Bartın'da ‘’Ortadoğu ve Müslümanların Geleceği’’ Semineri
Bartın Özgür-Der’ de bu hafta ‘’Ortadoğu ve Müslümanların Geleceği’’ konusu konuşuldu.
Bahadır Kurbanoğlu'nun sunumunu yaptığı seminerde kısaca şunlar ifade edildi:
Son gelişmelerle ilgili olarak Yemen olaylarını ve bağlı bulunduğu sebep sonuç ilişkilerini ele almak, ardından Müslümanlar olarak gidişattan çıkaracağımız dersleri ve fıkhımızı konuşalım istiyorum.
Yemen'de önceden beri parçalı bir yapı vardı. Kuzey ve güney diye ülke ikiye ayrılmıştı. Güney Yemen ayrılıkçıları olarak solcu yapılanmalar, Kuzey Yemen'de Islah Partisiyle temsil edilen İhvan yapısı ve uzun yıllardır Yemen'de var olan El-Kaide yapısı mevcuttu. Yemen'in genelinde %30 civarında Zeydiler yaşamaktadır. Husiler Yemen'de var olan aşiret yapısından biri olan ve yönetime karşı 2000'li yıllardan bu yana örgütlü zaman zaman eyleme yönelen İran destekli Şii bir yapıdır. Ali Abdullah Salih ülkeyi 1978'den 2011'de gerçekleşen 'Halk Devrimlerine' kadar diktatörlük yöntemleriyle ve farklı halk kesimlerinin kutuplaşmaları üzerinden bir nevi istikrarsızlığın istikrarıyla yönetiyordu. Kuzeyi güneyle korkutuyor güneyi de kuzeyle korku stratejisiyle dengeliyordu. ABD' den, Suud'dan yardım alıyordu. 2011'de halkın sokağa dökülmesi sonucu çatışmalarda 45 kişinin rejim tarafından katledilmesi neticesinde Yemen'de rejime muhalif çevreler geçici bir koalisyon oluştular. Hep beraber aldıkları kararla bir dönem Salih'in yardımcılığını yapmış Hadi'yi geçici devlet başkanlığı görevine getirdiler. İlerleyen süreçte anayasanın tamamlanamaması, sağlıklı bir seçim sürecine girilemeyişi sonucu Hadi'nin görev süresi uzadı. Bunu sebep olarak öne süren Husiler İran'ın desteğiyle karşı darbeye girişerek bazı şehirleri ve devlet binalarını ele geçirdiler. Ülke çapında %65 katılımla gerçekleşen seçimle ve halkın meşruiyet desteğini alarak göreve getirilen Hadi'nin konumunu BM haklı buldu ve Husileri darbe yapmakla suçladı. Suud'un merhum kralı Abdullah döneminde Husileri destekleyen Suudiler El-Kaide ve İhvan oluşumlarını kontrol altında tuttuklarını düşünüyorlardı. Devrik lider Abdullah Salih'e ve Husilere destek yağdırıyorlardı. Suud'daki yeni yönetim önceki kralın ekibini tasfiye ederek yeni bir yapılanmaya gitti. İhvan düşmanlığı üzerine kurulu dış politika terkedilip yerine yeni bir yapılanmaya gidildi. İran Şii yayılmacılığını tüm bölgede uzun süredir politik merkez haline getirdi. Suriye'yi yanına çeken İran bölgede Hizbullah tipi yapılar örgütlemek istiyor. Böylelikle daha az maliyetli, bölgenin kendi insanıyla oluşturacağı yapılar üzerinden geniş bir bölgeyi kontrol altına almayı amaçlıyor. İşte Yemen Husileriyle İran arasında ki ilişki tam olarak budur. Türbeleri bahane ederek Suriye'de fiilen binlerce askeriyle savaşan İran Şii dünyadan farklı coğrafyalardan birçok genç Şiileri maaşa bağlayarak eğitimden geçirip bölgede milislere dönüştürmüş durumda. On binlerce İran askeri şu an Suriye'de Baas ordusuyla beraber katliam yapmaktalar. Irak'ta ABD işgali sonrası yönetime gelen Maliki yönetimi Irak'ta büyük şehirlerinde Sünni halk topluluklarına tam bir baskı ve ayrımcı yönetim uyguladı. Sadece Bağdat'tan 3 milyon kişi bu sebeplerle başka yerlere göç etmek zorunda kaldılar. Irak 'ta El Kaide tipi yapılara karşı İran'la ortak mücadele eden şu anda Yemen'de karşı karşıya gelmiş durumda. Gerçekte İran yayılmacılığı Yemen projesinde tarafları karşı karşıya getirdi. Netice İran kendi hinterlant hesabını yapıyor ama onun ümmet diye bir hesabı bulunmamaktadır.
