“Geleneğin İhya ve Islahından Geleceğin İnşasına”
Özgür-Der Beykoz Şubesi programlarından olan aylık Çarşamba seminerlerinin, Mart ayı ile ilgili olanı, 30 Mart akşamı dernek merkezinde, yukarıdaki başlık çerçevesinde gerçekleştirildi.
Gazeteci-Yazar Kenan Alpay ile Mustafa Şahin'in konuşmacı olduğu program ilgi ile takip edildi. Söz konusu programın konuşmacıları özetle şunlara değindiler:
1- Gelenek ve gelecek ilişkisi, dün, bugün ve yarın ilişkisidir. Dün; yaşanılmış olana, bu gün; yaşanana ve yarın da yaşanacak olana işaret eder. Bu sıralama, bu süreç biz istesek de istemesek de bizim elimizde olmaksızın birbirleri ile ilişkilidirler. Mesele var olan bu ilişkinin mahiyeti, niteliği ve doğruları, yanlışlarıdır. Bir yönüyle de faydaları ve zararlarıdır.
2- Gelenek; süregelen, devam eden, adet, örf ve alışkanlık manalarını içerdiği gibi, modern ve yeni olana karşı eski yaklaşımların da adı olarak anlaşılabilir. Burada "eski" bazen eskimişliği, işe yaramazlığı, fonksiyonsuzluğu anlattığı gibi bazen ya da daha ziyade de kadim oluşu, köklü oluşu anlatır.
3- Yaklaşık, yüz-yüz elli yıldır dünya yeni bir evrede ilerlemektedir. En genelde sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte başlayan bu "yeni süreç" yeni ivmelenmelerle yoluna devam etse de atlanılan eşik, dünün tarımsal işleyişinin ve ilişkilerinin dışında yeni bir iş ve işleyiş üretmiştir. Bu bağlamda kalabalık şehirler, küçük aileler, bireysel tutumlar, köylerin terkedilmesi ve daha pek çok değişiklik söz konusu olmuştur. Bütün bu yeni değişiklikler insan ve toplum ilişkilerine de tesir etmiştir.
Esasen değişim insanın ilk gününden itibaren durmaksızın devam edegelen bir hadisedir. Yalnız adı zikredilen değişim her zaman aynı hız ve şekilde olmamıştır. Bu, bazen yavaş ve sesizce olurken bazen de hızlı ve büyük olmuştur. Bu gün konuştuğumuz ve bir kısım imkanları ve sorunları da beraberinde getiren değişim de hızlı ve büyük olarak anılanlardandır.
4- Büyük değişimlerin karakterlerine ilişkin olarak çok şey söylense de en fazla söylenenler, bunlara ayak uydurma zorluğu ile alakalıdır. Değişimlerin geçmiş ile olan ilişkileri, geçmişe duydukları sevgi ya da nefret ile de yakından irtibatlıdır. Eğer Batı gibi geçmişe karşı, kilise dolayımında bir nefret taşınıyorsa, o zaman düne ait ne varsa hepsi yararsız, gereksiz ve hatta zararlı olarak anlaşılır. Böyle olunca gelenek de negatif anlamda değerlendirilir. Oysa "gelenek" nötr bir ifade, nötr bir kavramdır. Ve bizim için "hangi gelenek" sorusu anlamlı bir sorudur. Çünkü bizatihi iyi ya da kötü şeklinde bir yaklaşım geleneği ele almada işlev görmez.
5- Gelenek tarihsel tecrübeye işaret ettiği müddetçe anlamlıdır. Yine bu güne taşınabilir ve yaşanabilir olduğu sürece de fonksiyoneldir. Hatta bu şekilde olduğunda değerlidir. Yine bir Müslüman için gelenek, dinin esas ilkeleri ile Kur'an ve Sünnet ile uyum içinde olmak mecburiyetindedir. İstenildiği kadar yaygın ve kuvvetli olsun, temel esaslara aykırı bir gelenek makul ve meşru görülemez.
6- Temel esaslarla uyum sorunu yaşamayan ve gelenek kategorisi içine giren her uygulama ise toplumsal, siyasal, iktisadi, kültürel vb. bütün alanlarda tercih edilebilir. Dahası tercih nedeni olur. Tarihsel sürekliliğin oluşması bakımından gelenek anlamlıdır. Hele de tarihin büyük oranda İslam'la ve Müslümanlıkla -günümüzden daha fazla- ilişkili görülmesi söz konusu iken, gelenek doğrudan İslam ve Müslümanlığa işaret edebilir.
7- Bu günü ve geleceği inşa ederken, her şeye sıfırdan başlamak avantajlı bir duruma işaret etmez. Esasen böyle bir şey pratikde mümkün de olmaz. Bizi mevcut hegomanik güçlerin tesir sahasına daha güçsüz olarak çağıranların, gelenek karşıtlıkları da iyi bilinmeli ve düşünülmelidir.
8- ilk insan olan atamız Adem'den bu yana devam eden sürecin Kur'an'da anlatılması, bu sürecin olumsuzluklarına dikkat çekilirken, olumluluklarının ve bu olumlulukların temsilcilerinin ortaya koydukları sünnetin/geleneğin övülmesi, anlamlı olmalıdır.
Konuşmacıların bu istikamette ortaya koydukları düşüncelerinin anlatımı ile program son bulurken, dinleyicilerin soruları da cevapsız bırakılmadı.