''Kuran'da Rasulullah'ın Konumu ve Sünnet Algımız''
Bartın Özgür-Der Seminer Programları bu hafta başladı.
Seminer öncesi İslam Coğrafyalarında yaşanılan süreçlerle ilgili yaşanılanlar hakkında bilgi vermek ve alınacak dersleri vurgulayan sinevizyon gösterimi yapıldı. Duygulu anların gerçekleştiği bu sunumdan sonra Muharrem Olgun'un okuduğu Ahzap Suresi'nden ayetler ve mealinden sonra Şuayb Mekeç'in sunacağı ''Kuran'da Rasulullah'ın Konumu ve Sünnet Algımız'' konulu seminere geçildi. Seminerde kısaca şunlar ifade edildi:
Müslümanlar arasında belki de en çok fikir karışıklığı, ayrışma ve suçlamalar bu konuda gerçekleşmektedir. İddia sahipleri genel olarak ‘’Kuran’da Rasulullah(as)ın Konumu ve Sünnet Algısı’’ konusunda suçlayıcı dil kullanmaktalar. Ama bizlerin bu konuyu ele almamız sıhhatli bir İslam Düşüncemiz ve yaşantımız için şarttır. Bu konuda oluşturulan inanış ve yaşayış biçimlerinin vahye uygunluğu üzerinden tahkiki bilgilerin ortaya konulması gerekmektedir. Kuran’da Rasulullah’ın konumunu iki ana vechesiyle ele alabiliriz.
1- Kendisi de sorumluluk sahibi insan/beşer olarak Rasulullah (as) ;
Tıpkı hepimizin Allah karşısında sorumlu olduğu gibi Rasulullah (as) da mükellefiyet sahibi bir kimsedir. İnsandır, sorumluluk sahibidir, olaylar karşısında tepkisi insancadır. Yaratılmıştır, yemek yiyen, sokaklarda dolaşan, hastalanan, olaylara üzülüp-sevinebilen bizim gibi ölümlü bir varlıktır. O da bizler gibi tevbe eden, pişman olan Allah’tan mağfiret dileyen bir insan, sorumluluk sahibi bir Müslümandı.
‘’De ki, ben de sizin gibi bir beşerim’’(Kehf,110)
‘’Senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler, çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan bir ayet bile getiremezsiniz.’’(Rad,38)
‘’Ben elçilerden biriyim, başıma ne geleceğini bilemem. Ben bana gelen vahye uyan bir uyarıcıyım’’(Ahkaf,9)
‘’Bu nasıl bir elçi ki yiyip içiyor, çarşı pazar dolaşıyor’’(Furkan,7)
‘’Ben gaybı bilemem, melek de değilim, sadece bana vahyolunana uyuyorum’’ (Enam,50)
-Muhammed (as) ın başına neyin geleceğini ve kendisine vahyin geleceğini bilmediği, önceden şaşkınlık içerisinde olup sapasağlam, muhkem bir yola muttali olmadığı vahyle bildirilmiştir.
‘’Seni yetim bulup barındırmadı mı? Şaşkın bulup doğruya iletmedi mi?’’(Duha,6-7)
‘’Sen Kitabın verileceğini ummazdın, O ancak Rabbinin rahmetidir’’(Kasas,86)
‘’Biz bir elçi göndeririz, şeytan onlara musallat olur sonra Allah onların müdahalesini her türlü defeder.’’ (Hac,52)
2-Allah tarafından aramızdan seçilmiş rasul/nebi olarak Rasulullah (as).
-Tüm rasüller toplumlarına hangi saik ile gönderilmişlerse Muhammed (as) da aynı amaca mebni gönderilmiştir.
‘’İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan ‘azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir. (Bakara, 213)’’
-Allah’ın Rasülü tebliğ, tebyin, muallim görevleriyle gönderilmiştir.
‘’Sizlere ayetlerimi ileten, sizi arındıran, hikmeti öğreten/bildiren, bilmediklerinizi sizlere öğreten içinizden bir elçi gönderdik’’(Bakara,151-152)
‘’Sana Allah’ın ayetlerini onlara beyan edesin, aralarında çekiştikleri hususları aydınlatasın ve vahye yönelenlere doğru yolu gösteresin diye seni onlara rahmet olarak gönderdik’’(Nahl,64)
Allah Rasulü Muhammed (as) ın temel kaynağı Kuran’dır. O sadece ayetleri duyuran değil onları tefekkür edip yaşamlaştıran, ilkelere dönüştüren, yegane hüküm koyucu Şari’ olan Allah’ın beyanını hayatla buluşturan ve onları hükümlere/ formlara dönüştürendir. Zaten Allahu Tealanın vahyine muhatap bütün elçiler Hakimin hükmünü mevsuk hale getiren, ilkeleştiren kişiler olmuşlardır.
