"Kur'an'ın Anlaşılmasının Önündeki Engeller"
Antalya Özgür-Der Temsilciliği 19 Aralık Cuma günü dernek binasında Burhan Uçak "Kur'an'ın Anlaşılmasının Önündeki Engeller" konulu dersi sundu. Burhan Uçak derste aşağıda belirtilen konulara değindi.
İnsan yaşamını düzenleyen, hayat sistemini belirleyen beşeri yorum ve algılara karşı Allah insanları vahiyle dönemler içinde uyarmıştır. Son vahiy olan Kur'an indiği dönemde peygamber ve yanındakiler tarafından en ayrıntılı şekilde anlaşılmış, hayata yön veren boyutta kavranılarak yaşamın ve tarihin seyri değişmiştir.
Peygamberin ölümünden sonra olumsuz bazı değişimler yaşandı. Saf ve berrak olan Kur'an öteki düşünce sistemleriyle sentezlendi. Hint ve Yunan kültürleri İslam havzasında kendine yer edinmeye çalıştı. Fıkıh ve kelam ilmindekiler kendilerini haklı çıkarmak için görüşlerince ayetleri yorumladılar. Saltanata yakın ulema sınıfıda sultanı meşrulaştırmak için ayetleri tevil ettiler.
Tarih içinde yapılmış yorumlar, tartışmalar ve çatışmalar sonucu bugün "Biz Kur'an'ı anlayamayız" bilinci oluşmuş, fakat niye anlayamayızın tarifi de yapılabilmiş değildir. Ama anlaşılmamasına rağmen müslüman olma vasfı hep var olmuştur. Oysa ilk nesil Kur'an'ı anlayıp yaşamlaştırdıkları için müslüman ismini almışlar zaten müslüman da teslim olan demektir, daha önceki isimleri de müslüman değildi.
Kur'an kendini anlaşılması için kolaylaştırılmış (44/duhan 58) azar azar indirilip detaylıca açıklanmış bir kitaptır. (17/isra 106) Kur'an açık anlaşılır bir kitaptır. (15/hicr 1) Ayrıca doğru ve eğriyi gösteren kılavuzdur. (2/bakara 2,17/isra 9) Sorumlu tutulunacağı belirtilen (43/zuhruf 43/44) uyulması ve uygulanılması istenilen (4/nisa 105, 5/maide 49, 7 araf 3) ve çelişkisiz bir kitaptır.(4 nisa 82 )Bu ve benzeri ayetlerin açıklığı rafa kaldırılmış yada anlayabilecek olan bir üst sınıf oluşturulmuştur
Kur'an'ın anlaşılmasına engellerden birincisi insanın kendisi, ikincisi ise toplumdaki değer yargılarının etkileme gücüdür. Kur'an'ı anlayıp, hayata uygulama azmindeki samimi ve gayretli insanların, ondan yararlanabilmeleri için, Kur'an'da belirtilen insana özgü bazı olumsuzluklardan uzak olması gerekmektedir. İnsana özgü olumsuzluklardan bazıları şunlardır: Cedelcidir (18 kehf /54), cahildir (33 ahzap /72), acelecidir, bir şeyin doğruluğunu bilmeden hareket eder (49 hucurat /6) bilgisi olmadığı şeyleri konuşur (3/ ali imran 66, 17 isra/36) anlamadan bir şeyi yalanlar (27 neml /84)
Fakat herşeye rağmen günümüz toplumlarında Kur'an'la hemhal olan kitleler büyük halk çoğunlukları vardır.Ya fazla sevap için yada ölülerin bağışlanması için okunur. Her iki durumda da yaşayan için hiç bir pratik çağrısı yoktur. Hayatı düzenleme adına bu yaklaşımlar durağan bir toplum oluşmasına yol açmıştır. Allah'a hamd olsun ki son dönemlerde bu durağanlık aşılmaya çalışılmıştır. Sorumluluk bilinci yüklenerek kitapla ilişki kurulmaya başlanmıştır.
Kuran'ı okumak doğruları öğrenip yaşamlaştırmak için zarurettir, yanlış olan okuma şekilleri ise araçtan amaca dönüştürülmesidir. Hiç anlamadan okunan Kur'an'ın yerine bugün anlaşılarak okunmaya başlanması bu yolda çaba gösterilmesi büyük bir açılım önemsenmesi ve sahiplenmesi ve gereken bir yoldur.
Kendilerine verdiğimiz kitabı gereğince okuyanlar (tatbik ederek) işte iman edenler onlardır. Onu tanımayanlar (yaşamlaştırmayanlar) hüsrana uğrayanlardır .(2 Bakara 121)
Bugün okuma şekillerinden olan bir kavram üzerinde saatlerce tartışmalar sayfalarca yazılar vardır. Onlara göre Kur'an'ı anlamanın yolu gramer bilgisi Arap kültürü, hatta cahiliye şiir yapısını ve bir çok ilmin bilinmesi gerekliliğidir.YANİ HERKESİN ANLAYAMAYACAĞI GELENEKSEL DİN ANLAYIŞINA BİLİMSEL BİR TANIMLA YAKLAŞILIR.
