Bağcılar Özgür-Der'in Seminerleri Devam Ediyor
Özgür-Der Bağcılar’da devam eden seminerlerde bu hafta “TC’nin Kuruluşunda İslam Algısı ve İnsan Hakları İhlalleri” konusu işlendi.
Batının sosyal, siyasal ve ekonomik alandaki kaydettiği yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin batı dışı toplumlarda ve özellikle Osmanlıda ortaya çıkardığı travma bu yükselen yeni gücün Osmanlı tarafından bir model olarak benimsenmesine yol açtı. Bu benimseme de Batılı olgu ve kavramları da içselleştirme çabasını ortaya çıkardı.
Özgür-Der Bağcılar Temsilciliğinin 18 Aralık Cumartesi gecesi gerçekleştirdiği "Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşunda İslam Algısı ve İnsan Hakları İhlalleri" başlıklı semineri sunan Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer, konuşmasına, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda İslam algısı konusuna ve Osmanlının son dönemindeki batılı etkilenmeden bahsederek başladı.
Üzer, Cumhuriyet'in mayalanma döneminin Tanzimat ve Meşrutiyet dönemi olduğunu belirterek, Osmanlının son dönemindeki Celal Nuri, Abdullah Cevdet, Ziya Gökalp, Hüseyin Cahit Yalçın gibi isimlerin Batıda ortaya çıkan ve dini çağdışı ve ilerlemeye engel olarak gören pozitivist anlayışı benimsediklerini ve Mustafa Kemalinde bu kişilerin eserlerini okuyarak bu fikirlerden etkilendiğini belirtti. Pozitivizmin de bilimsel metodu tek doğru kabul etmesinden dolayı dine karşı reddiyeci tutum içerisinde olduğunu ifade etti.
Musa Üzer Cumhuriyeti kuran kadroların başlangıçta İslam'ı kullanan bir pratik içinde olduğunu ifade etti ve bu tezini Mustafa Kemal'in verilen savaşı hilafet ve saltanatı korumak için olduğunu söylediği sözlerine ve meclisin açılışının perşembeden Cuma gününe alınarak salavatlarla ve tekbirlerle açılmasına dayandırdı. Bu anlamda kurucu kadronun tam anlamıyla takiyeci tutum içerisinde olduklarını söyledi.
Birinci meclisin tasfiyesinin ardından oluşturulan ikinci meclisin kurulmasıyla birlikte bu durumun değiştiğini ve İslam'ın artık mücadele edilen bir unsur olarak görüldüğünü belirten Üzer, Cumhuriyet'in ilanından hilafetin kaldırılmasına, hayatın her alanında topyekün bir değişim öngören devrimlerin ilan edilmesine kadar hiçbir olayda halkın görüşüne başvurulmadığı gibi çoğu zaman Meclis'in de bypas edildiğini söyledi.
Hilafetin kaldırılması ve medreselerin kapatılması olayını örnek vererek halkın topyekün yeni sisteme karşı protestolarda bulunduğunu ama itirazların kanlı bir şekilde bastırıldığını belirten Şeyh Said kıyamı sonrasında bir hukuksuzluk ve zulüm makinesi gibi çalışan İstiklal Mahkemelerinin işleyişini aktardı. İstiklal Mahkemeleriyle birlikte Hiyaneti Vataniyye Kanunu, Takriri Sükun ve Sıkıyönetim kanunu ve uygulamalarıyla bütün bir ülkede despotizmin hakim kılındığını söyledi. Aynı şekilde şapka kanunu ardından yurdun dört bir yanında ortaya çıkan tepkilerin sistem tarafından nasıl bastırıldığını örneklerle izah eden Musa Üzer sürecin Müslüman halkın önderlerinin, kurumlarının tasfiye edildiği, ezildiği bir sonla bittiğini belirtti. Dini değerleri ve İslam'ı tasfiye için önce kurumların ortadan kaldırıldığını, kadroların tasfiye edildiğini, cemaatlerin yani İslam'ın örgütlü yüzünü temsil eden tüm oluşumların yasaklandığını İslam'ın yerini ise seküler bir din olan milliyetçiliğin zorla dayatılmaya çalışıldığını aktardı.
Musa Üzer başından itibaren Mustafa Kemal'in yasama, yürütme ve yargıyı kendi kontrolünde tutacak bir iktidar arayışında olduğunu buna karşı çıkan herkesin tasfiye edildiğini belirterek gereği gibi yeni sisteme biat etmeyenlerin dahi cezalandırıldığını söyledi.
1930'lu yıllarda ise artık tamamen laikleşmiş bir yapının ortaya çıktığını ifade eden Üzer, halkın ise sisteme katılmadığını dönemin seçim istatiklerinden örnekler vererek açıkladı.
Üzer'in konuşmasında Cumhuriyeti kuran kadronun Ordu mensuplarından oluştuğunu belirterek her zaman askeri kimlikleriyle siyasete devam ettiklerini ve yaptıkları kanunlarla müdahalelerinin kılıfını oluşturmaya çalıştıklarını söyledi. Bu bağlamda dile getirilenler bugünkü yaşadığımız ve şahit olduğumuz Ergenekon yapılanması zihniyetinin nereden neşet ettiğinin anlaşılması açısından öğreticiydi.
Program dinleyicilerin soru ve katkılarıyla sona erdi.
Murat Yürükoğulları / Haksöz-Haber