Rasul ve beraberinde olanlar vahyin yaşamsal örnekleri olarak tarihteki güzide yerlerini almışlardır. Peygamberlerin yolunu izleyen öncüler, fedakarlıktan kaçınmayan sabikunlar, gerektiğinde bedel ödeyen şehidler olarak belleklere yerleşmişlerdir.
‘’İşte bu benim yolum. Ben ve benimle beraber olanlar sizleri basiret üzerinde, aydınlık bir yola, Allah’a çağırıyoruz.’’(Yusuf,108)
Mutlak hakimiyet Allah’a aittir. Hüküm O’nundur. Yetki O’na aittir. O gerçek hükümdardır.(bknz 2/262,3/55,20/114,6/57…Hakim,Habir,Kadir,Alim isimleri O’nundur)
-Kuran’ın hükümlerinin insanlar arasında va’z olunması hususlarında Rasulullah(as), Allah’ın aramıza indirdiği hükümlerin teşri’, tevzi’, tebyin, ta’lim, tahkime dayalı açılımlarını yerine getirmiştir. Bu hususun kimi zaman elçinin de yetkisinde gibi algılanan Allah’ın mutlak sıfatlarından olan Şari’lik, Hakimlik sıfatlarıyla alakası yoktur.
‘’Allah’ın elçisine nasib ettiği ganimetler Allah, elçisi, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Servet zenginler arasında dolaşan devlete dönüşmesin. Allah’ın elçisi sizlere ne getiriyorsa onu alın, neyi yasaklıyorsa ondan uzak durun..’’ (Haşr,7)
‘’Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı ümmi elçiye uyarlar; O onlara iyiliği emreder, kötülüklerden nehyeder. Güzel şeyleri helal kılar, pis şeyleri yasaklar..’’ (Araf,157)
‘’Allah’ı seviyorsanız bana tabii olunuz.’’(Ali İmran 31)
‘’Namazı kılınız, zekatı veriniz, Allah’a ve Rasulüne itaat ediniz ki merhamet olunasınız’’ (Nur,56)
Muhakkak ki Rasulullah salt bir tebliğci, postacı değildir. Allah’ın elçisinin kararları, açıklamaları, yol göstermeleri Ümmeti İslam için çağlar üstüdür, bağlayıcıdır. O’nun bu yönü şahidliğe dayalı ‘’Usvetun Hasene’’ olma özelliğidir.
‘’Ey nebi, biz seni hakikatın şahidi,müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. O’nun izniyle Allah’a çağıran ve ışığı tükenmeyen hep aydınlatan bir kandil olarak onları aydınlatmaktasın’’ (Ahzab,45-46)
‘’Andolsun, Allah’ın Rasulü, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı zikredenler için Usvetun Hasene /en güzel örnektir’’(Ahzab,21)
Allah’ın Elçisi Muhammed (as) ın örneklik görevi kendi dönemiyle sınırlı, fonksiyonu bitik bir tecrübe değildir. Tasavvurlarımızda, yapıp ettiklerimizde, kararlarımızda, maddi manevi tüm yaşamsal dinamiklerimizde O’nun bıraktığı mirasın, Muhammedi Sünnetin izleri vardır.
Rasulullah’a (as) itaatimiz ibadetler konusunda zorunluluk arzeder. İbadetlerimizde Rasulullah’ın örnekliği ictihada, yoruma açık değildir. Biz bu itaat yönelimimizde Allah’ın Rasulüne uymakla emrolunmuşuz. Aynı zamanda bu alan Kuran’ın onayıyla muhkemleşmiş, Kitap ve Muhammedi Sünnetin birbirinden ayrılmaz mündemici olmuştur.
-Rasulullah (as) a Kitapla birlikte anlama gücü-hikmet, ayırdetme gücü – faruk özelliği verilmiştir.
‘’O onlara güzel şeyleri helal kötü-çirkin şeyleri haram kılar’’(Araf 157)
‘’Allah sana Kitabı ve Hikmeti indirmiş sana bilmediğini öğretmiştir’’(Nisa 113)
‘’Rabbimiz, içlerinden ayetlerini okuyacak, onlara Kitabı ve Hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir elçi gönder’’(Bakara,129)
-Raslullah (as) vahyi yorumlarken hata yaptığında uyarılmış ve düzeltilmiştir.
‘’Onlar sana,’ yanında Allah’ın hazineleri indirilmeli değil miydi?’ dediklerinde bir an etkilenip neredeyse onlara meyledecektin..’’( Hud 12)....Ehli Kitaba uymak, münafıklardan etkilenmek, onların mescidlerine girmek…gibi hususlarda Rasulullah uyarılmış veya düzeltilmiştir.
