Bağcılar'da Mekke Dönemi seminerleri sürüyor
Özgür-Der Bağcılar Temsilciliği’nin düzenlediği panellerin bu haftaki konusu "Mekke Döneminde İtaat, İstişare ve Hüküm Vermede Tedric" idi.
Panelin yöneticisi Veysi Selimoğlu, tebliğcileri Bahattin Urlu ve Abdülhakim Sarıkaya idi. Selimoğlu sözü tebliğcilere bırakmadan önce özetle şu görüşleri dile getirdi: "13 yıllık Mekke döneminde Mekke şirk sistemi örgütlü bir yapı arzetmekteydi dolayısıyla bu yapıya karşı örgütlü bir yapı oluşturulmalıydı. Bu oluşumda itaat, istişare ve hüküm vermede tedric önemli bir yer tutuyordu."
Panelistlerden Bahattin Urlu'nun konuyla ilgili konuşmasından satırbaşları: "Klasik siyer kitaplarında bu konuyla ilgili kapsamlı bir anlatıma rastlamak mümkün değildir. Üstelik Peygamber döneminde yaşanan olaylar olağanüstü ve insan iradesini aşan bir şekilde anlatılmaktadır. Fakat bu dönemde gerçekleşen olaylar insan fıtratına ve eşyanın tabiatına uygun bir şekilde gerçekleşmiştir. Sözgelimi ilk vahiy indiğinde Resulullah eşi Hz. Hatice'yle istişare etmiştir. Yine ilk inen vahiyle ilgili Varaka'ya gidilerek istişare edilmesi; Taife gidilmesinin kararlaştırılması; Akabe beyatlarında İbni Abbas'la yapılan planlamalar... Bu örnekler istişareye bir delildir.
Müslümanlar istişare sonucu çıkan kararlara uymuşlardır. Onları uymaya sevkeden saik vahye olan itaattir. Müslümanlar vahyin söz konusu olmadığı durumlarda Peygambere itiraz edebilmişlerdi. Örneğin Bedir kuyularının kazılması ve Uhud savaşında yer tespiti... Vahyin söz konusu olduğu durumlarda ise itaat farz olarak biliniyordu.
Tedric yavaş yavaş yürümek, basamak basamak yükselmek anlamlarına gelir. Istılahi anlamı ise toplumu vahye hazır hale getirmektir. Sabır tedricin önemli bir unsurudur. Kişi öncelikle zihnen tedric olmalı ve daha sonra yaşamında tedric olmalıdır. Kur'an-ı Kerim'in bölüm bölüm inmesi bu konunun anlaşılması için önemlidir.
Peygamberin beşeri kişiliğinde hayat bulan İslam toplumu aklı, iradeyi devre dışı bırakan olaylar sonucu değil bir proje sonucu oluşmuştur. Çevre şartları, insan faktörü, akrabalık ilişkileri ve zamanlama gibi unsurlar dikkate alınarak istişari zeminler oluşturulmuş, ortaya çıkan kararlara itaat edilmiş ve tedrici bir yöntem izlenmiştir."
Panelin diğer tebliğcisi Abdülhakim Sarıkaya'nın konuşmasından dikkat çeken tespitler şu şekildeydi: "Yeryüzünde Allah'ın emrine matuf melek ve insan topluluğu vardır. Fakat itaat insana mahsus bir konudur zira insanın itaat edip etmeme iradesi vardır. İtaat kavramı toplumla hayat bulur. İtaat toplum ve toplumu yönetme sorumluluğuyla ilgilidir. Resule itaat kurtuluşa giden bir yoldur; sonucunda ise toplum ve devlet oluşturmaya götüren bir projedir.
Ayetler evrensel ve zamanlar üstüdür, tarihselcilikle izah edilemez dolayısıyla dün Resule itaati gerektiren şartlar bugün de vardır ve var olmaya devam edecektir.
İstişare kelimesinin sözlük anlamı danışmak, görüş almaktır. Istılahi anlamı ise toplum içinde yapılacak işlerle ilgili danışmadır. İstişare bencillikten kurtulma yani ben olmadan biz olma yöntemidir. Birey kendisiyle ilgili sorunlardan da istişare sonucu kurtulabilir.
İstişare ve itaat konuları birbirleriyle iç içe geçmiştir. Alınan karara uymak görevdir. Daha pratik bir şekilde ifade edecek olursak alınan karar bizim kararımızdır. Mevcut yapı içinde istişareyi oluşturanlar kırgınlık ve küskünlük yapmamalıdırlar.
Peygamberlerin hayatları ve getirdikleri hükümler tedrice örnek teşkil eder. Faiz ve tefecilik hicretin 9. yılında yasak edilmiştir. Tesettür emri hicretin 5. yılında farz kılınmıştır.
İstişare, itaat ve tedric kavramları toplumsal düzlemde anlam ifade eder. Böylelikle bireyden topluma geçiş ve devlete gidiş sağlanır.
Murat Yörükoğulları / Haksöz-Haber