“İhaleler Hemen, Özgürlükler Başka Bahara”
Antalya'daki Özgür-Der Temsilciliği, başörtüsü yasağından darbeci zihniyetin tasfiyesine; TEKEL işçilerinin mağduriyetinden Mustafa Akaydın'ın sözlerine kadar birçok konu hakkında bir açıklama yaptı.
Antalya Özgür-Der Temsilciliği 7 Şubat 2010 Pazar günü bir basın açıklaması yaptı. Saat 13:30'da Antalya Özgür-Der Temsilciliğinde gerçekleştirilen basın açıklaması Orhan Albayrak tarafından okundu.
Basın açıklamasında "Darbecilerin yargılanması ve hükümetin üzerine düşen görevi yapması gerektiği", "Marmara Üniversitesinin Göztepe kampüsünde başörtülü oldukları için misafirhaneye alınmayan Cemil Çınar ve Ailesi", "4-C sözleşmeli personel uygulamaları", "Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın başörtülülerin GATA'ya alınmamasıyla ilgili sözleri" ve "başörtüsü yasağı" konuları üzerinde duruldu.
ANAYASA DÜZENLENSİN, DARBECİ ZİHNİYET TASFİYE EDİLSİN!
Basın açıklamasında darbeler ve darbeci zihniyetin bir an evvel ortadan kaldırılabilmesi için, hükümetin gerekli anayasal düzenlemeleri yaparak darbeci zihniyeti tasfiye etmesi gerektiğiyle ilgili şu ifadelere yer verildi: "Dünya çapında örgütlenen uluslararası gücün Türkiye ayağı olan Ergenekon yapılanmasının kirli planları ve emelleri gün ışığı gibi ortadadır.Bu yapıyı önemsemeyenler ve görmezden gelenler bu yapılanmadan nemalanan işbirlikçilerdir. Artık iktidarı elinde bulunduranlar bir an önce harekete geçmeli ve anayasal düzenlemeleri yaparak askeri yapılanmayı düzenlemeli ve kontrol altına almalıdır."
"Bir an önce darbecilerin yargılanması ve tasfiye edilmesi lazımdır. Halkın ve siyasetin üstüne kabus gibi çöken ordunun vesayetine son verilmelidir."
İHALELER HEMEN DERHAL, ÖZGÜRLÜKLER HEP BAŞKA BAHARA MI?
Basın açıklamasında Başbakanın yasakların kalkması konusunda, ihalelere karşı göstermiş olduğu kararlı tutumu göstermediği söylenerek şu ifadelere yer verildi: "Başbakanın Galataport, mayın temizleme ihaleleri gibi global/siyonist sermayeye kaynak aktarımında ortaya koyduğunuz kararlı, cesur, mücadeleci tavrını nedense halkın inanç ve düşünce özgürlüğü alanlarında 7 yıldır göremedik. İhaleler hemen derhal, özgürlükler hep başka bahara mı? Sayın başbakan sizin eşiniz bir sanatçıyı ziyaret etmesi engellendi diye üzülmüş ağlamış, ama bizim ninelerimiz, analarımız, bacılarımız tesettürlü diye hastane kapılarından çevrilip ölüme terk edilmekte. Oğlunun şehid olduğu söylenen analar hala yemin törenlerini dikenli tel ardından izlemekteler."
SÖZLEŞMELİ PERSONEL UYGULAMALARI ÇALIŞANLARI KÖLELEŞTİRMEKTE
Ayrıca Hükümetin 4-C ile ilgili yapılan düzenlemeleri eleştirilerek şu ifadelere yer verildi: "IMF direktifleri doğrultusunda uygulamaya konulan kamu çalışanı politikaları, emeği ile geçinenleri açlığa mahkum ediyor. Kamudaki taşeronlaşma, 4C, sözleşmeli personel uygulamaları çalışanları köleleştirmekte. Holdinglerin kârları katlanırken elinin emeği ile geçinenlerin refah düzeyi her gün biraz daha dibe vurmakta."
ÇAKMA AYDIN İSTEMİYORUZ!
