Bağcılar'da "Anadolu Savaşları ve Cumhuriyet" Semineri
Özgür-Der Bağcılar Temsilciği’nde devam eden tarih seminerlerinde bu hafta Hamza Türkmen, “Anadolu Savaşları ve Cumhuriyetin Kuruluşu” başlıklı bir seminer sundu.
Oturum başkanlığını Abdülhakim Sarıkaya'nın yaptığı programda Hamza Türkmen, Tanzimat dönemi ile başlayan batılılaşma ve uluslaşma serüvenine değindikten sonra, Osmanlı'daki batıcı kadrolar vasıtasıyla I. Dünya Paylaşım Savaşı da denilen I, Dünya Savaşı'na nasıl sürüklendiğimizi, toplum olarak yaşadığımız mağduriyetleri anlattıktan sonra, savaş sonrasında karşılaştığımız Sevr Anlaşması'nı değerlendirdi.
Mağlubiyet sonrasında Anadolu'nun birçok yerinin fiili olarak İngiliz, Fransız ve İtalyan İtilaf Devletleri tarafından işgal edildiğini anlatan Türkmen, Yunan ulusçuluğunu teşvik için de Rumların İngiliz harp gemileriyle Ege sahillerine çıkartıldığını belirtti.
Türkmen, konuşmasına Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, bilinenlerin aksine İstanbul'dan İngiliz vizesi ve onayıyla Samsun'a gittiğini, 23 Nisan 1920'de I. Meclis'in hatim dualarıyla açılması gibi halkın İslami duyarlılığının kullanılması, camilerde Mehmet Akif gibi hatiplerin konuşması ve çıkartılan Sebülürreşad dergisinin dağıtılması sonucunda İttihad Terakki artığı subayların denetimindeki nizami orduya asker toplandığını belirtti. Mustafa Kemal'in Anadolu'da dayandığı en önemli örgütlenmenin Ermeni tehcir ve katliamına karışanların toplandığı Müdafi Hukuk Cemiyetleri olduğunu söyleyen Türkmen, bu ordunun da silahlarını ve cephanesini İngilizlerden alan yeni derlenmiş Yunan ordusuna karşı kullandığını, sivil halkın Maraş ve Urfa'da kısa süren direnişi dışında gerçek işgal kuvvetlerine tek kurşun sıkılmadığını anlattı.
Yunan ordusunun İngilizlerin takviye ettiği cephane ikmali kesilinceye Ankara Polatlı'ya kadar ilerleyebildiğini, Komünist Rusya'nın yayılma ihtimali karşısında yeni bir tampon Türk devleti oluşturmayı düşünen Fransızların 1921'de yaptığı Ankara Anlaşması ile geri çekildiğini ve silahlarının önemli bir kısmını da Mustafa Kemal birliklerine bıraktığının bilindiğini söyleyen Türkmen, İskenderun üzerinden de İtalyanlar tarafından yeni Türk ordusunu donatacak 40 bin kişilik kaput, giyecek ve bot gönderildiğini anlattı. Bu çerçevede bir "Kurtuluş Savaşı" olmadığını, sadece derleme Yunan birliklerine karşı çarpışıldığını ve M. Kemal'in "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" demesine rağmen, Akdeniz Bölgesi'ne bir km. bile gidilmediğini, İngiliz, İtalyan, Fransız devletlerine de işgal ettikleri yerden çekilme karşılığında yeni Türk Devleti'ni onaylamak için 1922 Güz'ünde Avrupa'nın Lozan şehrinde Türk Heyetinin de katıldığı bir konferans düzenlediklerini anlatan konuşmacı, öne sürülen şartlara itiraz eden muhalefet mebuslarının ciddi itirazlarının olduğunu belirtti. Ancak muhalefet reisi Ali Şükrü'nün Mustafa Kemal'in Muhafız Koruma Komutanı Topal Osman tarafından kaçırılıp öldürülmesinden sonra I. Meclis'in kapandığını, İzmir İktisat Kongresi'nde de Türkiye'nin batılılaşacağının ve kapitalist sermayeye hürmetkâr bir kalkınmayı hedeflediğinin açıklanması, daha doğrusu taahhüt edilmesinden sonra 1923'te yapılan II. Lozan oturumunda İtilaf devletleri tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığının onandığını vurguladı.
Türkmen, 1923'te yapılan İzmir İktisat Kongresi'nde gerek M. Kemal'in açılış konuşmasında, gerek sonuç olarak kongre kararlarında şu vurgular üzerinde durulduğunu belirtti:
1- Bolşevikliğe izin verilmeyecek.
2- Feodaliteye müsaade edilmeyecek.
3- Yabancı sermayeye müsaade edilecek.
4- Yeni sosyete-yeni bir zengin sınıfı oluşturulacak.
5- İrticai hiçbir oluşuma müsaade edilmeyecek...
Türkmen'in aktardığına göre Mustafa Kemal'in milyonerler yaratma hedefi doğrultusunda oluşturulan yeni zengin sınıf ise Hint ve Mısır Müslümanlarının Halifeyi kurtarmak için toplayıp yardım için gönderdiği paralarla kurulan İş Bankası tarafından finanse edilmişlerdi. Ayrıca Ermeni ve Rumlardan kalan topraklar Atatürk'e yakın insanlara dağıtılarak ağalıklar oluşturulmuş ve bazı meşhur toprak ağaları bizzat Atatürk'ün tercihi ile ölene kadar mebus olarak yaşamışlardır.
Türkmen, konuşmasını T.C.'nin totaliter ve darbeci bir zihniyetle kurulduğunu belirterek bitirirken, resmi tarihin içerisinden parça bilgilerle yorumlar yapabildiğimizi, temel vesikaların İngilizler tarafından da TC tarafından da araştırmacılara açılmadığını açıkladı.
Bahattin Urlu / Haksöz-Haber