Fıkıh ve Günümüz Meselelerine İslami Çözüm
Özgür-Der Beykoz şubesinde Oktay Altın’ın sunumuyla “Fıkıh ve Günümüz Meselelerine İslami Çözüm” konulu bir seminer gerçekleştirildi.
Fıkhın günümüzde genelde abdestin şartları, namazı- orucu bozan haller vb. bazı ibadetlere has bir ilim olarak algılandığını, oysa fıkhın bireysel konulardan uluslar arası konulara kadar çok geniş yelpazeyi içeren, Müslümanların geliştirmiş olduğu ve insanlığa katkı sunduğu en önemli alanlardan biri olduğunu belirten Oktay Altın, özetle şunları söyledi:
İslam dünyası Haçlılar ve Moğol örneklerinde olduğu gibi daha önce de mağlup olmuştu. Ama kısa zamanda toparlanmış, kendi değerlerini sorgulamamış, tersine galipleri etkilemişti. Haçlılar, İslam dünyasında gördüklerini ülkelerine taşıyarak sıçrama yapmış, işgalci Moğolların önemli bir kısmı da Müslüman olmuştu.
Tarihimizin en önemli Batılılaşma belgelerinden biri olan Tanzimat Fermanı bile şer'î hükümlere atıfla, gerilemenin temelinde İslam'dan uzaklaşmanın yattığını vurgular. Oysa 20. yüzyıla gelindiğinde İslam dünyası hemen her alanda Batı karşısında yenilmiş, kendine olan güvenini kaybetmiş ve bazı aydınlar İslam'ın kendisini bile tartışacak duruma gelmişti.
Son yenilgi coğrafyamızın büyük bir kısmında İslam'ı bir referans kaynağı olmaktan çıkararak Batılı sistemlerin ikamesiyle sonuçlanmıştı. Ülkemizde 1924'te hilafet kaldırılmış, Kemalist politikalarla Batı'dan kanunlar ithal edilerek her alanda İslam dışlanmıştı. Bugün "Meselelere İslami Çözüm" başlığını gündemimizde tutmamızın temel nedeni budur. Yaklaşık bir asırdır meselelere çözüm bulma kurumsal olmaktan çıkmış, tamamen ferdî çabalara ve ferdî alanlara indirgenmiştir.
Geçen yüzyıllara kıyasla son dönemlerde büyük ve hızlı değişimler yaşamakta ve bu değişim ise yeni meseleler ortaya çıkarmaktadır. Artık "içtihat kapısının kapalı olduğu" görüşü terk edilerek yeni içtihatların yapılması gerektiği birçok kesim tarafından kabul edilir hâle gelinmiştir. Güncel sorunların çözümü hususunda farklı birkaç yaklaşımdan söz etmek mümkündür ki bunlar:
1.Modernist Yaklaşım: Bu anlayışa göre İslam, evrensel ahlâki ve sosyal ilkeleri vahyin indiği dönemlerde kendi yerel şartları içinde yerleştirmiştir. Bugün ise aynı ahlâki ve toplumsal ilkeler, bilimsel metot ve araçlarla tespit edilerek yerleştirilmelidir. Önemli olan bu ilkelerdir lafız bağlayıcı değildir.
2.Gelenekçi Yaklaşım: Bu yaklaşımda bütün meselelerin geçmiş fakihler tarafından çözüldüğü, bugün ise külliyatın taranarak bu çözümlerin tespitinin yeterli olduğunu savunur. Ancak tarihte karşılaşılmamış problemlerin fazlalığı ve görünürlüğünün artmış olması bu yaklaşıma yönelik tereddütleri her geçen gün arttırmaktadır.
3.Islahatçı Yaklaşım: Geçmişte kullanılan usulü ve ortaya konan çabaları önemser, ancak yeni yaşanan sorunlara naslar ekseninde yeni çözümlerin üretilmesi gerektiğini savunur. Kanaatimizce meselelerimizi çözecek yaklaşım da budur. Çünkü birinci yaklaşım, nassın lafzını bağlayıcı kabul etmeyerek sonu nerede biteceği belli olmayan bir girdaba kapı aralamakta, ikinci yaklaşım ise son zamanlarda yaşanan hızlı değişimi ve yeni meseleleri görmezden gelmektedir.
Fıkhı, ibadetlerin dar alanına sıkışmış bir disiplin olmaktan çıkartmamız ve hayatın her alanını ilgilendiren geniş çerçeveli bir ilim konumuna tekrar yükseltmemiz gerekmektedir. Bu haliyle "fıkıh"tan anlaşılması gereken bugün ki "hukuk"tur. Modern hukuk nasıl talimat, genelge, tebliğ, yönerge; yönetmelik, tüzük, kanun, anayasa şeklinde normlar hiyerarşisi oluşturarak hayatın her alanını dizayn etme iddiasında ise fıkıh da ferdîden içtimaîye Müslüman'ın tüm hayatını düzenleme konumundadır. Ancak İslam dünyasında iki başlı hukuk anlayışı fıkhın birçok alana müdahalesini engellemektedir. Bu durumda gücümüz ve sorumluluğumuz oranında ferdî ve sosyal alanımızı fıkıhla inşa etmek durumundayız. Öncelikle fıkıh, Ebu Hanife'nin tanımına da uygun olarak gelişmeler karşısında Müslümanca tavır takınmadır. Bu haliyle iyi bir aile üyesi, iyi bir komşu, iyi bir meslektaş olmak, mazlumun yanında, zalimin karşısında durmak, doğruluk ve yanlışlığın ölçüsü "şahit"ler olmak İslam fıkhının bize yüklediği sorumluluklardır ki bu hususlarda Allah karşısında da mesulüz.
Diğer taraftan hızlı değişim ve bilgi birikiminin artması neticesinde yeni meselelerin oluştuğu da bir vakıadır. Hızlı ulaşımla birlikte seferilik, ekonomik alanda yaşanan farklılıkla birlikte zekâta tabi mallar ve zekât oranları, yine kıymetli evrak, enflasyon, sigorta, kredi kartı vb. yeni kavramlar; tıbbî gelişmelerle ilgili olarak tüp bebek, cinsiyetin belirlenmesi, organ nakli vb. konular; gıda teknolojisiyle alakalı GDO, koruyucu maddeler vb. birçok alanda ortaya çıkan yeni durumlarla ilgili meselelerin çözümü de gerekmektedir.
Geçmişte bir fakih, içtihat ettiği konuyu derinlemesine kavrayıp sorunu çözme imkânına sahipti. Ancak bugün ilimlerin çeşitlenmesi ve bilgi birikiminin artması neticesinde bir fakihin her alanı derinlemesine kavraması imkân haricindedir. Bu nedenle bireysel çözümden ziyade istişarî diyebileceğimiz ortak çözüm metotlarına ihtiyaç vardır. Konu gıdayı ilgilendiriyorsa naslara hakim fakihler ile gıda konusunda uzman Müslüman mühendislerin ortak çabası meselelerin doğru bir şekilde çözümünü sağlayabilir. Aynı şey alanlar içinde geçerlidir. Meseleyi tüm yönüyle kuşatamayan bakış açılarının ürettiği çözümler her açıdan eksik kalacaktır.
Seminer dinleyicilerin katkılarıyla sonlandırıldı.