Ama biliyoruz ki Kur'an salt bir okuma kitabı değil o bireysel ve toplumsal yaşamı düzenlemek için gelmiştir. Bunun kanıtı ise peygamber ve sahabelerin yaşam tarzında görülebilir. Zaten yalnızca "oku" diye bir emir de yoktur Kur'an'da (ya yaradanın adıyla oku yada arınmak için oku gibi sorumluluk ekiyle beraber okunması gerektiği bildirilir.)
Ayrıca akademik okumalar bir kavramın hangi türevleri olduğunu ya da çevirilerdeki farklılıkların bahane edilmesiyle anlamak için çok şey bilinmesi gerekliliği savunulur.
Oysa Kur'an'ın apaçık olduğu bütün insanlığa gönderildiği insanları ve toplumları değiştirmek için geldiği kavramların çeşitliliği bahane edilerek anlaması zorlaştırılamaz.
ALLAH'IN, RABBIN, İLAHIN, TAĞUTUN NE KADAR ÇEŞİTLİ KULLANILDIĞINI BİLİR AMA mevcut ilahlara, rablere , tağutlara karşı mücadele içinde olanları marjinal, radikal yada bilinçsiz olarak tanıtır. Zalim-zulüm kavramları detaylı olarak kullanım şekilleri bilinir ama somutlaşmış zalimler gösterilmez ya da farklı gösterilir zalim topluma gidin ayetinin pratik izahatı hiç bir zaman yapılmaz. Entellektüel ve kültürel çalışmalar bozulmuş kavramların düzenlenmesi için yeterli değildir. Yeterli olan kalpte sorumluluk his ettirmek uyuşturulmuş ruhları kulluk bilincine ulaştırmaktır.
Bir başka yanlış okuma tarzı da tartışma yada ideoloji kitabı olduğu şeklindeki farklılaşmış algılardır. Oysa imanımızı artırmak ve vahdete ulaşmak için okuma Kur'an'ın tavsiyesidir. Böyle bir okuma aklımızı olduğu gibi ruhumuzuda güçlendirir ruhun güçlenmesiyle kaynaşma sağlanır.
Kur'an sosyal düşünce yönüyle de ruhi yönüylede insanları muhatap alan bir bütündür. İlk muhataplar onu bir bütünlük içinde anlayıp yaşamışlar. Onlar için yalnızlık zamanında dua, davet etmek için delil savaş meydanında ise tutunulan cesaret kaynağıydı. Her şekil ve zaman içinde tutunulacak sağlam bir kulptur Kur'an.
Bir başka yanlışlıkta batıda ortaya çıkan modern bilim ve pozitivizmin (olguların bilimin tek kaynağı olduğu görüşü) etkisiyle ortaya çıkan BİLİMCİ anlayıştır. Bu anlayış karşısında aşağılık kompleksine kapılan İslam dünyasındaki temsilcileri her teknolojik gelişimin kaynağını Kur'an'da bulmaya ve bazı ayetleri zorlayarak hidayet kitabını bilim ve teknoloji kıtabı olarak göstermeye çalışmışlardır. Kur'an'la irtibatları bilimci ve kompleksi ön yargıyla oluşmuştur.
Bir diğer yorumlama şeklide israiliyat kültürüdür : Geçmişten kalan kadim kültürleriyle beraber islam havzasına katılanlar irşad edilmeden ve bu kimliğin içini doldurmadan meşrutiyet arayışlarına devam etmişlerdir. Kur'an'ı anlayışa karşı çıkamadıkları için yarım gönüllülük veya pazarlıkçı bir misyonla var olmuşlar. Dönemsel konjöktürden ve hakim paradigmadan etkilenerek fayda bulma adına israiliyat bir algı olan kitabi olmayan anlamlar yüklemişlerdir.(bunlara örnek ; uydurma hadis,yüceltici peygamber anlayışı,nur-i muhammediye ve vahdet-i vucud gösterilebilir)
Bir de batıni yorum diye bir okuma şekli oluşturulmuştur. Bu zahirin zıddı iç ve derinlik anlamına gelir. Bütün insanlığın kurtuluşu için inmiş olan kitabın iç boyutuna vakıf olmak (hevayı kutsama) yani vahiyi ilhamla değiştirmek.
