Bartın'da ‘’İslam Dünyası ve Müslümanlar’’ Semineri

Bartın'da ‘’İslam Dünyası ve Müslümanlar’’ Semineri

Bartın Özgür-Der’de bu hafta ‘’İslam Dünyası ve Müslümanlar’’ konusu konuşuldu.

Özgür-Der genel başkanı Rıdvan Kaya’nın sunumunu yaptığı program ilgiyle izlendi. Konuşmada kısaca şunlar öne çıktı:

“İslam Dünyasındaki ve Türkiye’deki bazı gelişmeleri ele almaya çalışalım. İslami Hareketler nevzuhur yani sadece sömürgeciliğe tepki olarak doğmuş bir olgu değildir. Allah Rasulünün örnekliğiyle ve ashabının ortaya koyduğu bir mücadeleyle başlatacağımızı bilelim. Rasululllah (s) sonrası saltanat dönemlerinde ifsad dönemleri yaşanmıştır, ama Kuran ve Sünnetle bağlarımızı korumaya çalıştığımız ihya ve tecdid faaliyetleri yoğun olarak sürmüştür. Bu hat İslami Hareketin tarihsel boyutunu teşkil etmektedir. 19 yy başlarında, İslam Dünyasının Endonezya’dan Kuzey Afrika’ya hemen her yerinde sömürgeci güçlerin işgalleri yaşandı. İşte bu istilaya karşı bu hat üzerinden, dünyevi anlamda kaybedilenlerin geri kazanılması sağlanamasa da işgalin reddi/benimsenmemesi mümkün olabilmiştir. Her yerde direniş hareketleri doğmuş işgalcilere karşı konulmuştur. İslami hareket öncüleriyle bu günlere intikal eden yoğun bir mücadele verilmiştir. Son üç yıldır başlayan Tunus’la başlayıp tüm Ortadoğu’ya yayılan diktatörlerden kurtulma, özgürleşme sürecinin ikiyüz yıldan bu yana süren zulme sömürüye karşı koyuş sürecinden ayrı ele almamak gerekiyor. Eğer bu arka planı bilemezsek bu halkların ne istediğini bilemeyiz. Elbette bu karşı koyuşun tam bir İslami duyarlılık gereği gerçekleştiğini söyleyemeyiz ama zulme karşı başlayan  bu karşı çıkışın bu coğrafyanın aidiyet yapısından ayrı olmadığını biliyoruz. Zaten sonra şunu gördük. Zalimler bir tarafta, Müslümanlar bir taraftalar. Hamdolsun, üstümüze düşeni yapmaya, kardeşlerimizle dayanışma içerisine girmeye çalıştık hala bu duyarlılığımızı devam ettiriyoruz.  Bu tahilileri akademik kaygıyla değil Müslüman olduğumuz için yapıyoruz. Sürece dönük mütalaalarda -Acaba her şey daha mı kötü oldu ? şeklinde değerlendirmelerle bu yaşananların ele alınmayacağını söylüyoruz. Bir olguyu ele alırken öncesine ve  sonrasına bakarak değerlendirmeliyiz. Üç yıl önceye baktığımızda bu coğrafyalarda çok daha ağır zillet tablosu vardı. Müslümanlar hemen hemen yoklardı. Mesela Tunus o zamanlarda sadece açık hava hapishanesi izlenimiyle zihnimizdeydi. Yine Libya da benzer durumdaydı. Bu gün kaosu çağrıştıran  günleri  gözlemliyoruz ama Kaddafi gibi İslam düşmanı bir zalimin sistematik cürümleri ve  topyekun imhalarını  bu günlerle mukayese bile edemeyiz. Düşünün Ebu Selim Cezaevinde binin üzerinde insanı bir günde öldürmüşler ve bunu ailelerine haber bile vermemişler,yani baskı ortamıyla sindirilmiş insanlar sessizce hayatlarını sürdürdüklerinde huzurlu günler mi sürmüş oluyorlar. Kaddafi döneminde sorun yoktu, çünkü Müslüman Libya halkı insan yerine konulmuyordu, hiç birşeyi talep edemiyorlardı, asayiş berkemaldi. Aynı şey Mısır için Suriye için de geçerlidir. Hiçbir ortam, insanların değersizleştirildiği, aşağılık bir hayatın mahkumları gibi muamele gördükleri bir yönetimin altında yaşamaktan daha değersiz değildir. Eğer zulme uğrayan bu insanlar Kitabı egemen kılmak, İslamın izzetini baştacı yapmak ve insanca yaşayacakları, adalet için ayağa