Hz Peygamberin beşeriyyete ait söz ve fiilleri belirleyen önceliğine sahip tavsiye özelliği taşırlar. Hakkında Allah’ın hükmü bulunan ictimai, beşeri, adaba müteallik ve bazı muamelat konuları ictihada açık olmakla birlikte üst çerçevede Allah Rasulünün uygulamalarının öncelendiği uygulamalardır. Örfe, giyim kuşam nevilerine, mahalli özelliklere, dünyalık hususlara ilişkin hususlar da bilhassa böyledirler.
-Rasululllah (as) ın ahlakı Kur’an’dır. Duruşu, ilkeleri, hal-hareketleri, diyalogları, tavsiyeleri, ilişkileri, küçük büyük herkesle-insanlarla kurduğu bağlar, nasıl eş olduğu, babalığı, merhameti, düşmanlarına davranışları, kötü muameleye karşı tavrı, savaşları, barışı, üstün olduğu zamanlardaki ahvali, adaleti, doğruluğu…kısaca ahlakı Kuran’dandır.
‘’Sen en üstün ahlak üzeresin’’(Kalem 4), ’’İçinizden öyle bir elçi gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir. O size çok düşkündür, Müminlere merhametlidir..’’(Tevbe 129)
‘’Kötülüğü en iyi şekilde sav’’(Müminun 96),’’Sen affedici ol, iyiliği emret..’’(Araf 199), ‘’Allah’tan bir rahmet olarak onlara yumuşak davrandın, şayet katı, kaba, sert olsaydın dağılır giderlerdi..’’(Ali İmran 159)
-Rasulullah (as), siyakı-sibakı, nüzul ortamını, içinde yaşadığı toplumu ve o günün koşullarını en iyi bilendir. Gördüklerini, bildiklerini yakınlarıyla ve arkadaşlarıyla ki onların içerisinde tavırları ve duruşlarıyla Allah’ın övdüğü kimseler; ensar, muhacir, verdikleri sözü tutanlar, öncü olmaya namzet, hayırlarda sabıkun olanlar, şehidler-şahidler, bedel ödeyenler, Allh için mallarıyla canlarıyla cihad edenler vardır. İşte Allah Rasulu bu insanlarla toplumu ve şartları murakabe ve tahlil ediyor vakıayla nassın irtibatını kurmak adına en isabetli kararlar alabilmek için, soruyor, danışıyor ve kararlılıkla Rabbine doğru çabalıyordu.
Sünnet Algımız
Sünnet; gidilen yol demektir. Kuran’da Resulullah (s) için kullanılmaz, ama evvelkilerin sünneti olarak olumlu ve olumsuz olarak ; ayrıca ‘’Allah’ın Sünneti’’ olarak kullanılır . Kur’an’daki hükümlerin Peygamber (as) tarafından uygulanmasına ‘’Muhammedi Sünnet’’ diyebiliriz.
Hulasa sünnet algımıza dair şunları vurgulamalıyız;
-Rasulullah (as), kendisine itaatin emredildiği, bu durumun kendi dönemiyle sınırlı olmayıp, tüm Ümmeti İslamın örneği (usvetün hasene) ve ışığı bitmeyen kandili olmuş (siracen münir),onlara düşkün ve merhametli olan (rauf-rahim) rol-model öncümüz, Kuran’ın muhtevasını uygulayıcı örneği olarak itaat ettiğimiz kişidir.(Ahzap,21,45,46-Tevbe,128-Araf,15-Nisa,80-Haşr,7)
-Sünnet olgusu ve Rasulullah’ın konumu, İbadi konularda (Kitabın onayıyla İbadetlerin emredilmesinin sürekliliği hasebiyle) mutlak itaatin emredildiği, ictimai, örfi,ahlaki, kişisel ve daha bir çok konularda bizlere örnekliğiyle ışık tutan, ölçütlerimizi belirlerken içinde yaşadığımız hayatımızın konumu ve şartlarına göre ictihadlarımızı tertil ortamlarımızda olgunlaştırdığımız din algımıza uygun ictihadlar geliştirmemizde yaşanmışlık örnekliği sunan modelimizdir.(Araf,157-Haşr,9-11)
-Sünnet ,Kuran’ın hayatlara intikalinde vahyle bağları hayatın içerisinden kurarak,ilahi değerlerin insana ait hayatla nerelerde, nasıl buluştuğunu öğreten modeldir, olgudur,yol-yordamdır, metotdur.(Şura,15-18-Müzemmil,2-8-Bakara,143)