Antalya’da "Taassuplarımız" Konusu İşlendi
Özgür-Der Antalya’da bu Çarşamba ‘’Taassuplarımız’’ konusu Ali Suuçak tarafından dernek binasında sunuldu.
Suuçak, "taassubun" ilk insandan bu yana insanlığın en çok canını sıkan, kan dökülmesine sebep olan sorunlardan birisi olduğunu, İslam aleminde de çok büyük yaralar ve büyük sıkıntılar çıkarmış, büyük bir sorun olduğunu hatta peygamberin en güzide torunlarının bile hiç acınmadan katledilmiş olduğunu ve bunlarının hepsinin ''taassup'' dediğimiz sorundan kaynaklandığını ve bütün ümmetin canını yakan önemli ve geniş bir konu olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı.
Suuçak daha sonra, Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesi olayına baktığımız zaman şehit edenin Müslüman, şehit edilenin de Müslüman olduğunu ve bu yapılanların din yada iman ile bir alakası olmadığını söyledi.
Suuçak, kelime-i şehadet getiren bir müşrikin bile öldürülmesine karşı çıkan bir peygamberin ümmetinin, böyle bir hata yapmasının akıl karı olmadığını söyledi.
Hz. Ali'nin Muaviye ile mücadelesi döneminde "Hariciler" dediğimiz bir grubun ortaya çıktığını ve İslam'da ilk ayrışma ve ilk fırkalaşmanın da bu dönemde ortaya çıktığını söyledi. Haricilerin kendileri gibi düşünmeyen herkesi "kafir" olarak ilan ettiğini ve kendileri gibi düşünmeyenlerin öldürülmeleri gerektiğini söylediklerini ve bundan sonra iç karışıklıkların, kavgaların başladığını ve bu sürecin Hz. Hüseyin'in öldürülmesine kadar devam ettiğini söyledi.
Suuçak, geçmiş dönemden bu zamana kadar baktığımız zaman, Müslümanların müşriklerle değil de Müslümanların Müslümanlarla, hep kendileriyle uğraştıklarını gördüğümüzü söyledi.
Suuçak, Haricilerin sabahlara kadar namaz kıldıklarını hatta alınlarının namaz kılmaktan nasır tuttuğunu ve Haricilerin dinlerine bağlı olduklarını söyledi. Ama buna rağmen Hz. Ali'yi ve sahabe içerisinden bazı kişileri öldürecek kadar gözlerinin nasıl karardığını ve bunun sebebinin de kendileri gibi düşünmemek olduğunu söyledi.
Suuçak, bu anlayışların temelinin cahiliye dönemine ait olduğunu Peygamber efendimizin ilk İslam'ı anlattığı zaman, o dönemdeki insanların ortaya koyduğu tavır, biz atalarımızdan böyle gördük, biz atalarımızın yolundan gidiyoruz, atalarının yanlış yapamayacağını atalarının mutlak doğru olduklarını söylediklerini ve atalarının yanlış da olsa sorgulanmadığını, sorgulanmadığı için de o cahilliğe takılıp gittiklerini söyledi.
Suuçak, geçmişten bu yana hariciler zamanındaki düşüncelerin hala bugün de devam ettiğini, şimdiki cemaatlere baktığımız zaman hala bu cahiliye izlerinin görüldüğünü, "bizim gibi düşünüyorsanız kurtulursunuz" anlayışını yayarak insanların kurtuluşa ereceklerini söylediklerini ve bu tür anlayışların günümüzde de devam ettiğini söyledi.
Peygamberin (sav) bile kızı Fatıma'ya "sakın baban peygamber diye güvenme" diyerek, kızına garanti vermediğini ama günümüzde İslam'a düşman olanlara bile "cennet" için garanti verdiğini söyledi. Nasıl Hıristiyanlıkta Allah'ın vahyi değiştirilmiş, din adamları kutsallaştırılmış, cennet tapusu dağıtılmaya başlanmışsa, günümüzde de din adamları olarak adlandırılan bazılarının vahye uygun olsun yada olmasın her dedikleri yerine getiriliyorsa, böyle bir benzeşmenin olduğunu rahatlıkla görebildiğimizi söyledi.
Suuçak, mezheplerin birbirlerini kafir olarak gördüklerini birbirleri arkasında namaz kılmadıklarını, kıldıkları zaman diğerinin kafir olacaklarını ve namazının kabul olmayacağını birbirlerine söylediklerini hatırlattı. Bunların Müslümanları birleştirmek olmadığını, ayrıştırmalara sebebiyet verdiğini belirtti.
Sonrasında Suuçak, Peygamberimizin okuduğu Kitap'ın (sav) elimizde olan Kur'an'ı Kerim'ile aynı olduğunu fakat Peygamberin farklı uygulamalarının (örn: namazda ellerini bağlaması, işaret parmağını kaldırması, ellerini tekbir alırken havaya kaldırması, ellerini göbeğinin altında veya göğsünde bağlaması vb.) peygamberimizin esnekliğinden kaynaklandığını, bunu da Müslümanlara kolaylık olması açısından farklı yaptığını söyledi. Ama bu olaylar yanlış anlaşılıp herkesin istediğini alıp diğer uygulamayı yok sayarak birbirlerini yok saydığını belirtti.
Daha sonrasında Suuçak taassup çerçevesinde gerçekleşen bazı örnekler verdi;
- Hz. Ömer'in kiliseye hiçbir zaman girmediğini söylediklerini, buna inanmak zorunda olduklarını, eğer inanmıyorlarsa kafir ilan edilmeleri gerektiği,
- Arap olmayanların camide imamlık edemeyecekleri,
- Arap olmayan birinin Müslüman olması için ilk önce herhangi bir Arap'ın kölesi olması gerektiği,
- Arap olmayan birinin cenaze namazının tek başına kılınamayacağı, kılınması için Arap olan birinin ölmesinin beklenmesi gerektiğini ve ancak o zaman cenaze namazı o ölen Arap ile birlikte kılınabileceği,
- Diş fırçası ve macununu Peygamber efendimizin kullanmadığı için kullanılmasının günah olduğu ve buna benzer vahyi anlamaktan uzak onlarca örnek verdi.
Suuçak, Müslümanlar olarak birlikte olmamız gerektiğine vurgu yaparak, bunun da vahyi ve Allah'ın peygamberinin sünnetini doğru anlayarak başarılabileceğini, bunun için mücadele etmemiz gerektiğini hatırlatarak sunumunu tamamladı.
Program soru cevap faslından sonra sona erdi.