kalktılarsa bu değersiz görülemez. Aksi halde biz Müslümanlara zilleti layık görmüş oluruz. Oysa Allah kendisi tüm izzetin sahibidir ve müslümanları da izzet ve şerefe layık yaratmıştır. Batılılların siyasal islamın iflası teorisini yaymaya çalıştıkları, Müslümanların mevcut sinik hallerini kabule ikna edilmeye çalışıldığı, adeta ideolojik bir tahakkumun kurulmaya çalışıldığı bir ortamda, Müslümanlar mücadele ettikleri, bazen ağır bedel ödedikleri bir süreci yaşıyorlar. Bu gün küresel bir kuşatma var, bir bölgeyle veya bir yerle sınırlı olmayan ama İslam Dünyasının künhünün hedeflendiği bir kuşatma.. şunu görelim direniş küreselleşiyor dolayısıyla İslam Dünyasında olanlara asla kötücül bakamayız ve sürecin  hayırlı günlere doğru yoluna devam edeceğini bilelim, dersler çıkaralım.Kafirlerin ve yandaşlarının hedefinin Müslümanları topluca devreden çıkarmak olduğunu bilelim. Zalimlerin Mısır’da yaptıklarına darbe demeyen Batı zulme  ortak olmuş oldu. Mısır’da darbeci temerrüd topluluğu Mısır ve dünya basınında öyle bir yalan yaydı ki, o dönemler milyonlarca insanın Mursi iktidarına karşı olduğunu uydurdukları yalanlar ve sahte belgelerle yayımlayıp haber ağlarında propaganda ediyorlar, Mısırlıları ve dünyayı bu yalanlarına inandırmak istiyorlar.. aynısını Gezi olaylarında da yaptılar, yine hatırlayın Reyhanlı patlamasında elli civarı insanın ölümüne yol açan bombalamanın failleri tutuklanıyorlar, suçlarını itiraf ediyorlar, ama bu, nasıl propaganda ediliyor ; Suriyeli muhalifler Reyhanlı’yı bombalama eylemi gerçekleştirdiler, işte bu yalanı yayıyorlar. Bu karalamayı Suriye direnişine karşı başından beri yapıyorlar. Bir taraftan Beşşar rejimi kirli haberler yayıyor, diğer taraftan yandaşları aynı haberleri yayıyorlar. Maalesef bu propaganda kampanyasına Müslümanlar da alet olabiliyorlar. Batının Guta’daki kimyasal katliamına yaklaşımında ne kadar iki yüzlü tutum içerisinde olaya yaklaştığını ve sonunda İsrailin güvenliği temin edebilecek kimyasal silahların teslim alınması teklifine Esed rejiminin evet demesiyle olaydan hiçbir şey yokmuş gibi sıyrıldığını gözlemledik. Esed rejimine adeta sen insanları öldürmeye devam et ama sakın kimyasal silaha başvurma mesajı verildi. Kuran’da Bakara Suresinde geçen ‘’Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın denildiğinde onlar biz sadece ıslah edicileriz derler’’ tesbiti aslında olayı özetliyor. Müslümanlar İslami Hareket sürecini yaşıyorlarken en ağır bedelleri göze almayı idrak ettikleri sürece imtihan bilinci kavranmış olacaktır. Yapılıp edilenlerin kalıcılığı bu bilincimize bağlıdır. Müslümanların Allah’ın rızasına dönük çabaları karşısında ilahi yardımın geleceğini  bilelim. Ali İmran Suresinde buyurulduğu gibi ‘’Sizler, inkarcılar sefere çıkan kardeşleriyle ilgili, eğer onlar yanımızda kalsalardı öldürülmezlerdi, diyenler gibi olmayınız, yaşatan da öldüren de Allah’tır, unutmayın….’’

Rabbimiz bu yanlış yaklaşımları küfrün bir vasfı olarak niteliyor. Konumumuzu bilmeliyiz ve bu bedel ödeyen kardeşlerimizi asla küçük görmemeliyiz yoksa biz de yanlışa düşenlerden oluruz. Rabbimiz bizleri rızasına yakışan kulluktan ve Müminlerle dostluktan ayırmasın, Müslümanları yeryüzünde iktidar kılsın.

 

bartin-20140112-01.jpg

bartin-20140112-02.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler