Bağcılar’da Şehid Seyyid Kutub Gecesi

Bağcılar’da Şehid Seyyid Kutub Gecesi

26 Ağustos 1966 yılında Allah yolundaki yürüyüşünü idama yürüyerek tanıklaştıran Seyyid Kutub. Şehadetinin üzerinden yarım yüzyıl geçmesine rağmen onun çağrısı hala güncelliğini korumakta, en önemli stratejik açılımı olan Kur’an Nesli açılımı hala da anla

Türkiye Müslümanlarının tevhidi uyanış ve bilinçlenme tarihlerinde de önemli bir yeri olan Seyyid Kutub özellikle de Özgür-Der ve onunla aynı çizgiyi paylaşan kuruluşlar tarafından anılmaya, Kur'an Nesli'nin inşası vurgusu gündemleştirilmeye devam ediliyor. Hatırlanacağı üzere Özgür-Der genel merkezi bunun önemine binaen 2001 yılında düzenlediği geniş katılımlı bir sempozyumla Türkiye'deki İslami uyanış sürecinin bakiyesi olan çevrelerin temsilcilerini bir arada buluşturmuş ve ayrıca da bu programı "Kur'an Neslini İnşa Sorumluluğu" adıyla aynı yıl kitaplaştırmıştı. Dolayısıyla müteakip yıllarda da gerek genel merkez ve gerekse de şubeler düzeyinde Özgür-Der bu yöndeki etkinliklerini devam ettirdi.

63. şehadet yıldönümünde Seyyid Kutub'un mesajını bu yıl ise Özgür-Der Bağcılar Şubesi gerçekleştirdi.

29 Ağustos Cumartesi akşamı Bağcılar Belediyesi Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "Şehid Seyyid Kutub'u Anma Toplantı"nın bu yıl Kur'ân ayı Ramazana denk gelmesi anlamlı bir tevafuktu. Saat 21'de başlayıp yaklaşık 3 saat süren etkinliğe 500 kişinin üzerinde bir dinleyici kitlesi katıldı.

Mevlüt Uyanık tarafından okunan Kur'ân-ı Kerim tilavetiyle başlayan geceyi Mehmet Kılıçarslan yönetirken programda Hamza Türkmen, Beşir Eryarsoy ve Mehmet Pamak da birer konuşma yaptılar.

İlk konuşmacı olarak söz alan Hamza Türkmen, S. Kutub'un  yaşam öyküsünü ve düşünsel gelişim sürecini kısaca anlatarak başladığı konuşmasında "Burada S. Kutub'a övgüler dizmek için toplanmadık. Stratejik açılımlarını tanımak, tahlil etmek ve kendimiz için dersler çıkarmak üzere toplandık." dedi.

S. Kutub'un kendisinden yaklaşık 13 asır önce itikadda, amelde, sosyal ve siyasal planda bozulmalar yaşayan ve süreç içerisinde Vahyi ölçüyü yitirerek çözülen geleneksel İslam ümmetinin bir evladı olarak Mısır'da doğduğunu belirten Türkmen, İslam coğrafyasının diğer parçaları gibi Mısırlı Müslümanların da bu dönemde Batı emperyalistlerce çizilen ulusal sınırlara hapsedildiğini ve yerli işbirlikçilerin de bu cahili statükoyu muhafaza etme çabasında olduğunu kaydetti. Kutub'un İhvan-ı Müslimin saflarında devam eden mücadele hayatından çeşitli aktarımlarda bulunan Türkmen, onun Mevdudi ve İhvan'ın etkisinde kaldığını, Hür Subaylar hareketi-İhvan ittifakı döneminde İhtilal Komitesi'ne İhvan'ın temsilcisi olarak katıldığını kaydederek Kutub'un bu platformda Müslümanların taleplerini dillendirdiğini, bunun ise cuntayı rahatsız etmesi üzerine ayrıldığını ve müteakip zamanlarda da cuntanın takibatına maruz kaldığını söyledi. Askeri cuntanın çeşitli komplolarla İhvan'ın önde gelenlerini tutukladığı dönemde Kutub'un da baskı ve zulme muhatap olduğunu ifade eden Türkmen, Yoldaki İşaretler kitabının onun olgunluk dönemi eseri olduğunu ve manifesto niteliğindeki bu eserinin değerinin Müslümanlar arasında maalesef Nasır kadar anlaşılmadığını belirterek Kutub'un stratejik açılımlarını özetledi.

Yoldaki İşaretler'in bir yönüyle İhvan ve Cemaat-i İslami birikiminin de muhasebesi niteliğinde olduğunu belirten Türkmen, Kutub'un İslami cemaatleri bir imkân olarak algıladığını ve ümmetin yeniden yapılandırılmasına uzanan yolda onlardan hareketle öncü Kur'an Nesli öbekleri oluşturmanın önemini vurguladığını kaydetti.

Tebliğinin devamında Kutub'un açılımlarını özetleyen Türkmen, bunların Türkiye'de algılanış biçimleri üzerinde de durarak çeşitli açılımlarda bulundu özet olarak İslam devletinden önce ümmetin yeniden inşasını öne çıkardığını ve Müslüman cemaatlerden hareketle Kur'ân Neslini fikri ve yapısal planda yeniden gerçekleştirmek istediğini belirten Türkmen onun mektep ve hareket birliğini öğrettiğini söyledi. Ayrıca Kutub'un dini bütünlüğü parçalayan projeleri Amerikan İslâm'ı olarak nitelediğine de dikkat çeken Türkmen, bugün itibariyle bu çabaların Ilımlı İslamcılık kavramında ifadesini bulduğunu ifade etti.