İran ve ABD müzakere süreci: Nükleer enerji konusu aslında İran'da önceden beri var olan bir konu. Şah sonrası Humeyni nükleere tamamıyla karşı olduğundan süreç durdurulmuştu. 1992'de İran nükleer projesini tekrar başlattı, bu konuda Rusya'yla anlaştı. İran'ın muhtelif bölgelerinde faaliyete geçirilen nükleer çalışmaları Halkın Mücahidleri örgütü liderinin 2002'de Amerika'da belgeleriyle bu çalışmaları ifşa etmesi sonucu ABD, İsrail'in güvenliğini gerekçe göstererek İran'a konuyla alakalı baskı yapmaya başladı ve her defasında İran'ı nükleerden vazgeçmeye zorladı. Bu gün Amerikan yönetimini Obama'nın insiyatifiyle İran'ın enerji amaçlı nükleer üretimine sınırlı izin vereceğini ve ambargonun süreç içinde kalkacağını açıkladı. Muhalif senatörler Obama yönetimini İsrail'in güvenliğini tehlikeye atmak ve İran'a taviz vermekle suçlamaktalar. Görünen o ki anlaşma maddeleri incelendiğinde; İran'da ki nükleer faaliyetlerine sınırlı izin çıkması İran'ın enerji üretmesine dayalı bir izin şeklinde gerçekleşecektir ve bu her zaman denetlemeye açık olacaktır. Şu da var ki İran'ın enerji konusunda başka bir kaynağa ihtiyacı da yok. Bu İran'ın sıkça denetleneceği ve rahat olamayacağı anlamına gelmektedir.
Bu gün Irak ve Suriye'de yaşanan süreçte bölgeye asker göndererek dikta rejimlerine destek veren ve olaylara ümmetin aleyhine müdahil olan İran, Yemen'de Husilerle giriştiği Şii iktidarı hayalinde Suud merkezli ve ABD'nin de desteğiyle oluşan bir engelle karşılaşmış durumda. 2011'de halk devrimleriyle diktatörlük rejimlerine karşı halkların özgürleşmek ve baskıdan kurtulmak için başlattıkları süreç ıslah temelli metodu benimseyen İhvan kökenli yönetimlerin iktidara gelmesi sonucu ABD, Batı ve İran'ı kaygıya sevk etti. Mısır'da yapılan darbe bu yüzden desteklendi. Libya bu yüzden kaosa itildi. Tunus'da darbe ortamı oluşturulmaya çalışıldı. Ortadoğu halklarının diktatörlük rejimlerine karşı verdikleri özgürlük mücadelelerinde Müslüman halkların yanında yer alan Türkiye'de Ak Parti iktidarına karşı darbe yapılmaya çalışıldı. Müslüman Dünya bir süre bu kaoslarla baş etmek zorunda. Çünkü yüzyıla yakın işgal politikalarıyla oluşan parçalanmış İslam coğrafyası birbirine düşman edilmiş halklar, cehalet kaynaklı mezhepçilik taassubu, pragmatik çatışmaların yol açtığı kavgalar ve ideolojik kutuplaşmalarla paramparça olmuş ümmetin bir araya gelmesi kolay olmayacak. Müslümanların yerel ve küresel vesayeti aşarak bu kaostan kurtulmaları onların kararlı çabaları ve sahih basiret okumaları ile gerçekleşecektir. Biz Müslümanlar olarak çevremizde olan bitenlerle ilgilenmek, dersler çıkarmak ve sağlıklı bir fıkıh üretebilmek için ümmetin sorunlarıyla ilgilenmek zorundayız.