“Birlikte İş Yapma Kültürü”
Özgür-Der Antalya Temsilciliği’nde bu haftanın konusu “Birlikte İş Yapma Kültürü” idi. Seminer Barış Hoyraz tarafından dernek binasında sunuldu.
Hoyraz, geçen haftanın seminer konusunun "STK'lar ve İşleyiş Biçimleri" olduğunu, bu hafta bir anlamda geçen haftanın devamı olacağını belirtti. "Birlikte İş Yapma Kültürü"nün öneminden bahsederek sunumuna başladı ve şunları söyledi: "İçinde bulunduğumuz yüzyılda insanlar daha da yalnızlaşmakta, kabuklarına çekilmekte, ellerini ayaklarını toplumdan çekmektedir. Bundan doğal olarak toplum içerisinde yaşayan müslümanlarda etkilenmektedir. "Birlikte olalım, el ele verelim, sohbet, ders, kitap okuma, hayır hasenat faaliyetleri yapalım" denildiği zaman "ben bunları zaten biliyorum, ben bunları aştım" tuzaklarına çok kolay düşüyoruz. Geçmişle kıyasladığımız zaman her birey bir köşeye çekilmiş, adeta ölümün kendisine gelmesini bekliyor. Allah (cc) kitabımız Kur'an'ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar." (Al-i İmran Suresi, 103)
"Allah'ın ipi"nden maksat, Kur'an ve İslâm'dır. "Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak", hep birlikte İslâm dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder. Allah'a karşı gereği gibi saygılı olmak ve müslüman olarak ölebilmek için Allah'ın ipine toptan yapışarak tevhid inancında birleşmek, ayrılıktan uzak durmak ve hayatın sonuna kadar imanı korumak gerekir. İslâm dini inançta ve amelde birliğe büyük önem verir. Dağılıp ayrılmayın ayeti "beraber hareket etmek, el ele vermek" müslümanların pratikte önem vermesi gereken emirlerden bir tanesidir. İnsanlar, birlikte hareket ederken oluşturdukları sinerjiyi, tek başlarına oldukları zaman hissedemezler. Oysa bir grup oluşturmak ve takım ruhuyla çalışmak, "ben" yerine "biz" diyebilmek ve bir bütün içinde birlikte hareket etmek güçlü bir enerjinin ortaya çıkmasına neden olur. Birlikte olmak güçlü olmayı gerektirir. Bu sadece fiziki bir güç değildir. "Akıl akıldan üstündür" sözünü hepimiz biliriz. En iyimiz bile hiç bir zaman hepimizden daha akıllı olamayız. Bu inkar edilemez bir gerçektir. Birliğin söz konusu olduğu yerde düzen, amaç, hedef oluşturulabilir. Allah (cc) Kur'an'ı Kerim'de bir ayette şöyle buyurmaktadır:
Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)
Ayette müminin kardeşiyle arası bozulmuşsa düzeltilmesi gerektiği, müminlerin ancak kardeş olduğu, dargın, küskün olmalarının uygun olmadığına vurgu yapılmakta, eğer böyle bir durumla karşılaşılırsa da küskünlerin aralarının düzeltilmesi gerektiği hatırlatılmaktadır. Müminler bu dünyada hem bütün insanlıktan hem de iman kardeşlerinden sorumludurlar; dünyada haksızlıkların engellenmesine, haksızlıkta ısrar edenlere karşı haklının yanında yer almakla yükümlülüklerimizden sadece bir tanesidir. Bu yükümlülüğü de en iyi şekilde yerine getirebilmek için "birlikte iş yapma becerimizi" geliştirmek zorundayız.
İster dernek ister cemaat içerisinde olsun samimî bir kenetlenme ve ortak anlayış içinde her birey sorumluluklarını bilip, üzerine düşen vazifeyi en iyi şekliyle yerine getirmeye çalışmalıdır. Böyle olursa hiç kimsenin yenemeyeceği bir güç alanı, bir enerji bütünlüğü ve birbirine sahip çıkma duygusu oluşur.
İnsan, sosyal bir varlıktır. Psikolog Norman Triplett tarafından XIX. yüzyıl sonlarında yapılan deneylerde bisiklet yarışçılarının, üç koşuldaki performansları karşılaştırılır: saate karşı tek başına, ekip arkadaşlarıyla birlikte ve rakibe karşı yarış performansları. Çeşitli denemelerin sonunda, ilk koşula kıyasla diğer iki koşulda performansın arttığını saptar. Bu olgu 'sosyal kolaylaştırma' olgusu olarak kavramlaştırılır. Açıktır ki bireyler bir uyum oluşturacak şekilde birlikte çalıştıklarında daha üretkendirler. Eğer tek başlarına iseler iş verimi bayağı düşer.
Yıllar önce gittiğim İrlanda'da, öğrencilerin okullardaki beden eğitimi derslerinde sadece takım halinde oynanan sporları yaptıklarını öğrenmek beni ilk başta çok şaşırtmıştı. Daha sonra takım olarak yapılan etkinliklerin çocukların gelişimi için ne kadar önemli olduğunu düşündüm. Burada amaçlanan, çocukların "ben" değil, "biz" olma çabası içinde olmalarıdır. Çocuklar toplumda bir yer edinmenin temellerini takım sporlarının içinde kazanır.
Takım arkadaşları karşı tarafa yönelik hem en iyi oyuncu olmaya çalışırken, hem de takım için çabalar. Yani bu esnada işbirliği, paylaşım, yardımlaşma ve rekabet duyguları bir arada yaşanır ve bu beraberlikten de karakter sahibi bireyler yetişir. Bu nedenle çocuklar, takım sporların içerisinde olabildiğince sık dahil edilmelidir.
Hoyraz, sunumunun geri kalanında ise "birlikte iş yapma kültürünü ve nasıl olası gerektiğini" anlatan kısa videolar izleterek aşağıdaki sorulara cevap vermeye çalıştı:
-Gönüllülük/Adanmışlık nedir?
-Dernek bünyesinde bulunanlar arasındaki iletişim nasıl olmalıdır?
-Kurum kültürü ve birlikte iş yapma kültürü nasıl oluşturulabilir?
-Etkinlik ve eylem planlaması yapılırken dikkat edilmesi gereken şeyler nelerdir?
-Faaliyetlerin tanıtımı daha etkili hale nasıl getirilebilir?
-Hitap tarzımız nasıl olmalı?
-Her bireyin yeteneklerine göre mi görev taksimi yapılması gerekir?
Dinleyicilerde sorulan sorulara cevap verdiler. Karşılıklı fikir alış verişinden sonra sunum sona erdi.