Parçacı okuma atomik: Ayetlerin içindeki kavramlara isteğe göre yorumlar verilerek anlam kaymasına sebep olunmuştur.Bunlara örnek şefaa,ruyetullah (Allah'ı gözle görme şeklinde yorumlama, bunun idrak olarak anlaşılması daha doğrudur) nüşuz (geçimsizlik ,haksız muamele) kadında salt erkeğe itaat olarak tarif edilmişken erkekte ise nafaka temin etmek ve başka kadınlara gitmemek olarak tarif edilmiştir. Ayrıca nazar ve sihir gibi küfre götüren kavramlar cımbızlama mantıkla Kur'an'dandır diye ispata çalışılmıştır.
Tarihselcilik: Tarihi kendi toplumsal, ekonomik ,siyasal ve kültürel paradigmanın belirlediğini savunan anlayıştır. Bir metnin ortaya çıkmasında siyasal toplumsal ve ekonomik şartlar onun paradigmasında etkilidir.Örneğin, Kur'an indiği dönem ve değiştirmek istediği konular ve muhataplar tarihseldir. Olgular ve değerler kendi tarihine kayıtlı olarak gerçekleşir ve o tarihle sınırlandırılır. İlahi vahyi beşeri bir ürün gibi değerlendirir mesajı dönemiyle sınırlayarak işlevsiz kılar.
Kur'an'ı iniş dönemin şartları ve peygamberin hayatıyla sınırlayan oryantalist ve sosyal bilimcilerle aynı parelele düşerler. Ayrıca tarihselciler Kur'an'ı itikadi, ibadi ve ahlaki diye üçe ayırırlar. Onlara göre iktisadi bir değerin ilkeleri ortaya çıktığı şartara kayıtlıdır. Ahlaki değerler ise tarih üstüdür. Fazlurrahman bu perspektifiyle Kur'an'ın faiz yasağını tarihsel şartların ürünü saymıştır. Bu görüşünü şöyle açıklar;
"Belli bir toplumda ve belli bir geçmiş zaman içerisinde uygulanan her hangi bir iktisadi değerin tüm ömrü o sosyoekonomik ortama aittir bu değerin anlamı kendi ortamını pek fazla aşamaz . Ama ahlaki değerler için durum değişiktir onlar tarih üstüdür." Oysa dönem ve sebebin hususiliği hüküm ve ilkelerin umumi oluşunu engelleyemez. Nüzull sebebini Kur'an'ın onayladığı bakış açısı içinde anlayabiliriz. Zaten rivayetlerde zannilik taşır. Nüzul ortamı kısmıde olsa zanniliği ve farklılığı engeller. Kur'an'da nüzul ortamının ve sebebinin ürünü değil Allah kelamıdır .
Seyyid Ahmet Han'a göre İslam bir din olarak toplumsal bir sisteme sahip değildir. Hatta Kur'an bazı dini nazariyeler ve ahlak kuralları içermekten başka bir işleve de sahip değildir. Miras paylaşımı ve ceza hukukuna dair Kur'an'ın şeriat ve muamelat konuları tarihsel olarak belirlenmelidir.
Fazlur rahman şerii delil ile ictihat arasında ictihadı esas alır. "Kur'an ile insan arasında merkez insandır" der. İnsanın edilgen değil etken olması gerektiğini savunur.
Bu da Kur'an'ı belirleyen değil belirlenen kılar.
Evrenselcilik(tarih üstücülük): Kur'an'ın indiği dönemle ilgili olması tabi olandır. Ama sadece o döneme kayıtlı değildir. Çünkü o söz olarakta mesaj olarakta Allah'a aittir. Ve hiç bir Kur'an'i hüküm sadece kendi tarihi ile sınırlı değildir.
İşte evrenselcilerde Kur'an'ın bu çağa da bir mesaj ilettiğini ispatlamak adına görece izahatlar yapmışlar. Kur'an'ın irtibatını ilk muhataplardan ve tarihsel bağlamdan koparırlar. Peygamberi örnekliği yok sayarak postacı konumuna indirgerler. Bu anlayış onlara hevalarınca yorum yapmanın önünü açar. Onlar için modern hayatın gelişen unsurları yorumun merkezidir. Ayrıca ulusal normlara göre düşünür ve ulusun istediği şekillere uyma adına Kur'an tahrif edilir. İçinde yaşadıkları dünyanın algılarına aykırı düşen naslar iptal edilir. Modern paradigma için vahiyin mesajı kurban edilir.
Kur'an'ı okuma biçimimiz, niyetimiz ve tutumumuz anlama şeklimizi de belirler. Bu Kitap tabi olanlar için kavrama yönlerini açar. Bu nedenle ilahi kelamın yol gösterici yönünü diikate almadan geliştirilen her anlama ve yorumlama yöntemi Kur'an'ın anlaşılıp yaşamlaştırılmasında kolaycı değil engel çıkarıcı bir işlev görecektir. Beşeri ideolojiler, kitaplar ve dünya görüşleri için geliştirilen usuller kalbe yön vermek için indirilmiş Kur'an'a uygulanamaz.
Şüphesiz bu Kitap en doğru yola iletendir. (17/ İsra;9)