Beykoz’da İtikadi Ekoller Konuşuldu
Özgür-Der Beykoz Şubesi’nin ‘Akaid Dersleri’ başlığıyla aylık olarak düzenlediği konferansların ikincisi ‘İtikadi Tartışmalar ve İtikadi Ekoller -1’ alt başlığı ve Hamza Türkmen’in sunumuyla dernek binasında gerçekleştirildi.
Sunumuna akaid kelimesini açıklayarak başlayan Türkmen, kelime manası 'bağlanma' demek olan akaidin kavram olarak Allah'ı birlemek demek olduğunu ve Allah'a inanmanın da fıtri bir durum olduğunu belirtti. Bir yaratıcıya inanmama durumunun istisnai vakalar olarak görülmesi gerektiğini ifade eden konuşmacı, Peygamber zamanındaki insanların da Allah'a inandıklarını vurgulayarak ilk inen ayetlerde de Allah'a inanmanın değil, Allah'a doğru bir şekilde, aracısız iman etmenin emredildiğini dile getirdi.
İlk inzal olunan ayetlere bakıldığında iki önemli kavramla karşılaşıldığını ve bunların 'yakin' ve 'zann' olduğunu belirten Türkmen, insanların ise bu kavramları bağlamında anlamada yetersiz kaldıklarını ifade etti.
Gayb konusunda müşriklerin iddialarına karşılık Tekasür suresinin hatırlatıldığını ve hayat sonrası ahiretin kesin bir bilgi olarak Kuran'da verildiğini belirten konuşmacı, daha sonra Allah'ın gayb konusunda muhataplara kesin bir bilgilerinin olup olmadığını vahiyle sorduğunu ifade etti.
Daha sonra algıladığımız alemden farklı bir gayb alemi olduğunu belirten Türkmen, vahyin de işte bu gayb aleminden geldiğini ve bu vahyin hayatımızın nasıl olması gerektiğini belirlediğini söyleyerek Allah'ın bizi yarattıktan sonra başı boş bırakmadığı gerçeğini hatırlatarak Allah'ın tahrif edilmiş din anlayışını vahiyle doğrulttuğunu ve insanlarda var olan Allah telakkisinin 'Allah yarattıklarının hiçbirine benzemez.' gibi ayetlerle oluşturulduğunu ifade etti.
Resul'un vefatından sonra ise zayıf imanlılar ve Allah'ın dinini yeniden değiştirmeye çalışanlar yüzünden farklı itikadi anlayışların oluştuğunu ve sıkıntıların ilk Hz. Ömer döneminde başladığını belirten Türkmen, o dönemde kontrolsüz fetihlerin sonucunda İslam dairesi içine giren insanların itikadlarında sorun olduğunu ve farklı inanç coğrafyalarından gelen insanların birçok İslam dışı inanç ve görüşü Müslümanların zihinlerine soktuklarını söyleyerek yeterli sayıda İslam öğreticisinin olmaması nedeniyle eğitim sorunu yaşandığını da belirtti.
Hz.Osman döneminde ise Ümeyyeoğulları'nın halifeyi suistimal ettiğini ve Emevi ailesinin idareyi ele geçirmesiyle de saltanat rejimini meşrulaştırmak için birçok hadisin uydurulduğunu ve bu sahih olmayan rivayetlerin itikadı henüz netleşmemiş Müslüman kitlelerin zihinlerini bulandırdığını, yaşanan baskı ortamı yüzünden de bir çok önemli sahabenin ve ulemanın susmak zorunda kaldığını ya da gerekli direnişi gösteremediklerini belirten Türkmen, saltanat rejimi ile muhalefet arasında kalan tarafsızların da Mürcie ekolünü oluşturduğunu, bunların da kendi pozisyonlarını çeşitli hadis rivayetleriyle meşrulaştırdığını ifade etti. Yine bu dönemde sultanın iktidarının sorgulanmaması amacıyla kadercilik anlayışının teşvik edildiğini ve hatta bu konuda Emevi Sultanı Abdülmelik ile Hasan Basri'nin mektuplaşmasının kader anlayışının Kuran ve Sünnet'te olmadığını göstermesi bakımından çok çarpıcı olduğunu belirtti.
Hamza Türkmen sonuç olarak farklı itikadi ekollerin oluşumunda iki faktörün çok önemli olduğunu belirtti:
1. Erken büyüme: Sınırların hızlı bir şekilde geniş coğrafyaları kapsaması ve bunun sonucunda farklı itikad ve telakkilerin İslam düşüncesine karışması.
2. İstişare mekanizmasının saltanat rejimi ile birlikte ortadan kaldırılması.
Konuşmasının son kısmında ise o dönemlerde yazılan eserlerden ve oluşan ekollerden kısaca bahseden Türkmen, sunumunu tüm bu farklılıkların temel nedeninin akli delil ile nakli delillerin çatışması olduğunu vurgulayarak bitirdi.
Soru-cevap kısmı ve karşılıklı görüş alışverişinden sonra biten programın devamı aynı başlık altında ve yine Hamza Türkmen'in sunumu ile 29 Aralık 2010 Çarşamba günü yapılacak.
Haksöz Haber / Beykoz