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın yapmış olduğu açıklamayla ilgili olarak da basın açıklamasında şu cümlelere yer verildi: "Mustafa Akaydın'ın açıklaması oligarşik cuntanın haktan ve halktan ne kadar kopuk olduğunu ortaya koymaktadır. Cami ile hastanenin dini kural ve hükümlerle, askeri talimnamelerin farkını anlamaktan yoksun, cehalet timsalinin belediye başkanı olduğu bir kentte yaşamaktan utanç duyuyoruz. Hamaset, kin ve düşmanlıktan kendilerine iktidar devşirenler her zaman hak ve özgürlüklerin karşısında sömürü ve zulmün yanında yer alıyorlar."
Basın açıklamasında Özgür-Der mensupları ellerinde "Eğitim Ya Örtümüzle Ya Örtümüzle!", "Çakma Aydın İstemiyoruz!", "Başörtüsüz Asla", "Kemalizm'in Değil Rabbimizin Kuluyuz" yazılı dövizler taşıdılar.
HAKSÖZ-HABER / Antalya
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
Sosyal ve siyasal dengelerin çok hızlı değişimler geçirdiği bir ülkede yaşamaktayız. Halkları Müslüman olan ülkelerde yeni senaryolar yazılıp çizilmekte, bakışlar ve yoğunlaşmalar ileri sürülen hazır paketlere yöneltilmektedir. Dün ve bugün gerek statükolar gerekse toplumun dini ve ekonomik kaygılarını sömüren güç sahipleri ve nüfuz sahiplerince kazanımların kaybedilmemesi adına bir takım stratejiler belirlenmektedir. Her yeni gün yeni darbe planlarını öğrenerek uyanıyoruz.
Dünya çapında örgütlenen uluslararası gücün Türkiye ayağı olan Ergenekon yapılanmasının kirli planları ve emelleri gün ışığı gibi ortadadır.
Bu yapıyı önemsemeyenler ve görmezden gelenler bu yapılanmadan nemalanan işbirlikçilerdir. Artık iktidarı elinde bulunduranlar bir an önce harekete geçmeli ve anayasal düzenlemeleri yaparak askeri yapılanmayı düzenlemeli ve kontrol altına almalıdır.
Bir an önce darbecilerin yargılanması ve tasfiye edilmesi lazımdır. Halkın ve siyasetin üstüne kabus gibi çöken ordunun vesayetine son verilmelidir.
Özgürlük, adalet vadi ile halkın umudunu oya tahvil edip iktidar nimetleri ile semirenlerin devletlülerin eşi bir gün ağlamış üzülmüşde üzüntülerini yutkunmuşlar. oysa umutla oylarını aldıkları halk hergün kan kusuyor, ağlıyor. Sırf inançlarını yansıtan giyim tarzını benimsedikleri, tesettürden taviz vermedikleri için üniversite kapıları, hastane kapıları, iş kapıları yüzlerine kapatılanlar ne yazık ki başbakanın çocukları gibi seçilmiş şanslı insanlar değil. Başbakan çocuklarını Amerika'da okutmak zorunda kalmaktan yakınıyor hala. Ya Amerika bursu bulamayanlar, okulunu bitirir bitirmez bir gemi alıp armatör olma, dünya bankasına kapağı atma şansı olmayan Müslüman halkın, mahrum bırakılan çocukların anaları babaları da şikayetçi sayın başbakan.
28 şubat cuntasının okuma haklarını ellerinden aldığı muvahhidler de bu gün artık birer ana baba. 28 şubat cuntasına karşı en büyük bedeli ödeyenler çocuklarının aynı akıbetle karşılaşmaması için umutla AKP'ye oy verdi. Ancak 28 Şubat cuntası eğitim-öğrenim ve çalışma alanında getirdiği tüm engeller kısıtlamalar hala sürüyor.
Sayın başbakan hak-adalet-eşitlik vaadleri konusunda umursamaz, savsaklayıcı tavrınızı eleştiren gazetecileri sizi gaza getirmeye çalışmakla itham ediyorsunuz. Yoksa siz özgürlük-adalet ve eşitlik, oligarşik güçlerle mücadele vaadlerini yalnızca halkı gaza getirip iktidar devşirmek için mi yaptınız?
