittikleri beldelerin kültürlerine vakıf olacak şekilde donanımlı hale geliyor.
Ancak Müminler Kardeştir, Mü'minler Bir Vücudun Azaları Gibidir
İslam Cemaatinin en mühim prensibi samimiyet, sadakat ve ihlastır. Cemaatin yegâne başarı sırrı ise, kardeşlik ışığında oluşan birlik-beraberlik diğergamlık şuurudur. Bu konuda Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyrulur: "Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak cehd edenleri sever." (Saf, 4)"
İsmail Ceyran son olarak şunları söyledi;
Cemaat bireyleri "Kim var diye seslenildiğinde sağına soluna bakmadan ben varım cevabını verici, benim olmadığım yerde kimse yoktur fikrini besleyici" bir şiarla hareket ederler.
Cemaat Toplumun Ruhu ve Manevi Yönüdür
Mesajı taşıdığı toplumla sağlıklı medeni ilişkiler geliştiren, cemaat- toplum şeklinde kendini toplumun dışına hatta üstüne çıkaran bir anlayış yerine, toplumu paydaşı olarak gören bir anlayış. Bu da toplumla hakiki ilişkileri ve sağlam / etkili iletişimi gerekli kılar.
Bu ifsad düzenine karşı sadece İslam'ın, İslami bir cemaatin umut olabileceğini söyleyebiliriz. Mevcut zulüm düzenine itiraz etme bakımından da uzlaşmaz ayrılık taşıyan düşünsel kodları bakımından da insan potansiyeli bakımından da İslam ve ona dayalı İslami cemaat dünyanın tek umut adresi olmak durumundadır.
Program soru cevap bölümüyle sona erdi.