Cahiliye kavramını da toplum ve sistem tahlilinde kuşatıcı bir kavram terim olarak ilk kez onun kullandığını hatırlatan Türkmen, Kutub'un mesajını anlamanın ve yaşatmanın geleneksel ve modern cahiliyeden, bu cümleden olarak ulusalcı kirlerden arınmayı ve akıntıya kürek çekmek yerine Kur'an toplumunu düşünce ve tavırda inşaya yönelmeyi gerektirdiğini söyledi.

Son olarak Kutub'un doğru bir başlangıç ya da sağlıklı bir hareket zeminini ortaya koyduğunu belirten Türkmen, konuşmasını "O, reel-resmi siyasetin değil, Vahyi siyasetin takipçisi olmayı öğretti." vurgusuyla tamamladı.

İkinci konuşmacı olarak söz alan Beşir Eryarsoy da Kutub'un Türkiye'deki İslami uyanış ve bilinçlenmeye katkılarına değindi.

Eryarsoy, S. Kutub'un Müslümanlara katkıları mahiyetinde özet olarak onun dinimizin mahiyetini, kapsamını ve boyutlarını öğrettiğini ve Kur'ân mesajını ve mesajın mahiyetini anlamamızı ve gündemleştirmemizi sağladığını kaydetti. Ayrıca Kutub'un hayata müdahil kuşatıcı/bütüncül bir İslâm anlayışını da öğretmeye çaba sarf ettiğini belirten Eryarsoy, inan ve hayat arasında ayrım gözetmemeyi ve İslâm'ı bir hayat nizamı olarak algılamanın önemini de Kutub'un ortaya koyduğunu söyleyerek çeşitli açılımlarda bulundu.

Son konuşmacı olarak söz alan ve konuşmasında Seyyid Kutub'un mesajının Türkiye'deki yankıları üzerinde duran Mehmet Pamak, Kutub'un mesajının yeterince anlaşılamadığını ve onu okuyanların önemli bir kısmının da gelinen durumda çözülmeye yüz tuttuğunu söyledi.

Kutub'un bizi ilk Kur'ân Neslinin yeniden inşasına ve bunun için de cahiliyenin ve tağutun reddine çağırdığını belirten Pamak, onun Kur'ân ile yenilenmenin ve yeniden bir Kur'ân toplumu olma çabasının öncüsü olduğunu ve bu çağrısı dolayısıyla şehadete yürüdüğünü söyledi. Yine Kutub'un Kur'ân Neslinin yeniden inşasına vurgu yapmakla birlikte bunun yapısal modelini yaratmaya ömrünün vefa etmediğini hatırlatan Pamak, bunu ilerletme ve gerçekleştirme sorumluluğunun bize düştüğünü kaydetti. Bu bağlamda "Onu ne kadar ileriye taşıyabildik?" sorusunu soran Pamak, mevcut tablonun iç açıcı olmadığını belirterek "Dün onun Amerikancı İslam tanımını okuyanlar bugün bununla özdeş olan Ilımlı İslamcılığın taşıyıcıları pozisyonuna gelmişlerdir." dedi. Daha da moral bozucu olanın Kur'ân davetçilerinin, Kur'ân merkezli düşünce ve çabalar arasında zikredilenlerin de toplumu ve sistemi Kur'ân'la uyarmak yerine iki cahiliye arasında tercihe çağırmaları ve akıntıya kürek çekmeleri olduğunu kaydeden Pamak şunları söyledi: "Nerede Yoldaki İşaretler'i okuyanlar? Birileri işaretleri mi değiştirdi yoksa? Nerede Kur'ân davetçileri? Bizi sisteme çağrı mahiyetindeki icraatlara çağıracaklarına Seyyid Kutub gibi onurlu bir şekilde Kur'ân'a çağıran şahitler olsunlar! Cahiliye ile topyekûn hesaplaşması gerekenler neden cahiliye türlerinin birine yaslanmamızı istiyorlar? Halbuki öncelikle bir nüve, sonrasında bir ümmet oluşturulmadan Kur'ân mesajı yaşanamaz, yaygınlaştırılamaz. Kutub'un çağrısı bundan ibaretti."

Son olarak küresel sistem karşıtı hareketlere de değinen Pamak, bu hareketlerin "yeni bir dünya mümkündür" sloganlarının bir arayışı ifade ettiğini ancak modern ya da post-modern paradigmaların kodlarını aşamadıklarından dolayı bunların sağlıklı/alternatif bir gelecek üretemeyeceklerini belirterek neo-liberal çabalara eklemlenen İslamcı kişi ve kesimleri eleştirdi. Bu meyanda Müslümanların elinde bulunan kurtuluş imkânı Kur'ân'a dikkat çeken Pamak, sisteme fıtri temelde muhalefet eden ancak Batılı paradigmaları aşamayanlara bu kurtuluş nimetini sunmadığımız takdirde bunun hesabının da ağır olacağı vurgusuyla konuşmasını tamamladı.

Siyonistlerin 2009 Gazze saldırısında tüm aile fertleri ile birlikte Şehit olan Nizan Reyyan'ın gelini İman Reyyan'ın de bir selamlama konuşması yaptığı gecede ayrıca Beytullah Emrah ve Necmettin Asma'nın hazırladıkları "Yoldaki İşaretçi: Seyyid Kutub" isimli bir sinevizyon gösterimi yapılırken Bünyamin Doğruer de S. Kutub'u ve şehadeti konu alan şiir paylaşımlarında bulundu.

Gece, Grup Yürüyüş'ün yeni çıkan son albümünden bestelerini seslendirmesiyle son buldu.

Haksöz Haber / Haşim Ay
Fotoğraf: Afgani Türkmen

 

Önceki ve Sonraki Haberler