2 dönemdir büyük bir çoğunlukla iktidarsınız ancak eğitim ve çalışma hayatındaki haksız ayrımcılıkları ortadan kardırmak için ciddi bir girişiminiz olmadı. Hatta artık gündeminizden tamamen kalktı. İMF direktifleri doğrultusunda uygulamaya konulan kamu çalışanı politikaları emeği ile geçinenleri açlığa mahkum ediyor. Kamudaki taşoranlaşma, 4C, sözleşmeli personel uygulamaları çalışanları kölelleştirmekte. Holdinglerin karları katlanırken elinin emeği ile geçinenlerin refah düzeyi hergün biraz daha dibe vurmakta.
Başbakanın Galataport, mayın temizleme ihaleleri gibi global/siyonist sermayeye kaynak aktarımında ortaya koyduğunuz kararlı, cesur, mücadeleci tavrını nedense halkın inanç ve düşünce özgürlüğü alanlarında 7 yıldır göremedik. İhaleler hemen derhal, özgürlükler hep başka bahara mı? Sayın başbakan sizin eşinizin bir sanatçıyı ziyaret etmesi engellendi diye üzülmüş ağlamış, ama bizim ninelerimiz, analarımız, bacılarımız tesettürlü diye hastane kapılarından çevrilip ölüme terk edilmekte. Oğlunun şehid olduğu söylenen analar hala yemin törenlerini dikenli tel ardından izlemekteler. İşte size en taze bir olay daha ;
Marmara Üniversitesinin Göztepe kampüsündeki misafirhane Cemil Çınar oğlunun mezuniyet törenine katılmak için eşi ve kızı ile birlikte Ankara'dan daha önce yer ayırttığı misafirhaneye gelir. Fakat otelin resepsiyonuna geldiklerinde eşi ve kızı başörtülü olduğu için içeri alınmazlar. Nedeni sorulduğunda rektörün bu konuda sözlü talimatının olduğunu başörtüsüyle otele alamayacaklarını söylerler. Ahlaksız, vicdansızlar Allah'ın emrine bu kadar düşmanlık neden? Bu ayrımcılığın hakaretin kötü muamelenin ve haksızlığın hesabının sorulması için sayın başbakan eşinizin ağlamasını değil gereğini yapmanızı bekliyoruz.
Mustafa Akaydın'ın açıklaması oligarşik cuntanın haktan ve halktan ne kadar kopuk olduğunu ortaya koymaktadır. Cami ile hastanenin dini kural ve hükümlerle, askeri talimnamelerin farkını anlamaktan yoksun, cehalet timsalinin belediye başkanı olduğu bir kentte yaşamaktan utanç duyuyoruz. Hamaset, kin ve düşmanlıktan kendilerine iktidar devşirenler her zaman hak ve özgürlüklerin karşısında sömürü ve zulmün yanında yer alıyorlar.
İnsanları Allah'ın adıyla aldatmak kadar iğrenç bir oyun daha olamaz. Hem Müslüman'ız diyeceksiniz, hem başörtüsüne karşı çıkacaksınız, hem Allah diyeceksiniz, hem de Allah'ın emirlerini gericilikle itham edeceksiniz. Başörtüsü Allah'ın emridir. Eğer Müslüman'ım diyorsan buna uyacaksın. Bizim Allahın emrine uymaktan başka bir yolumuz yok Kaçımız okutmak için çocuğumuz ABD'ye gönderebiliriz. Okulu bitince kaçımız oğluna ufacık bir gemi alabilir yada dünya bankasında iş bulabilir.
Ne kadar acıdır ki halkının %95'inden fazlasının Müslüman olduğu söylenen bu ülkede kızlarımız ve kadınlarımız eğitim-öğrenim hakkından yararlanamıyor, kamusal alanda çalışamıyor. Bu nasıl bir çelişkidir böyle. Bizler özgürlük için Allah'a ahdimizi verdik. Türkiye'de yaşayan halkları, iktidarı, muhalefeti, ordu mensuplarını, medyayı ve mensuplarını Allah'ın kitabına imana ve itaat etmeye çağırıyoruz. Bizler karanlığın en koyu noktasından sabahları yakın etmek için yola koyulduk, Alnımızdan düğümü çözdük kitaba teslim olduk, zulme, küfre, tağuta ve hıyanete karşı durmaya davam edeceğiz. Bizler bu deveyi gütmeyeceğiz ve bilinsin ki bu diyardan da gitmeyeceğiz.
ANTALYA ÖZGÜR-DER TEMSİLCİLİĞİ